Sira geldi Meksika gezimizin ikinci yarisini anlatmaya…
Ilk yariyi kacirmis olanlari
buraya alalim :)
Cancun’da isleri tamamladiktan sonra biraz kafa dinlemek
maksatli, biraz da baska yerler gormek maksatli kendimizi birkac gunlugune
Tulum sehrine attik. Tulum Cancun’a 2,5 saat uzaklikta birbaska kiyi sehri,
ancak Cancun kadar turistik ve kalabalik
degil. Tulum ozellikle kafa dinlemek isteyenlerin, balayi ciftlerinin kacis
yeri imis, bembeyaz upuzun sahiller, kucuk kucuk oteller veya bungalovlar ve
bol bol sesizlik…
Yorucu bir yildan sonra en cok aradigimiz seylerden biri
sakin ve sessiz bir ortam olunca hemen atladik, biraz kafa dinleyelim
diyerekten.
Sabah erkenden Cancun
otogarina attik kendimizi. Bir yandan endiseli bir yandan da heyecanliyiz
Meksika’da yollara dusup bilmedigimiz bir istikamete dogru yolculuk yaptigimiz
icin. Oncelikle sunu soylemeliyim ki otobus garinin bizdeki kucuk sahil
kasabalarinin otogarlarindan farki pek yok :) Meksika’nin (veya o yorenin) en
buyuk otobus firmasi ADO’dan aldigimiz son dakika bileti ile apar topar otobuse
binip yola cikiyoruz. Otobus soforu dahil ingilizce bilen kimse yok, zaten yol
boyu ispanyolca bir amerikan filmini anlamadan izliyoruz :) Otobuste bizden
baska turist de yok! Hani yanlis bir yerde insek veya zorunlu birsey sormamiz
gerekse hicbir umut yok! Iste o zaman keske biraz ispanyolca ogrenseydim diye
icimden gecirmiyor degilim, hem ispanyolca da oldukca eglenceli bir dile
benziyor…
“Haydi bakalim yine kalkistik birseylere sonumuz hayir
olsun” diyor ve Meksika da bilinmeze dogru yola cikiyoruz kocakisisi ile :)
Yolda "Playa del Carmen" de (bir diger kiyi kenti) durup yolcu indir bindir yaptiktan sonra toplamda 2,5 saat sonra Tulum'a variyoruz. Tulum sanirim burasi diyerekten ve soforle cat pat anlastiktan sonra Tulum olduguna kanaat getiriyoruz tabii :))) Otogar hic de otogar gibi degil, sanki mahalle arasin otoparki gibi biryer olunca tabii sasiriyor insan :) Lakin saskinligimizi cabuk atlatip hemen ilk taksiyle kendimizi kalacagimiz otele atiyoruz.
15 dakika icinde kalacagimiz otele variyoruz,
hatta otel degil bungalov. Sanirim biz Gili’de basimiza gelenleri ve
yasadigimiz bungalov macerasini cok cabuk unutmusuz ki boyle bir seye cesaret
etmisiz yine. Tarih tekerrurden ibaretmis! Biz akillanmayiz! Yine gecelerimiz
odaya girip cikan kertenleri ve devasa boyuttaki bocekleri kovalamakla geciyor!
Ancak ben iyice alistimmi ne eskisi gibi ciglik atmadan sessizce kaciyorum en
musait koseye, kocakisiside kovaliyor onlari :))))
Bungalov’dan baska birsey arasak zaten pek yok Tulum’da,
onun icin zaten ortalik sessiz sakin, doga hic el degmemis gibi…
Kertenler ne kadar tedirgin etse de deniz ve kumsal da o kadar mutlu edip huzur veriyor... Eh her guzel seyin bir bedeli var tabii :)
Uc gun boyunca
kendimizi deniz kiyisina atip dinleniyoruz, egleniyoruz, deniz kiyisinda yuruyus
yapiyoruz bol bol...
Bu arada
Cancun’da izine rastlayamadigimiz, gezi oncesi bol bol methini okudugumuz o
gercek Meksika mutfagi ile karsilasiyoruz Tulum’da! Gider gitmez kaldigimiz
bungalov’un restoraninda o gune kadar yedigimiz en lezzetli ve en hafif
ceviche’leri, taco’lari ve fajita’lari mideye indiriyoruz :) Ve o an onca yolu
geldigimize, odadaki kertenlere bile degdigine karar veriyoruz :)
Aksam yemeginde
de yine o kucuk restoranda cevrede sadece uc bes masa ve uc bes ciftin oldugu,
sessiz sakin ve bir o kadar da huzurlu ortamda, sadece okyanusun sesini
dinleyerek yemegimizi yiyip kendimizi sahildeki hamaklara atiyoruz. Ve iste o
zaman anliyoruz Mayalar’in neden astrolojide boylesine ilerlemis olduklarini!
Hamakta yattigimiz yerde gokyuzu tum hasmeti ile harita gibi seriliyor onumuze... Cevrede dogru duzgun isik ve yuksek bina olmadigi icin en ufacik yildizi bile secmek mumkun! Gokyuzunun o sonsuz karanliginda isil isil yanan yildizlarda gozlerimizi alamiyoruz, buyulenmis gibi izliyoruz gece boyu. Kimbilir ne kadar zamandir boyle izlememisiz yildizlari, farkediyoruz ki buyuk ve isiltili kentlerin isiltisina boguyoruz gercek guzellikleri, farkedemeden oylesine yasiyoruz.
Ve bir kez daha Tulum'a geldigimiz icin memnun oluyoruz kertenlere ragmen :)
Ertesi sabah
okyanus’un sesiyle uyaninca mutlu oluyoruz :)
Balkondan goz atinca denizin o gunde bol dalgali oldugunu ve pek durulmadigini farkedip kahvalti sonrasinda Tulum harabelerine dogru yollaniyoruz.
Ogrendigimize gore Tulum harabeleri bu yorenin
en onemli harabelerinden biriymis, deniz kiyisina yapilmis tek yerlesim birimi
oldugu icin sekli ve konumu acisindan tek ornekmis.
Girer girmez harabelerin esas sahipleriyle burun
buruna gelip irkiliyoruz dogal olarak! Her ne kadar kertenlere alismis olsak da
neredeyse her tasin kosesinden cikan, tirtikli derileri ve cirkin suratlari ile
bizi suzen koskocaman iguanalarin oldugu bir yere girmek hergun yaptigimiz
birsey degil nede olsa :)
Tulum harabeleri deniz kiyisindaki bir yamacin
uzerine yapilmis, cogunlukla tapinaklar ve sunaklardan olusan bir komplex, daha
dogrusu komplexmis! Binalarin cogu yikilmis, pek azi saglam bir sekilde ayakta.
Ozellikle
konumundan dolayi buyuleyici biryer! Denizin hemen dibinde oyle issiz, oyle el
degmemis duruyor ki insan her kosesini agzi acik bir sekilde geziyor.
Dunyanin en
turkuaz denizinin dibinde, yesilliklerin arasinda sanki ta en basindan beri
oradaymis gibi yukselen yikik dokuk taslar ve binalarin yuzyillardir orada
olusu fikri insani ister istemez hayallere daldiriyor ve etkiliyor...
Yuzyillar oncesini, Mayalari ve buradaki yasami inanilmaz merak ediyor insan, en azindan ben merak ediyorum gezdikce, acaba neler yaparlarmis? nasil yasarlarmis...
Kavurucu sicak
altinda bir yanda kendini ilk buldugu golgeye atan ve iguanalarla diz dize
oturan, diger yanda kiyida cilgin dalgalarla serinlemeye calisan insan
kalabaligini geride birakip yavastan Tulum sehir merkezine dogru yola cikiyoruz
harabeleri gezdikten sonra.
Sehir merkezi sesiz ve sakin uc bes caddeden
olusuyor sadece. Dizi dizi restoranlarin bulundugu bir caddede ne
yesek diye dolasirken su rengarenk, tam da meksika usulu lokal restoranla
karsilasiyoruz.
Lakin onun rengarenk goruntusundense yandaki restoranin dolup
tasmis olmasi dikkatimizi cekiyor ve bu kadar renkli olmasa da oraya oturup
birseyler yemege karar veriyoruz :)
Ve bingo!
hayatimizin en dogru kararlarindan biri :) Restoran bosuna dolup tasmiyormus,
Meksika’ya geldigimizden beri yedigimiz en harika yemegi orada yiyoruz :) Canli
muzik ve harika yerel yemeklerle iste o zaman gercekten Meksika’da oldugumuzu
farkediyoruz :)
(giden ve merak
eden olursa diye; restoranin adini hatirlamiyorum ama sonradan farkediyoruz ki
otogarin tam karsisinda).
Meksika’dayken
yemeye doyamadigim ve artik hicbir misir cipsine itibar etmememe ve sebep olan
misir cipsleri...
Restoranin ikrami Meksika usulu tursular...
Acaba denesek mi diye tereddutle siparis ettigimiz ve icmeye
doyamadigimiz yerel icecek “chayagra”…
Tarifini bulamadim, hala daha umutsuzca ariyorum :)
Tortilla ve quesadilla tabaginin sadece ufacik
bir kosesi...
Ve tadi
damagimizda kalan, su fotografa bakinca bile derin derin ic gecirdigimiz
tacolar…
Dedigim gibi
restorandan inanilmaz mutlu ve “iyiki Tulum’a gelmisiz, sirf bunun icin bile
degerdi“ diyerek ayriliyoruz :)
Meksika mutfagi bir karikaymis! Yeniden bulusacagimiz zamani iple cekiyoruz ;)
Ertesi gun
kertenlerden kurtuldugumuz icin sevincli, boylesine el degmemis bir dogayi
birakmak zorunda oldugumuz icin de biraz buruk bavulumuzu toplayip Cancun’a
dogru yola cikiyoruz yeniden.
Yol boyunca bol
bol fotograf cekiyorum, ozellikle en ilginc gelen seyleri.
Tulum'da ki agaclarin govdesinde kurumus kalmis bocek kabuklarini canli bocek zannediyoruz mesela, sonradan farkediyoruz ki icleri bos, sanirim agustos bocegi veya o tur birsey olabilir bunlar...
Sehir merkezinde bir kuafor salonu :) Meksika’da
ki cogu bina boyle tek katli ve oldukca canli renklerle boyali.
Yollardaki trafik tabelalari...
Playa del Carmen
hastahanesi (disarisi deli gibi yagmurlu oldugu icin otobusun islak camindan
cekilmis bir fotograf)...
Ve Cancun otobus terminalinin neredeyse tamami :)
Cancun’a vardigimizda yine oteller bolgesindeki otelimize
yerlesip Meksikada’ki son gunumuzde biraz dinlenip yine neredeyse iki gun
surecek donus yolculuguna kendimizi hazirlamaya calisiyoruz. Oteller bolgesinin
cogu amerikan vari restoran ve barlarla dolu oldugu icin Tulum’da yedigimiz
yemekleri aramadan edemiyoruz tabii :)
Son gunumuzde deniz ve gunesten bol bol
faydalanalim diye planlasak da buradaki denizin hic durulmayacagina kanaat
getiriyoruz sahili ve dalgalari gorunce :)
Zira sahilde sari bayrak oldugu halde dalgalar neredeyse
yine insan boyunda!
Zaten sahildeki herkes sadece kiyida dalgalarla bogusup
oynasiyor ancak, bizde dalgalarda ziplayip hoplayarak gunu ve Meksika gezimizi sona
erdiriyoruz boylece.