Ucuncu ve son bolumle bu gezi dizisini de tamamlayalim artik :)
Birinci ve ikinci bolumleri kaciranlari buraya alalim: 1.Bolum 2.Bolum
Saray gezmekten yorgun dustugumuz ve artik goruntuler birbirini tekrarlamaya basladigindan bir sonraki gun kalan son sarayi da gezme fikrinden vazgecip DMZ turuna katilmaya karar verdik. DMZ "Demilitarized Zone" yani askerden arindirilmis bolge sozcuklerinin kisaltilmisi.
DMZ alani Kuzey Kore ile Guney Kore arasindaki ayrimin ve gerginligin gozle gorulebilecegi ve sivillerin girebilecegi yegane alan. Tabii ki ulkelerin bolunmesi iyi birsey degil ama boyle birseye kac kez sahit olunur diyerekten kendi gozumuzle gormek istedik.
DMZ turlari gunluk veya yarim gunluk olarak Seul'den kolayca ayarlaniyor. Bizde internet uzerinden rezervasyon yapip ertesi sabah kendimizi tura katilirken bulduk :) Seul'den yaklasik olarak 1-1.5 saatlik bir otobus yolculugu sonrasinda sinirdaki DMZ alanina giris yaptik. Zaten riskli bolgeye girdigimiz cevredeki dikenli tellerden ve agir askeri kontrollerden belli oluyordu hemen. Unutmadan soyleyeyim, bu tura katilmak icin pasaport gerekiyor, ayni ulke sinirlarinda oldugumuz halde. Pasaportunuz onaylanirsa girebiliyorsunuz alana.
DMZ alaninda uc yeri gezdik toplamda. Oncelikle mechul asker aniti adli olen askerlerin anisina dikilmis bir anitin ve Kuzey Kore topraklarini karsidan gorebildigimiz, bir zamanlar isleyen tren istasyonunun oldugu alan ilk duragimizdi.
Mechul asker aniti ve sehitlerin isimleri...
Daha bir suru isim vardi tabii, bu kadarcikla kalmamis ne yazik ki. Militarist ulkelere ozgu birsey olsa gerek bu her yerde bir mechul asker aniti, tepedekiler tepisirken olan gariban askerlere oluyor, adlari bile boyle mechul kaliyor iste.
Iste sinirin karsisi, arada dikenli teller olmasa insana inanmasi zor geliyor bu iki ulke arasinda (veya ayni ulkede mi demeliyim) kiyasiya bir savas olduguna.
Son catismada hala daha isler durumda olan bir lokomotifin atilan bombalardan geldigi en son durum bu...
Kuzey Kore'den Guney Kore topraklarina kacis sirasinda bu hale gelmis, en son kaldigi yerde oylece birakip insanlarin ziyaretine acmislar. Sanirim lokomotif durumun vehametini yeterince acik anlatiyor, sozcuklere gerek yok...
Bir sonraki duragimiz DMZ alaninin en onemli duraklarindan biri, tunellerdi!
Tuneller hakkinda okuyunca once biraz tirstim acikcasi, yok kalbi olan girmesin, yok klostrofobik olan uzak dursun falan filan... Ama sonrasinda bir daha nerden gorucem ya, yok bisey olmaz bana diyerekten girdim bende :)
Bu tuneller Kuzey Kore'nin Guney Kore topraklarina casuslarini ve gerekli durumda askeri birliklerini sokmalari icin kazilmis Kuzey Koreliler tarafindan. Toplamda 3 tane bilinen tunel varmis su anda. Ucu de oldukca genis ve uzun. Ve bu tuneller sayesinde Guney Kore'nin baskenti Seul'un orta yerine oldukca yuksek miktarda askeri birlik cikarmalari da mumkunmus aslinda, ta ki tuneller bulunmasaymis. Tuneller bulundugunda Kuzey Koreliler inkar etmis once, biz maden ariyorduk falan diye uydurmuslar :) Ama tunele girince goruluyor ki bariz dinamit delikleri bile orta yerde.
Tunele girerken kafamiza insaatcilarin taktigi kasklardan taktik mecburi, iyi ki de takmisiz bazi yerlerde tunel oyle alcaliyor ki insan kafasini kayalara geciriyor :) Icerisi oldukca basik ve havasizdi, birde islak tabii. Asagi insite iyiydi, hatta kostur kostur indik ama yukari cikista resmen yasli teyzeler gibi kaldim yahu, kalp krizi geciricem zannettim bir an. Soluk soluga ciktim yukari carpintilar icinde. Oldukca ilginc bir deneyimdi aslinda ama savasin gercek ve soguk yuzuyle boyle zararsiz bir bicimde karsi karsiya gelmek bile kotu.
Gezinin son duragi Dorasan Tren istasyonuydu. Guney Koreliler birgun Kuzey Kore ile yeniden birlesecekleri gunu umitle bekliyorlar. Simdiden ilk birlesme istasyonunu yapmislar bile, hemen trenlerin calismasi icin gerekli hersey var. Tek gereken sey baris!
DMZ gezisi oyle cok eglenceye boguldugumuz bir gezi oldu desem yalan olur. Her metre karesinde insanlarin cektigi acilara sahit olup, gunumuzde bile Korelilerin hergun bu gercegi nasil kabullenerek yasadigini gorduk. Dilerim yoneticilerin hirslari birgun biter de bu insanlar yeniden huzura ve uzaklardaki akrabalarina kavusur.
Tur sonrasinda otobusten Itaewon'da atladik. Itaewon Seul'un turistik bolgelerinden biri daha. Ozellikle alisveris icin mutlaka gidilmeli listelerinde yer aliyordu, bizde hazir burda indiriyorlar gelmisken burayi gezelim bari dedik. Oncelikle acliktan midemiz kazindigi icin kendimizi gozumuze kestirdigimiz ilk restorana attik.
Bibimbap mutlaka yenilecek listemizde yer alan bir diger yemekti, baktik menude var hemen ismarladik tabii ki :)
Bu yemegin adi cok eglenceli geliyor kulaga :))
Bibimbap haslanmis pirinclerin uzerine sirayla dizilmis sebze ve etlerden olusan bir yemek. Gorunusu ayri bir guzeldi tadi ayri bir guzel. Acikcasi bu kadar lezzetli olacagini dusunmemistim ben. Kore mutfagi kesinlikle bizden tam not aldi, "ayy bu neymis igrenc" dedigimiz tek birsey yemedik, yedigimiz hersey cok lezzetliydi bu alti gunluk gezi boyunca.
Yemegi yedikten sonra turlayalim dedim Itaewon caddesinde. Cok fazla gezilecek turistik yer kalmadigi icin kalan son gunumuzu de genel olarak alisverise ayirmistik zaten. Ama ne yalan soyleyeyim bu cadde konusunda kesinlikle hayal kirikligi yasadik. Oncelikle yakinlarda bir Amerikan ussu bulundugu icin Kore'nin geleneksel havasindan cok Amerikan vari bir ortam mevcuttu ki bize hitap etmedi acikcasi. Alisveris icin cok da elverisli degildi, cogu marka magzalar ve yuksek fiyatlardan ibaretti. Birde her kose basinda bir kebapci ve donerci vardi evlerden irak! Kore gibi yemekleri guzel bir memlekete insan turist olarak gidip her kose basinda donerci gorunce nasil kacacagini sasiriyor :)))
Bu arada yollara cesitli ulkelerin bayraklarini ve selamlasmalarini koymuslar metal plakalarla. Bizde hemen bizimkini cektik, Turklugumuzu gostermemiz lazim tabii :P
Sunu da eklemeden
gecmeyeyim, hani bizde yaygin bir gorus var ya "Koreliler Turkleri cok
seviyor, bize gonul borclari var dedelerini kurtarmisiz" falan diye.
Aslinda yok oyle birsey! Yani dedelerini kurtarmis bizimkiler o dogru :)
ama Koreliler Turkleri cok seviyor falan uydurma. Diger milletleri ne
kadar seviyorlarsa bizi de o kadar seviyorlar. Genc neslin boyle bir
olaydan haberi bile yok zaten. Hatta tur rehberimiz bile bu konudan
bahsedince "aa oyle birsey varmis sanirim bende duymustum biryerlerden"
demisti...
Aksam uzeri biraz dinlenip kendimizi lokal balik marketine (Noryangjin Fish Market) attik. O nasil buyuk bir markettir, ne kadar cok ve cesitli deniz urunudur anlatamam! Hani bizim ulkemizin uc yani denislerle cevrili guya deniz ulkesiyiz, hani "denizden babam ciksa yerim" diye bir deyisimiz bile vardir ama ben bu kadar cok cesitli ve ilginc deniz urununu daha once hicbir yerde gormedim.
Kabuklu deniz urunlerinin her cesidi var ve her turlusunu yiyorlar. Mesela bizim ulkemizde deniz minaresinin yendigine ben hic sahit olmadim, ya siz?
Bunlarda daha once Turkiyede hic gormedigim bambu midyeleri, hatta Singapurda bunlarin 30-40 santim uzunlugunda olanlarini da gormustum.
Ve bu midyeler inanilmaz buyuktu, arkadaki bicagin boyutundan anlayabilirsiniz. Her biri cok rahat 1 kilo falan geliyordur sanirim...
Benim bildigim denizkestanesi pis birseydir, ayaga batar falan :) Uzakdogu da denizkestanesini canli canli yiyorlar. Bir arkadas anlatmisti, Japon restoraninda onlerine canli getirip masada gozlerinin onunde kesmisler, onlarda oyle agizlarina atmis jel gibi birseymis erimis gitmis falan...
Pek bana gore degil, gerci burada yasaya yasaya yiyeceklere karsi toleransim oldukca artti ama hala daha bana gore degil :)
En cok sok oldugum seylerden biri de cesit cesit boy boy ahtapotlardi sanirim. Korede bu kadar cok ahtapot yendigini bilmiyordum acikcasi.
Birde satici teyzelerin canli ahtapotlari tutup sudan cikarmasi ve oylece torbaya tepip musterinin eline tutusturmasini izlemek de oldukca ilginc tabii :) O musteri nasil torbada oynayan ahtapotla eve gidiyor, o havyanla nasil basa cikiyor, nasil pisiriyor diye bayagi dusundum yani :))
Ayni sey yengecler icinde gecerliydi. Haydi ufak yengeclere buradan da alistik artik ama o kocaman kocaman (bir bacagi benim kolum uzunlugunda olanlari var) yengecleri yine satici teyzeler kolundan tutup oyle bir cikariveriyorlar ki suyun icinden! Yengeclerde uysalmi ne teyzeleri kistirmiyorlar hic :))
En mide bulandirici olanlar deniz hiyarlari ve deniz kurtlari idi.
Bakiniz deniz kurtlari (sea worm diye geciyor) asagida mavi legenin icinde. Ayiptir soylemesi b.ka benziyor resmen. Tovbe tovbe o ne sacma sapan bir sekildir ve mide bulandirici bir goruntudur oyle, ustune para verseler yemem yahu!
Uzunca bir market turundan sonra yorgun ve argin gunu tamamladik boylece. Aslinda balik marketinin en onemli etkinliklerinden biri bu deniz urunlerini taze taze alip ust katta bulunan balik restoranlarinda pisirttirip yemekmis. Bizde oyle yapmayi planlamistik ama aksam uzeri yedigimiz bibimbap hala daha midemizdeki yerini korudugu icin baliklara yer yoktu ne yazik ki :))
Seulde ki son gunumuzde sabah erkenden kalkip "Gyeongdong Market"e yani lokal en buyuk baharat pazarina dogru yola ciktik. Pek turistik bir etkinlik degilmis oraya varinca anladik, neredeyse tek Koreli olmayan bizdik :) Ama carsi pazar gezmeye bayilan bizi Seul etkinlikleri icinde en cok memnun edenlerden biri bu pazari gezmek oldu :))
Gyeongdong Market bekledigimizden de buyuktu. Inanilmaz cok cesitli baharatlar, sebzeler, meyvalar, otlar kokler, ne ararsaniz... Hatta aramayacaginiz bir suru sey bile vardi :) Aslinda yanimizda bir Koreli olmadan gezdigimiz icin hayiflandigim tek mekan burasi oldu sanirim. Cunku oyle degisik ve adini bilmedigimiz, daha once hic gormedigimiz sey vardi ki hepsini sorup detaylari ile ogrenmek isterdim.
Her cesitten ve renkten fasulyeler...
Olcum kaplari cok guzeldi. Hatta sirf bu kaplarin hatirina ta gittik Kore'den karabiber aldik evde karabiberimiz bitmisti diye :))
Kore mutfaginin en geleneksel tatlari fermente urunler olsa gerek. Kimchi nin yani sira bir suru ezmeleri, salcalari ve tursulari var. Gozlerimize inanamadik oyle cok cesit vardi ki! Hatta birtane mercimekli bir ezmenin tadina bakti kocakisisi, tasiyamayiz Singapur'a kadar diye alamadik, aklimiz kaldi icimiz gitti!
Sirf Kore mutfagini tecrube etmek ve ogrenmek adina gidip Korede birkac ay yasayasim var simdi :)
Bircok tezgahta gordugumuz jolemsi seyler, tam olarak ne icin kullaniliyor, neden yapiliyor bilemedik. Dedim ya bir Koreli olsa sorsaydik diye. Kocakisisi gitti gitti parmakladi bunlari aa ne yumusaklar diye, iyi hicbir tezgahtardan dayak yemeden ciktik :))
Ilk bakista ne oldugunu anlamadigim pirinc kekleri (rice cake)...
Bu da Kore mutfaginin vazgecilmezlerinden, "Dukbokki" adli yemekte kullaniliyor. Biz ilk etapta ne oldugunu anlayamadik, makarnami acaba dedik. Zaten dukbokki de salcali makarnaya benziyor cokca.
Pazarda en cok gordugumuz seylerden biri de bu kokler oldu. Bu koklu bitkilerin hepsi mi "Ginseng" idi yoksa ayni familyadan farkli bitkilermiydi bilemedik, oldukca cok cesitliydi...
Krizantem...
Bildigimiz kasimpati :) Bizde vazoda curur sonra cope atariz, uzakdoguda bu cicegin cayina bayiliyorlar...
Bu yesillikleri yosuna benzetsem de gercekte ne olduklari halen mechul :)
Tezgahlardan birinde deniz borulcesi gorunce sanki kirk yillik dostumuzu bulmus gibi sevindik. Hatta aldik bir kilo Singapur'a gelince pisirip yedik :) Cok ozlemisiz coook! Ama pek bir kilcikliymis temizlerken canimiz cikti yahu.
Misirlar rengarenkti. Bizde bu renkli misirlar ancak patlatmalik olur hic haslamalik olanina denk gelmemistim. Eh denememezlik olmazdi, otelin oldugu sokagin kosesinde her gece bir misirci misir kaynatiyordu, eksik kalirmiyiz bizde denedik tabii :) Renkli olanlarin tadi normal misira gore oldukca yavandi. Nisasta orani cok daha fazlaydi, dislerim yapis yapis oldu ben pek sevmedim acikcasi. En iyisi patlatmakmis :)
Bu kucuk kavunlarin da tursusunu yapmislardi ama denemek kismet olmadi. Pek bir sirin durmuyorlarmi?
En cok sevdigimiz seylerden biri bu yapraklar oldu. Ilk gun gittigimiz restoranda getirmislerdi bu yapraklardan, oldukca lezzetli ve tazeydiler ama ne yapragi oldugunu ogrenememistik. Hatta bu fotografi dur bi anneme sorayim belki biliyordur diye cekmistim :))
Megerse susam yapragiymis bunlar, birgun bir bahcem olursa ilk is bu yapraklarin bitkisini ekip dikicem :)
Dedim ya aradigimiz aramadigimiz herse vardi pazarda diye, onlardan biri iste garip bir cesit kurutulmus kurtcuklar. Daha once de gormustum biryerde ama tam olarak neydi ne degildi hatirlamiyorum, belki birseylere iyi geliyordur kiloyla satiyorlar bunlari.
Bir diger gariplik daha canli tirtillar...
Satici adam resmen eliyle dut yapragi besliyordu, ne ise yariyor neden satiyorlar anlamadik. Ipekbocegi ve koza icin desem pazarda isi ne...
Ve Seul gezisinden aklimizda kalan, bol bol guldugumuz bir diger sey daha. Baliklari boyle tek tek ipe dizmis satiyorlardi pazardaki tezgahlarda. Ama bizim guldugumuz ayri tabii. Butun gun sokaklarda cilginlar gibi gezip yorulduktan sonra gece otel odasinda sizmadan once televizyona goz atiyorduk hep. Bu arada Korelilerin super eglenceli televizyon programlari var, anlamadigimiz halde cok gulduk coguna birde anlasak ne olacakti :)))
Bu baliklarda ilk televizyon reklaminda gordugumuz urunlerden biri. Hani olurya cesitli satis kanallari, ev urunleri satar, spor aletleri satar falan, iste oyle bir kanal. Ama sattiklari sey balik! tam da asagida gorduklerinizden. Baliginda adi mi yoksa markasimi ne "gulbi" yani en azindan seslendirilisi oyle, yazimi nasildir bilemem :)
Inanilmaz ilginc ve komik bir reklamdi, gulbi asagi gulbi yukari :) Sonunda ne balikmis kardesim dedik. Reklamda insanlar kendilerine, es dost akrabalarina kutu kutu gulbi! aliyor :D Kutuyu acip bu baliklari goren kadinlarin gozleri parliyor, hemen pisirip yemeye koyuluyorlar, arka fondan da surekli soyle bir ses "Mmmh gulbi, oh gulbi" :))))
Bizde tezgahta baliklari goruverince "aa gulbilere bak" diye atladik hemen :)) Neymis bu gulbi yahu!
Bu arada bir diger Kore klasigi ise orta yas ustu bayanlarin sac modeli! Hepsi saclari kulak hizasinda kestirip perma yaptiriyor mutlaka, arkadan bak kadinlarin hepsi ayni model :) Dunyaya yayilmis "Korean Perm" (Kore permasi) modasinin hakkini sonuna kadar veriyorlar yani :))) Birde o yarim sapkalar var bircogunun kafasinda, o da bir Koreli teyze klasigi!
Pazar turundan sonra biraz dinlenmek ve aldiklarimizi birakmak icin otele donduk. Biraz soluklandiktan sonra da alisveris cilginligina devam etmek icin kendimizi Namdaemun market e attik. Burasi bizim sali pazarlari modunda, ucuz ama guzel kiyafetleri, ayakkabilari, cantalari ve hatta daha bir suru ev esyasini falan bulabileceginiz bir yer. Tahmin edersiniz ki kendimizi kaybettik tabii ama alisveriy detaylarini baska bir postta yayinlarim artik ;)
Seulden ayrilmadan onceki son aksam yemegimizi de yine yerel bir Kore restoraninda yedik. Tek kelimeyle muhtesemdi! Daha once hicbir ulkenin mutfagindan boylesine memnun kaldigimizi hatirlamiyorum.
Izgara ahtapot oylesine lezzetliydi ki hala daha tadi damagimdan gitmiyor.
Ve yine Bulgogi...
Ve yemege doyamadigimiz Bean Paste Stew / Soup (Fasulye ezmesi corbasi- ceviri igrenc oldu haliyle daha duzgununu bulan varsa soylesin).
Bu corbaya veya haslamaya bayildik, ilk firsatta tarifi bulup bu yemegi denemeliyim
Bu gezi ve yazi da burada bitmistir sevgili okuyucu ;)
Sabredip buraya kadar gelebildinizse tebrikler size, umarim okurken bizim gezdigimiz kadar eglenmissinizdir :)