Thursday, September 29, 2011

Aile ile beraber - Part II (Temmuz 2011)

Aile ile maceralara devam, bol fotografli bir yazi olacak simdiden uyarayim :))) Ama en azindan gecen seferki gibi siyah tavuk, tavuk ayagi ve kurbaga bacagi gibi igrenclikler yok, genelde guzel ve renkli seyler var :) Ben gormedim onlari diyerekten illaki o korkunc goruntuleride gormek isteyen varsa buraya alalim ;)

- Aile ile gezmek bir yani sira biz en cok birseyler yedik ictik sanirim. Cunku Singapur avuc ici kadar ada, yani gezecek yer kisitli ama yiyecek ve tadina bakilacak ilginclikler say say bitmiyor :) Iste bu sebepten buranin olmazsa olmazlarindan birinde, Hint restoraninda bulduk kendimizi. Bol baharatli ve bol acili yemekler muz yapragindan tabaklarda yendi. Hem de cocuklugumun korkulu ruyasi balik kafasi corbasi bile! Muz yapragi derken dalga gecmiyorum bu arada, sahiden muz yapragindan tabaklari. Burada oldukca yaygin birsey muz yapraklarini tabak yerine kullanmak, hatta daha neler neler kullaniliyor tabak yerine ama en azindan bu yazida midenizi kaldirmayayim :)))





- Singapur gezisi olur da "Marina Bay" olmaz mi! Marina Bay Singapur'un en onemli turistik mekanlarindan biri. Tabii bizi baymis olsa da bizimkileri gezdirmemek olmazdi.
Onlarda gorduler; gemi seklindeki Marina Sands otelini...



DNA sarmali seklindeki kopruyu...



Cicek seklindeki ArtScience muzesini...



Meshur donmedolabi...



Ve Singapurun sembolu "Merlion" yani aslan kafali balik heykelini...



- Bunlarda onceki kisimda bahsettigim "bun"lar, yani Cin ekmekleri. Bu seferkiler nilufer tohumu aromali.



- Elma benzetmelerine ve hatta bazi uzakdogu ulkelerinde bir cesit elma niyetine satilan "jumbu"lar... Bu fotografta sabah kahvaltisindan bir kesit bu arada :) Dedigim gibi burada hayatimda yemedigim kadar cok taze meyva yedim sanirim :))



- Aile yapilan keyifli kahvaltimizin ardindan yine dusmusuz yollara, bu seferki hedef Arap Caddesi, ve fotograftaki de Sultan Camii.



- Bizim ulkemizde genelde yurtdisinda hep arap ulkeleri siralamasina girdigi icin geleneksel olarak Arap caddesinde bol miktarda Turk restorani ve Cafesi var. Hatta onunden gecerken utanmadan buyrun Turk yemegi deneyin diyor elin Singapurlusu bizi turist zannederekten :))) Gezmekten ayaklarimiza kara sular inince bir kahve molasi icin kendimizi daha onceden denemek isteyip de deneyemedigimiz Sufi Cafe ye attik. Lakin kocaman bir hayal kirikligi idi! Servis bes para etmez, istedigimiz sade kahveler neredeyse yarim saat sonra geldi, hemde sekerli olarak!! Servis elemanlari Turk olmayinca ne caydan hayir gelir ne kahveden, zaten nargile dumanindan beyni donmus gorunumlu bir herif dolanip duruyordu etrafta, onun yaptigi kahve de bu kadar olmus iste. Kisacasi hic begenmedik!



- Bir sonraki duragimiz "Clarke Quay" idi. Bizimkilere maras dondurmacisindan dondurma yedirip nehrin kiyisinda turladik biraz.



- Koprunun uzerinde gun batarken sans eseri yakaladik bu pozlari :)) Daha dogrusu kocakisisi yakaladi, cok hos degiller mi?




- Ilerleyen gunlerde ikinci kez Cin Mahallesi turu yaptik. Maksat kalan yerleri gezmek ve en onemlisi oradaki yerel tatli dukkanina ugramak. Tatlici ilk bakista dokuluyor ve cok pis (Singapur usulu yani) gorunse de, guzel tatlilar sunuyorlar. Hatta oyle ki bizimkiler sonradan kendi baslarina bile gidip tatli yediler durduramadik :)))



- Tatli dukkaninda her turlu yerel tatliyi denedik sayilir. Hindistan cevizi aromali puding favori idi sanirim. Asagida gorulen susam toplari da oldukca hizli tuketildi :))) Oldukca ilginc bir tatli bu susam toplari. Pirinc unu gibi bir undan yapilan elastik bir hamurun icinde susam ezmesi yada fistik ezmesi var. Bu toplari da zencefilli bir suda haslayip ilik ilik servis ediyorlar.
Yanda gorunen sari susamli sey feci otesiydi. Menuden bakip "bal kabagi keki" diye siparis verdik ama bir gariplik oldugunu yaninda aci biber sosu ile servis etmelerinden anlamaliydik!! Zira bizim kek kabak ile karisik balik aromali cikti!! Biz tatli beklerken tuzlu gelmesi ve balik kokmasi karsisinda sok olduk hepimiz. Hatta her buldugunu yutan babam bile yiyemedi :D



- Ve gunun yildizi, Singapura ozgu (aslen Malezyaya ozgu sanirim) tatlimiz "Ice Kacang". Meyva aromali buz kaliplarini incecik incecik tiraslayarak kar gibi bir buz yigini elde edip yaninda meyva ve soslarla servis ediyorlar. Oldukca ilginc ve eglenceli bir tatli, seviyorum ben bunu :)))



- Bir baska gun kendimizi Singapurun bir diger gorulmezse olmaz! turistik mekanlarindan birine attik; eglence adasi Sentosa ya. Bizde bir kez kendi basimiza niyet etmistik gitmeye ancak o gun cilginlar gibi yagmur yaginca evde kalakalmistik. Aslinda yine ayni sey olup yagmur yagdi ama bu sefer pes etmedik :) Anlamiyorum biz ne zaman Sentosaya gitmeye niyetlensek hep yagmurdan kiriliyor ortalik, bir degil iki degil bu kacinci!! Neyse firsat bu firsat deyip bizde gorelim diye attik kendimizi su meshur eglence adasina. Sentosa sirf eglence ve turistik etkinlikler icin denizin uzerine doldurularak yapilmis yapay bir ada. Eh haliyle o kadar para harcandigi icin de turist tuzagi tabii ki :)) Yani hersey parali, hemde oldukca ucuk miktarlarda (cimri miyim ne!).
Giriste ilk ilgimizi ceken sey tabii ki de bu devasa seker agaclari oldu :)))) Megerse agaclarin ardinda kocaman bir sekerci dukkani varmis! Eh isin ucunda tatli seker varsa bizsiz olmaz ortam :) Sanirim birkac saat harcadik iceride reyonlarin arasinda gezerek ve elimizdeki torbalari doldurarak :D Disari cikar cikmaz ilk isimiz banklara oturup elimizdeki seker dolu torbalara dalmak oldu, kucuk cocuklar gibi yedik tum sekerleri karnimiz agridi :)))



- Bu arabaya da bayildik :)



- Ve iste tam benlik bir slogan "Cennette seker yoksa ben gitmiyorum" :)))


- Sekerci faslini atlatip seker komasina girmeden dolasmaya devam etme karari aldik :D Universal Studio yu gezmedik cunku hem inanilmaz pahali idi, hem de zaten biz gunu yarilamistik bile vaktimiz yoktu. Sadece su meshur donen dunya figuru ile binbir resim cekerek yola devam ettik.



- Maksadimiz kendimizi biran once plaja atip biraz deniz havasi solumak, kumlarda yurumekti. Ama ada yapay oldugu icin pek tad vermedi acikcasi, hem birde hava kapali ve yagisliydi. O da yetmedi uzerine birkac yuz metre ileride demirli onlarca gemiyi gorunce insanin temiz bir deniz olduguna inanmasi mumkun degil, ama yine de yuzenler vardi o ayri.



- Sentosa turumuzu uzun zamandir istedigim ama bizimkiler gelsin oyle goruruz diye erteledigimiz "Undersea World" yani denizalti dunyasi turu ile sonlandirdik. Inanilmaz cok cesitli balik ve deniz canlisi vardi. Hatta vatozlara dokunma sansiniz bile var burada :)) En guzeli de etrafi kocaman bir havuz ve yuzlerce deniz canlisi ile cevrili koridordu. Koridorda yururken insan "birden bu camlar kiriliverse ne olur" diye dusunup korkmuyor degil hani :)) Ama kopek baliklarini, vatozlari ve daha bilimum baligi boyle yakinimizdan gecerken izlemek beni buyuledi. Asagidaki fotograflar cekebildiklerimizin sadece bir kismi...

- Bu kambur balik neredeyse bir insan boyutundaydi!






- Benim en cok sevdiklerimden biri bu oldu; sea dragon yani deniz ejderi. Sanirim deniz atlari ile ayni familyadan geliyorlar. Yaprak gibi gorunen bu hayvanlarin suyun icinde hareketleri ve suzulusleri gercekten buyuleyiciydi...





- Koridorda tam tepemizden gecen, soluksuz izledigimiz kopekbaliklarindan biri...


- Ve bebek agizlarina hayran kaldigimiz vatozlar...



- Akvaryum kismini tamamlayinca havuzda yunuslarin sovunu izledik. Hayatimda pembe yunus gormemistim, asik oldum bu hayvanlara!! Ne yapip ne edip yunuslarla yuzme fikrimi gerceklestirmeliyim bu pembislerle :)) Lakin Phukette yasadigimiz fil faciasinin uzerine kocakisisi hayvanlarla olan hicbir icraata sicak bakmiyor artik :( Ne desem de kandirsam acaba?



- Ve Sentosa gezimizi Hard RockCafe ile sonlandirdik. Bunu neden mi ekledim? Cunku henuz 15 yasinda ve ergenliginin doruklarinda olan kucuk kardes icin Hard Rock Cafeyi gormek, orada oturup biseyler yiyip icmek oldukca onemli bir hayaldi! Ergenlik de guzel sey be, onun yasinda bizde ne ozenirdik boyle seylere, oysa insan sonradan anliyor aslinda o imrendigimiz seyler birsey degilmis :))) Eh bu durumda enistesi ona bir kiyak gecip hayallerini gerceklestirmeye koyuldu. Biz kahvelerimizi yudumlarken bizimkisi Hard Rock Cafenin duvarlarini susleyen unlulerin esyalarini fotografladi bol bol :D Bon Jovinin ayakkabisindan, Marilyn Manson'un gitarina, Jimmy Hendrix'in gomleginden, Beatles'in plagina neler vardi neler... Bir Hard Rock Cafe klasigi ama bunca degerli objeyi gorunce anladik ki burasi icin kesenin agzini oldukca acmislar :))





- Gezmedigimiz gunlerde evde hizlandirilmis makaron kurslari vardi :))) Kucuk kardes makaron yapmanin tum inceliklerini ogrendi burada kaldigi surede, eh bizde nimetlerinden faydalanip bol bol makaron indirdik mideye :D Bende bahanesi ile uzun zamandir dusundugum turk kahveli makaronlari yaptim, muhtesem oldular! Turk kahvesi basli basina bir efsane tamam da makarona bu kadar yakisacagini dusunmemistim.





- Bunlarda kucuk kardesin portakalli makaronlari...





-Ve cilekliler... Yani midelerimiz hakikaten bayram etti kucuk kardesin calismalari sirasinda :)





- Bir sonraki duragimiz "East Coast Park" oldu, soyle bir deniz havasi almak icin. her ne kadar burasi bir ada olsa da denizi gormek pek kolay degil :( En uygun kiyisi east coast. Deniz kiyisinda yuruyusun ardindan yine yerel lezzetler serimize devam ettik. Bu asagida gordugunuz yiyecegin adi "Carrot cake" yani havuc keki, ama ne sekli keke benziyor ne de icinde havuc var :))) Ilk baslarda icinde patlican oldugunu dusunmustum cunku tadi patlicana benziyordu, ama patlican da degilmis. Sadece bir cesit hamur ve soslarla yapilan bir yemekmis aslinda.





- Bu da buranin olmazsa olmazlarindan biri "Satay". Bizim cop sislere benziyor ama en buyuk farki yaninda tatli bir fistik sosu ile servis edilmesi :) Tadi nasil mi oluyor? Fena degil aslinda ama fistik sossuz daha guzel




- Ve gezinin sonunda uzun zamandir yapmayi planladigimiz ama firsat bulamadigimiz birsey yaptik :)) Aslinda biz ikili bisikletlere binmeyi planliyorduk ama baktik bu coklular cok daha eglenceli olacak onlardan birini kiraladik. Nasil eglendigimizi anlatamam :D Tabi ben ortada otururken kocakisisi ile kucuk kardes pedal ceviriyordu, eglenme sebebim o da olabilir :)



- Bir sonraki gun de memleket usulu eglenelim diyerekten kucuk capli bir mangal olayina giristik :) Ozlemisiz gercekten...






- Ilk baslarda yok cok doyduk yemeyiz marshmallow diye itiraz etseler de sonrasinda yanik seker kokusu ve erimis marshmallowlarin tadi ile bir baktim ki hepsi birden mangalin onunde sira olmus :)))



Temmuz ayi maceralari da sanirim bu kadardi :D Vallahi yoruldum yazarken, buraya kadar dayanip okuyabilen varsa tebrikler ;)

Friday, September 23, 2011

49 Gun

Isiniz basinizdan mi askin?
Kafanizi kasiyacak vakit mi bulamiyorsunuz?
Yapilacak binlerce sey var diye listeler yapip yetistiremiyor musunuz?

O zaman benim gibi yapin!
Tum bunlar yetmezmis gibi gece gunduz "49 Days" izleyin :)


Burada zaten bol miktarda olan K-Drama yani korean drama cilginligina pek aldirmamistim acikcasi ilk geldigim ve gordugumde. Son zamanlarda bizim ulkemizde de artmasiyla bircok blogda karsima cikar oldu Kore dizileri. Gecen haftasonu kocakisisine demis bulundum "herkes su Kore dizilerine kafayi takmis durumda, bizde bir bakalim neymis" diye, demez olaydim...

Birde gidip uzerine bu diziyi buldum yetmezmis gibi!! Bir haftadir onca is guc yogunluk ve yorgunluk uzerine, isten gelip deliler gibi izliyoruz bu diziyi, ama ne izlemek! Gecede iki uc bolum izlemeden ayrilamiyoruz basindan. Birbirimizi zor kaziyoruz ekranin basindan yarin is var diye :))

Yani basimiza is actik ama ne is. Bunca yildir ivir kivir dizilere burun kiviran ben Lost izler gibi izliyorum bu diziyi. Acaba bir deli ben miyim diye dusunurken birde baktim ki kocakisisi de "hadi hadi bir parca daha izliyelim" der oldu. Bilmiyorum butun Kore dizileri boylemi ama ben gidip en can alici olani ile baslamisim her zamanki gibi :)

Ilk basta ay bu ne, klasik hikaye simarik zengin aile kizi falan derken birde baktim ki hikaye sarmaya basladi. Hikaye oldukca ilginc, oyuncular da oyle! Sirf olum melegi ve Han Kang icin seyredilir zaten benden soylemesi :)))
Bu yasta bana bile boyle liseli kizlar gibi post yazdirdi ya bu dizi, varin siz dusunun etkilerini :))))))))

Kac gundur evde "Otuke, otuke" diyerekten geziyorum o da ayri :D
Ha bu arada ister istemez hesaplar yapmaya basliyorsunuz siz olsaniz ardinizdan kim aglar diye ve hayatta ne kadar yalniz oldugunuzun farkina variyorsunuz :( Kusura bakmayin bu kisim biraz tanitim iceriyor :)

Birde gitmeden dizinin tanitim fragmanini koyayim tam olsun :))



Sunday, September 11, 2011

Cin mali cupcake kursu ve tehlikeli bir pazar gezisi

Cumartesi gunu isyerimin ayarladigi bir cupcake kursu vardi. Ilani ilk gordugumde heyecanlanip atladim hemen bende katilacagim diye. Cunku ilanda royal icing ve seker hamuru ile susleme bilgilerinin verilecegi bir kurs oldugu yaziyordu ve bende bir mutfak faresi olarak bu kursun bana uygun oldugunu dusunmustum.

Yanilmisim!!

Hem de ne yanilmak... Kurs baslangic seviyesinin de altiydi neredeyse. Toplamda otuz kisilik grupta bir allahin kulu cupcake yapmamis omru hayatinda - ben haric. Zaten asci Cinli kadinin biriydi ve cogunlukla da cince konustu durdu! Bununla da kalmayip susleme kisminda da elle tutulur gozle gorulur birsey yoktu! Royal icing hazirlamayi gosterdi guya ama hazirlarken yumurta aki kullandi kolayina geldigi icin. Diyemedim "dunyanin bir numarali pasta sefleri yumurta akini royal icing icin kullanmiyor cunku cig yumurta akindan bir suru hastalik bulasiyor!!" diye. Gicik oldum oturdugum yerde. Malzemeler, ortam, ogretilenler oylesine ucuz oylesine basitti ki...

Tam Cin mali cupcake kursuydu yani. Elin cinlisi ne anlar cupcake yapmaktan allahini seversen, hem tatli bile sevmiyor ve yemiyor ki bunlar!
Asagidaki cupcake de verilen dandik otesi malzemelerle yapabildigim en duzgun susleme oldu :(



Tabii kurstan memnun kalmayan tek kisi bendim sanirim, diger katilanlar oyle eglendilerki sormayin gitsin. Yalniz omurlerinde hic mi birsey gormemisler (pasta kitaplari ve binlerce pasta blogu gibi) yoksa ben mi fazla mukemmeliyetciyim bilemedim. Zira ben malzemelere dandik derken ve dogru duzgun bir susleme yapamazken cevremdekiler cilginlar gibi oynadi durdu. Ama ne oynamak :))) Bana sorarsaniz ilkokul cocuklari da bu kadar el becerisine sahip zaten, yahu 25 yasindaki bir insan yapa yapa bunu mu yapar sorarim size!?
Yanimdaki kizin susledigi icler acisi cupcakeler asagida - gizlice resmini cektim paylasmak icin :)) Ama cok feci gorunmuyorlarmi sorarim size.

Birde yaptigimiz sanat eserlerini!! eve getirdik kurs sonrasi. Kocakisisinin kutuyu acar acmaz yuzu morardi, sonrasinda da ilk cumlesi "ne kadar ucuz gorunumlu renkler boyle" oldu :))



Bugun de pazar gezisi yapalim dedik ve daha onceden de (ailemizle beraber) gitmeyi planladigimiz ama gidemedigimiz (iyi ki gitmemisiz isabetli kararmis) dogal reservlerden birine dogru yola koyulduk. Patronum ve arkadaslar cok methetmislerdi Sungei Buloh Wetlands isimli bu dogal rezervi (yada Turkcesi dogal koruma alani sanirim). Hatta timsahlari gormek icin sabah erken saatlerde gitmek lazimmis biz onun icin kendimizi guvenceye alip oglen gittik :))
Iyi de yapmisiz zira girer girmez bizi karsilayan Singapur'un karakteristik! hayvanlarindan monitor lizard oldu yani monitor kertenkelesi. Karakteristik diyorum cunku bu ada da bol bol gorduk bunlardan, hemde sehrin icinde olmadik yerlerden bile cikabiliyorlar. Birisi sormustu bana orada hic sokak kedisi kopegi yokmu diye. Sanirim bunlar olsa gerek buranin sokak hayvani :)) Saka saka o kadar cok degiller en azindan.

Neyse efendim, dedigim gibi daha rezervin kapisindan girer girmez bizi bunlar karsiladi, tabii bende ufak capli bir ciglik, hoplama ve titreme belirdi o anda. Zira kucucuk kertenkeleye bile dayanamayan ben bir metreden buyuk bu yaratigi hemen yanibasimda gorunce feci tirstim ne yalan soyleyeyim :)) Kim tirsmaz ki!



Giriste gordugumuz monitor lizardlarin soku ile iceri girsek mi girmesek mi diye birbirimize bakiyorduk ki kocakisisi ile hadi dedik girelim, geldik buraya kadar donmek olmaz. Ilk giristeki sulak arazinin uzerine yapilan kopruden gecerken dedim ki "zaten cogu yer boyle yuruyus yolu seklindeymis, platforma cikamazlar cok yuksek bu platformlar" diye. Tabii bilmiyorum daha o zamanlar basimiza gelecekleri.


Benim lafim bitti bitmedi asagidaki tabelayi goruverdik. Dikkat timsah cikabilir! manasinda. Ikimizde ciddi ciddi tirstik bu sefer, nereye geldik biz yaaaa demeye basladik.


Ve kopruyu gecmemizle birlikte kendimizi bu patika yolda buluverdik. Yani timsah gayet rahat cikar tabii nehrin sularindan buraya. Ha birde tum reservin yuruyus parkurlari boyleymis sonradan gormus bulunduk!


O andan itibaren bizi aldi bir korku, duydugumuz her hisirtida saga sola bakinmaktan birsey anlamadik. Her an bir koseden timsah cikacak diye tas kesildik korkudan. Ne birsey gorduk ne birsey anladik cevreden. Hani birsey saldirsa bir kisi bile yok cevrede oyle issiz sessiz bir yer. Bildiginiz ormanlik alan, daha dogrusu bataklik ve biz iki ahmak! titreyerek geziniyoruz :)))

Kocakisisi surekli soyleniyor "Zopa yok ki zopa, bir zopa olsa neler yaparim" diyerekten. Sanki timsah cikinca sopayla dovup korkutabilecegiz :)) O arada cantadan birsey cikardi, birde baktim ki bizim evdeki sebze bicagi :))) "Yahu adam sen onu hayvanin derisine bile sokamazsin, o arada o bizi yutar da sindirir bile" dedim ama dinletemedim :D Herseye ragmen adamim beni korudu ya da korumak icin elinden geleni yapti :))


Derken biz iki urkek tip titreyerekten yururken :)) yolumuzun ortasina salinarak asagidaki arkadas cikmaz mi! Hemde biri gidiyor digeri geliyor!! Bayagi bayagi hizlilardi ve boylari 2 metreyi cok rahat geciyordu. Allahim nerelere kacayim, yolun ortasinda bunlar kenarinda sular var. Suya atlasam timsah kapar, o kapmazsa bataklikta olurum zaten. Bunlar bize dogru bir saldirsa iste o an bittigimiz andir! Bu arada elimize tas aldik hani gelirlerse atacagiz :))) Neye yarardi bilemem ama durumumuz tam komedi veya umutsuz vakaydik bilemem. Derken sessizce yoldan cekildiler ve suya daldilar. Bizde yuregimiz agzimizda titreyerek yola devam ettik.


O arada onumuze bir gozlem kulesi cikinca sevindik. Neyse biraz sunun tepesine tirmanalim ve soluklanalim daha uzun yolumuz var diyerekten. Kulenin girisinde ne yazsa begenirsiniz! "Bu siginak sadece sizlere degil diger vahsi canlilara da (yilan ve orumcekler gibi) e sahipligi etmektedir, lutfen onlari rahatsiz etmeyiniz". Tirsarak ve kufrederek en tepeye tirmandik. Asagida monitor lizardlara yem olmaktansa yukarida yilanlara soktururuz kendimizi diye :) Neyse ki birsey cikmadi da biraz batakligi izledik tepeden.


Karsi kiyilar da Malezya kiyilari.


Oyle hizli ve stres dolu bir geziydi ki hicbirsey goremedim nereden hayvan cikar bizi isirir diye tetikte beklemekten :) Ama en onemli birkac seyi fotografladim tabii ki. Bu agaclar buradaki batakliklarda bulunan cok onemli bir agac turu; mangrove. Kokleri inanilmaz...


Ve en son olarak bunu da paylasayim dedim :))) Gezinin sonlarina dogru, korku ile ne cikacak bir sonraki koseden diye beklerken bu cikti birden bire. Kocakisisi de demezmi "korkma korkma roket atarli bir adammis" diye, koyverdim orada kahkahayi adamin suratina karsi :D


Yine bir macera bulduk girdik icine kisa sureli de olsa, akillanmayiz biz!
Ama bundan sonra dogal rezerv falan yok tovbe gitmem, bana gore degil "ah ne guzel dogal hayat, hayvanlar dogal ortaminda iste lay lay lay" muhabbetleri. Ben biliyorum onun dogal ortami oldugunu da hayvan biliyormu bakalim o ortamin benim dogal ortamim olmadigini ki saldirmasin!

Yarin is var ben burada oturmus blog yaziyorum gece yarisi olmus bile, artik bana musade :))
Umarim sizler guzel ve korkusuz bir haftasonu gecirmissinizdir :)

Dipnot: Susan Miller'in aylik burc yorumunu okudum gecen gun 12 Eylul'de evi su basabilir aman dikkat diyordu. Hic olmayan sey bu aksam sularimiz kesildi! Oyle bir tirstim ki! (zaten bugunum tirsmakla gecti hep) Musluklari beser kere kontrol ettim :))) Bu hatun harbiden biliyormu ne!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails