Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Derviş usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
"Vur usturayı berber efendi." der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş bir yandan da aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak;
"Kalk bakalım kabak derviş, kalk da tıraşımızı olalım" diye kükrer.Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ne de olsa mahallenin kabadayısı, elinde silah astığı astık kestiği kestik. "Ne diyorsak o'' diye ortalıkta dolaşan bir belalı. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında sürekli aşağılar dervişi, alay eder. Kabak aşağı, kabak yukarı! Konuşur durur.Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.
Berber ise şaşkın; bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar: "Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?"
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: "Vallahi gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
******
Sevdigim hikayelerden biri, arada durup dusunebilmeli insan herseyin sahibi kim diye...
düşünebilme yetisini kaybetmemek lazım...
ReplyDeleteaynen öyle ebruli, ama bolca kaybediyoruz hayat telasesi icinde :(
ReplyDeleteKuzum, çok sevdiğim bir hikayedir şu paylaştığın.
ReplyDeleteHatırlattığın için teşekkür ederim.
Bayıldım!!! Önüme gelene satmak üzere aklıma kaydettim.. teşekkürler sevgili A-H..
ReplyDeleteElla bende cok severim, arada aklima geldikce okurum hatta, onun icin paylasayim dedim :)
ReplyDeletehasret senfonileri guzel bir hikaye degil mi, begenmenize sevindim :) gerci sizin hikayeleriniz bundan kat be kat guzel ama, bunu da yazin madem akliniza :)
sevgili blok komsum ve diğer okuyanlar dahil hepimiz!!!
ReplyDeletelütfen Böyle güzellikleri paylaşmak Tefekkür ufkumuzu şaha kaldırmaya yönelik bir fırsat,müteharrik unsur olarak teşekkürü gerektiren bir emektir.
alın bu hikayeyi herkese gönderin
Zira benimde bir kabağım var.Ve onun sahibi o kabağınkiyle aynı.
salih öyle cok bilmedigim kelime var ki yorumunda, utandim anlayamadigim icin zira dili iyi kullandigini zanneden ben senin kelimelerinle sasirip kalakaldim :)
ReplyDeleteLakin anlayabildigim kadari ile latife etmissin, tesekkur ederim bende sana yorumun ve ziyaretin icin :)
Teşekkürler ; dinlediğim bir hikayeydi en yalın halde burada buldum kullandım ..
ReplyDeleteAdsiz gule gule kullan :)
ReplyDelete