Uzun zamandir soyle eglenceli bir Cuma yazisi yazmamisim onun icin tam zamanidir buradaki maceralarimizi anlatmaya devam etmenin. Gecenlerde bloglari dolasirken gozume carpti iforev anlatiyordu ilk “Fish head curry” yani balik kafasi corbasi denemesini, benimde aklima birden anilar geldi haliyle. Dusundum o zaman neden yazmamisim bunu hic, sonradan farkettim ki o zaman blogum bile yoktu ki.
Singapur’a ilk geldigimiz gunlerdeydi, hatta sanirim ilk hafta. Ben daha ise baslamamisim, henuz otelde kaliyoruz ve tum gun SIKINTI dan patliyorum o zamanlar. Daha yeni gelmisiz ya bir aksam esimin patronu bizi yemege davet etti, maksat tanismak olsun, bir nevi hosgeldiniz yemegi. Hem de Hint restoraninda! Eh davete icabet etmemek olmaz tabii ki, birkac gundur gordugumuz tum yemekler yuzunden artik yemek saati geldiginde “eyvahhh ne yiyecegiz” modumuzda olsak bile sesimizi cikarmadan gittik tabii. Cok meshur bir restoranmis deyince kocakisisi bende susleneyim biraz dedim haliyle, demesinler bu adamin ne pasakli karisi varmis diye. Zaten saclarim nemden dolayi yatismiyor, her biri bir tarafta papaz gibiyim :) Neyse efendim suslendim abartmadan, birde o anda bavulumda duran tek topuklu ayakkabilarimi gecirdim ayagima, ama ne topuk!! Sadece uzerinde durmak icin yapilmis yurumek imkansiz.
Meshur restoran deyince bende zannediyorum ki luks bir yere gidecegiz, restorana gittik ki ne gorelim oyle agacliklar arasinda kohne bir bina, masalar bahcede, ben topuklularla zor yuruyorum… O da yetmedi kultur sokuna yiyeceklerle devam ettik! Oncelikle onumuze tabak yerine muz yapragi geldi!! Catal bicagi da goremeyince dedim “eyvah bizde hintliler gibi on parmak dalacagiz yemegin icine” ancak sansliydik dalmadik :))) Simdilerde iyice alistik bu goruntulere ama ilk zamanlardaki saskinliklarimizi, korku dolu gozlerle kocakisisi ile birbirimize bakislarimizi, ayip olmasin diye ogurmemeye calisarak agzimizdaki “sey” i yutmaya calismalarimizi – hahaha kac kere yasandi bu sahneler kimbilir - unutamayacagim. Eh dogal olarak da uzakdoguda ki ilk haftamizda tabak yerine muz yapragi gormek oldukca dumura ugratmisti bizi. Birde ustune cevremizde kuru – sulu her yemegi sadece elleri ile yiyen insanlari gormek!!! Anlatilmaz yasanir diyorum :)
Sonrasinda yemekler ismarlandi. Ilk zamanlar kultur sokunun bir diger parcasi da burada konusular ingilizce oluyor. Kesinlikle ama kesinlikle birsey anlamak mumkun degil :) Kendilerine ozel oyle bir aksanlari var ki anlayabilene askolsun, hele hele yeniyseniz! Hatta sirf bu aksan yuzunden “English” yerine “Singlish” deniliyor burada, onlarda farkinda zira :) Iste bu sebepten konusulanlarin yarisini kacirdim ben, yemek ismarlanirken de pek karisamadim zira adini bildigim hic yemek yok :) Sadece arada “cok aci olursa yiyemem” dedim onu hatirliyorum :D
Az sonra yemekler gelmeye basladi, unutmadan sunu da soyleyeyim burada yemek kulturu de oldukca farkli. Restorana veya birlikte yemek yemeye gidince kendi tabaginizi ismarlayip onu yemiyorsunuz sadece, paylasiyorsunuz herseyi!! :))) Evet bu da bir diger soktu bizim icin, zira tum yiyecekler ortaya geliyor herkes oradan tabagina aliyor, ben onu yemem bunu yemem yok pek. Zaten bu adamlar her buldugunu yiyor ya! o da ayri mesele :) Neyse dedigim gibi yemekler gelmeye basladi, once muz yapragimizin ustune pilav geldi, daha dogrusu haslanmis, icinde turlu baharatlar olan tatlimsi bir pirinc. Ardindan elinde kocaman bir canak ve kepce ile bir adam yanasti masaya, adamdaki renk ve tipi gorseniz on gunluk yola kacarsiniz zaten :)) Ben daha aman o ne dur diyemeden fos diye kepceyle yogurtlu salatalikli vicik, cacigimsi birseyi bosaltti benim muz yapragina :))) Bir guzel karistimi bunlar pirinclerle! haslama pirinc oldumu sana islak lapa! Yetmedi ustune birkac tane daha boyle ne idugu belirsiz karisim getirip koydumu!!
Onumde duran manzara aynen su; Masaya dosenmis gazete! uzerinde muz yapragi’nin icinde haslanmis pirincle kaynasmis rengarenk sivi-kati ne sebzesi oldugu bile belli olmayan yiyecekler… Hani orda o muz yapragini durum yapip isirmaya baslasalar icindekilerle birlikte hic sasmayacagim :D Bu arada ortaya baska yemekler de geldi, gozlememsi seyler, etler, sebzeler falan… Bir yandan bakiyorum hangisi yenilebilir cinsten diye! O sirada kucuk toprak gibi bir kap geldi kapakli, birisi kapaga uzandi acmak icin, ben o sirada korku ve endise dolu gozlerle bakiyorum acaba icinden ne cikacak diye…
******
Zaman: 90’li yillarin ilk yarisi
Mekan: babaannem ile dedemin evi
Ortaokul zamanlari o zamanlar, hani su ergenligin tavan yaptigi “herseyi ben bilirim” diye herkese tepeden bakarak ortalikta gezdigimiz ama aslinda hicbir b.k bilmedigimiz zamanlar… ezik zamanlar yani :)
Toplanma sebebimiz ne bilmiyorum, zira cok gitmeyiz biz babaannemlere yemege, ya ramazan yemegine davetliyizdir ya da birilerinin gelin yemegine!! Ama bugun gibi hatirladigim en onemli ayrinti o gun babamin mutluluktan ne yapacagini sasirmis olduguydu. Zira Iznik golu kiyisinda kucuk bir koyde buyuyen babam icin babaannem o gun cok cok ozel bir balik yemegi hazirlamisti. Yillardir hep methini duydugumuz, babamin cok ozledigi ve anlata anlata bitiremedigi “Erikli Balik”… Kucugum ve ergenim ya ayrintilara dikkat etmemisim, yemegin nasil birsey oldugunu babam ballandira ballandira yuzlerce kez anlattigi halde dinlememisim :) Heyecanla bekliyorum o meshur yemegi, baligi da severim hani yani. Derken tencere gorundu ufukta, geldi masaya kondu ve kapagi acildi…
Herhalde omrum boyunca unutamam o sahneyi; kirmizi salcali bir suyun icerisinde yuzen kocaman bir balik kafasi!! Benimkilerle yarisir boydaki dislerle dolu agzindan firlamis dili ve donuk gozleriyle bana bakan bir balik kafasi!!
Oraya kustum mu, o aksam ne yedim, o anda ne tepki verdim hic animsamiyorum. Ama cok iyi animsadigim tek sey var ki asla ve asla o balik corbasini yemedim!! Ya da nam-i deger erikli baligi.
******
Zaman: 2010 Subat sonu Mart basi
Mekan: Singapur da bir Hint restorani
Kaldigimiz yerden devam… Toprak kap acildi ve gordugum manzara beni birden yillar onceki o geceye goturdu; salcali bir suyun icinde sebzelerin eslik ettigi bir balik kafasi!!
Yok yok kesin yukarida bir yerlerde ozel bir birim var bana bu sacma sapan oyunlari hazirlayip, sonra da saskinligimi izleyip gulen :) Bizim “erikli balik” gelmis burada “fish head curry” olmus, ama ne fayda yine de yenilesi birsey degil. Ayip olmasin diye catalin ucuyla kucucuk bir parca alip “hmmm cok guzelmisss” numarasi cekip, sonra da baligin benden yana bakan donuk gozlerine bakmamaya calistim tum gece boyunca :)))
Iyi gecsin haftasonunuz :) A.
Yazını okuyup sonunda nisan 1 diyeceksin sandım:)
ReplyDeletePinar yaziyi yayinladiktan sonra farkettim bugunun 1 Nisan oldugunu :)))
ReplyDeleteişyerimde gözümden yaşlar gelerek okudum.
ReplyDeletemuz yaprağını dürüm yapma kısmına geldiğimde gülmekten çatlamak üzereydim ve daha fazla okuyamadım. önce kalkıp bir dolaşmam sonra devam etmem gerekti. :))
cuma günü çok iyi geldi bu gülmece
süpersiniz.
Balıkyemez biri olarak; okuyunca birçok defa böğürme sahneleri geçti düşümde, balık dediğin denizde güzel o da bir tek orada kokmuyor ya ondan...
ReplyDelete''Ardindan elinde kocaman bir canak ve kepce ile bir adam yanasti masaya, adamdaki renk ve tipi gorseniz on gunluk yola kacarsiniz zaten .''
ReplyDeleteKeşke bu bölümü yazmasaydın.
Yanlış anlaşılmaya açık bir cümle.
bambaşka bir ülkenin kültürüyle tanışmak ve bağdaşmak büyüleyici bir deneyim olsa gerek.
ReplyDeletehani indiana jones and the temple of doom filminde indy ile willie hint sarayına giderler, yemekte habire abuk subuk şeyler, yılanlar gelir, çorbadan göz çıkar, tatlı niyetine maymun beyni verirler ya aklıma o sahne geldi, aynen onu yaşamışsın canım:))
gezenti sevindim bu kadar guldugune :) valla Nisan 1 sakasi yapsam bu kadar makbule gecmezdi sanirim :)))
ReplyDeleteysnbzdmr guzeldir balik yahu yanina da bir duble raki olacak kokusu falan kalmaz onun ;) gerci onu da icmiyor olabilirsin o ayri, umarim pot kirmamisimdir burda :)))
Pinar benim blogu okuyan ve yanlis anlayacak herhangi bir hintli oldugunu zannetmiyorum :D
ReplyDeletehem zaten allahin bildigini kuldan niye saklayayim, oyle dusunmustum oyle de yazdim ;)
Judy o kadar olmasa da yarisiriz hani yani :)) korkuyorum bu gidisle onlari da gorurmuyuz diye! gecen bir arkadas Cin gezisine gitti, kan ile yapilmis bir yemek gelmis onune onu anlatiyordu :( inanilir gibi degil.
Nasıl alıştın oraların yemek kültürüne be yavv..Balık kafasıı off..
ReplyDeletemidemi bulandırdı resimler.
ReplyDeletebu ne bee.
bööööööö.
Yok kırmadınız, sosyal sosyal tüketiyoruz kendisni ve türevlerini adabınca... ben balık pazarından bile geçerken burnunu kapatan biriyim, o koku yüzünden:/ evde balık varsa ben yokumdur mesela... rakı balık yerine mangalda mantarı ve mantar suyu tavsiyemizdir...
ReplyDeleteBiz kelle paçaları götürürken, kellenin dilini-milini ayırıp beynini tuz-karabiberle yerken eminim birileri de bize '' iğğğğğrenç! midesizler!'' diyordur :)))
ReplyDeleteUnuttum; kokoreçi saymıyorum bile :)
ReplyDeleteiyi geldi bu yazi tamda canim bir seyler cekmeye baslamis acaba ne yesem? yada yemesemmi bu saatte derken yazini okudum fotograflari gördüm ve ohhhh gecem kurtuldu:))
ReplyDeleteYoksa gece gece bir seyler yiyip sonrada vicdan azabi cekecektim..
Ayrica merak ettim oraya ilk gittiginde kac kilo verdin?:)))
Mavi Balon bende bilmiyorum nasil alistim :) su anda herseyi yiyemiyorum yine sinirlarim var ama en azindan eskisi gibi gordugum anda ogurmuyorum :)))
ReplyDeletecreep askolsun ama halbuki en guzel fotolari bulmustum internetten :)))
ysnbzdmr sevindim pot kirmamis olusuma :) mangalda mantar... mmmmh bak bu cok iyi iste :)
Ella hosgeldin sahalara ;) gozlerimiz yollarda kalmisti vallahi :)
ReplyDeleteCicim ben o saydiklarinin hicbirini yemem, yiyene saygim sonsuz ama yenilene bende igrenc diye bakarim ne yazik ki :/ kaldi ki burada da kelle, paca, kokorec turevi neler var neler...
sünter hanim ise yaradi bizim baliklar desenize :)))
kilo vermek dediniz yarama tuz bastiniz simdi, bunca igrenclige hic kilo vermedim nurtopu gibi oturuyorum desem :D sanirim Almanyadan oldukca besili geldim :))