Friday, December 24, 2010

Uzun ince bir yoldayim, gidiyorum gunduz gece...

Icimdeki seyyah bavulunu toplamaya basladi bile yine...

Hani derler ya "yeni yila nasil girersen tum yil oyle gecer" diye. Bilmem dogru bilmem yalan, biz yinede eskilerin bir bildigi vardir deyip bu sozu yabana atmayalim istedik.

Zaten buldugu her firsatta kendini gezi, seyahat, havayolu sitelerine atan ben tahmin edilecegi uzere bir suredir yine bos durmuyordum. Once Sumatraya gidelim dedik volkan patladi, aradan birkac ay gecince durulmustur belki dedik once deprem sonra Tsunami oldu, adanin yarisini mahfetti... Dedik yazik olacak Sumatralilara bizim yuzumuzden vazgectik :)

Rotayi baska yone cevirdik, Bangkok iyi fikir dedik. Hukumet karsiti grup "kirmizi tisortluler" olay cikardi, olmadi birde Bangkok'un gobeginde bomba patladi! Bundanda vazgectik...

Baktik Filipinler yakin, kucuk kucuk adalari var sessiz sakin, hani gitsek kafa dinlesek, herseyden uzak guzel bir tatil yapsak deme gafletinde bulunduk :) Filipinlerin baskenti Manilada turist dolu bir otobus terorist bir grup tarafindan rehin alindi. Yetmezmis gibi otobusun icindeki birkac Honkong'lu turist kurtarma calismalari sirasinda polis tarafindan vurularak olduruldu...

E ama baska neresi derken gozumuze Kambocya ilisti, bir haftaya kalmadi Kambocya'da ic karisiklik ve ayaklanma cikti.

Inatla vazgecmedik, yeni bir kita dedik gozumuzu Avustralya'ya diktik. Bin pisman ettiler tabii dogal olarak, onlar bizi vize icin surum surum surundururken butun ucuslar ve oteller dolmustu bile acikta kaldik...

Zannediyorsunuz ki vazgecip biraktik - siz hala bizi taniyamamissiniz o zaman :)
Toplayip bavulu dusuyoruz yollara, yeni yila bambaska bir yerde girelim ki tum yilimiz oyle gecsin degil mi. Herseyden uzak, motorlu araclarin olmadigi hala daha at ve esek arabalariyla ulasimin saglandigi, tatli suyun cogunlukla olmadigi, elektrigin bile bazen olmadigi kucuk bir adaya gidiyoruz...


Neresi mi? Tabii ki soylemeyecegim donene kadar, hazir kotu sans perisine izimizi kaybettirmisken... Sssttt aman susun sizde caktirmayin ;)

Hepinize mutluluk ve sevinclerinizin uzuntulerinizden kat be kat cok olacagi, saglik, sihhat ve huzur dolu, herseyin gonlunuzce olacagi cok guzel bir yeni yil diliyorum...

Ve diliyorum ki dunya'nin bu ucuna (ve diger koselerine de) baris, mutluluk ve huzur getirsin yeni yil - da rahatca gezelim :D
Neyse bizim yola dusmemiz lazim artik...
Yeni yilda gorusmek uzere :)
A.

Wednesday, December 22, 2010

Eglencenin tavan yaptigi etkinlik - Agricola

Ve beklenen an geldi, ta ta ta tammmm....

Gordugunuz gibi benim miniklerin bir baska kardesleri daha vardi da ben sadece diger ikisini cekip koymustum daha renkliler diye. Burada ufak bir kapak olayi sevgili kucuk kardese gidiyor, zira kendisi utanmadan bu miniklerin ablasiyla enistesi oldugunu soylemisti :P Boyle laflar etmeden dusuneceksin degilmi benim canim kardesim, bak siralamada ucuncu olan ve sana kalan kimmis! :)))


Acikliyorum sonunda bu miniklerin ne oldugunu :)

Bu minikler kocakisisi ile benim elele verip, yaklasip uc koca haftasonu harcayarak dunyaya getirdigimiz yeni oyun figurlerimiz :)

Oyunumuzun ismi Agricola. Zira bu yazi dogasi itibari ile bir oyun yazisi olacak uyarmadi demeyin ;) Ama okumayip simdiden kacarsaniz ne kadar harika bir oyun oldugunu asla ogrenemezsiniz, bunu ben demiyorum istatistikler diyor. Agricola son uc yildir ust uste surekli yilin oyunu secilen bir platform oyunu ve biz oynadikca goruyoruz neden surekli birinci secildigini. Yok boyle bir oyun...

Birkac ay once kavustuk oyunumuza amerikadan gelen bir arkadas vesilesiyle. Oyunun
orjinalinde bu figurler cogunlukla ahsap kupler, cubuklar ve diskler seklinde. O aralar bir internet sayfasinda insanlarin kendi figurlerini kendileri yaptigini ogrendim. Tabii ben rahatsiz insan dururmuyum durmam :) Hemen eli kolu sivadik ve giristik islere. Oncelikle bunlarin neden yapildigini ogrendik, polimer kil (polymer clay) veya fimo denilen bir cesit sentetik materyal. Bildiginiz oyun hamuru aslinda ama sertlesmesi icin pisirilmesi gerekiyor tek farki o. Eh bizde hemen giristik setimizi yapmaya.
Tam uc haftasonumuzu yedi ama ortaya cikan sonucu gorunce inanilmaz degdi diyoruz :) Kaldi ki bu sure icerisinde kocakisisi ile oturup gun boyunca oyun hamuruyla oynadik yahu, kac kisi kocasi ile karsilikli oyun hamuru oynamistir :))) Setimizin guzelligi bir yana cok da eglendik.

Agricola bir cesit ciftcilik oyunu, yani feysbukun farmville alemlerine dalip cikamamis cilgin ciftcilere birebir (bende onlardan biriydim bir zamanlar). Eh dolayisiyla cift cubuk olunca konu eldeki malzemede belirli tabii ki; sap saman, odun, sebze meyva ve hayvanlar iste. Bunlarin hepsi oyunda mevcut, dolayisiyla bizde ahsap diskler yerine hepsinin fimo figurlerini yaptik.

Bu gordukleriniz odunlarimiz, oldukca ugrastirdilar bizi ama gercek gibi duruyorlar degil mi?


Bir diger hammaddede kaya, buldugumuz bu desenli fimo cok isimize yaradi ayni gercek kaya gibi duruyor karsidan :)


Bunlarda tuglalarimiz...


Sazlik destelerimiz. Inanilmaz ugrastirdi bunlar kocakisisini :) Saatler boyu en ince ayrintisina kadar ugrasti ama degdi sonunda cunku internette gordugum diger hicbir saz figuru bu kadar gercegine benzememisti.


Ve bunlarda saman balyalarimiz.


Sebze ve zerzavatlar :)


Asagida gorduklerinizde oyundaki aileleri beslemek icin yaptigimiz yemek figurleri. Tabaktaki kocaman yilbasi hindisi gorunumlu ise baslangic oyuncusunun sembolu :) Cok eglendim ben bunlari yaparken.


Setimizi aileleride yaparak tamamladik. Iste bunlarda sirasiyla ailelerimiz; mor, kirmizi, yesil, mavi ve beyaz aile. Her ailenin kendine ozgu bir tarzi var. Beyaz aileyi normal yapsaydik birseye benzemeyecegi icin biraz atraksiyon katip kardan adam ailesi yaptik, super oldular (bu fikride internetten asirdim yine). Hatta biraz laz gibi gorunuyorlar her seferinde benim gozume, kukuletalardan ve burunlardan dolayi olsa gerek :D






Ve sira geldi biraz oyunu anlatmaya. Dedigim gibi oyun ciftcilik oyunu, yani maksat kendi tarlanizi kurup ekip bicmek, hayvan yetistirmek, aileyi buyutmek falan. Ayrica gecen sure icerisinde kisitli zamanlarda hem bunlari yapmali hemde aile bireylerini beslemelisiniz, ac ayi oynamaz dimi ;) Ancak bu arada digerlerinden cok calisip onlari gecmeli ve en iyi ciftlige siz sahip olmalisiniz.

Oyun asagida gordugunuz ana platform uzerinden oynaniyor. Gordugunuz gibi oyuncu sayisina ve oyunun moduna gore kaynaklar belli sayilarda platformun uzerine yerlestiriliyor ve kapanin elinde kaliyor :)



Inanilmaz guzel ve sirin grafikleri var bu oyunun, bizim yaptigimiz set ile de daha da guzellesti.








Kaynaklar ya ciftligin gelisip guzellesmesinde kullaniliyor yada bugday ve sebzeler gibi ekip bicip, urununuzu elde ediyorsunuz.



Bu asagida gordugunuz her kisiye ait tarlanin zemini, oyun bu sekilde basliyor.


Sonrasinda ilk olarak anne ve baba geliyor ciftligi kurmaya.


Zamanla evin odalari, ciftlik hayvanlari ve ekili alanlar artiyor ve ciftlik renklenmeye basliyor.


Iste bu da en son hali, aile bireylerinin sayisi bes olmus, ciftlik hayvan ve ekili alan dolu :) Bu son oynadigimiz oyundan benim tarlama ait resim.


Ve bu da kocakisisinin tarlasi.


Eger sizlerde bizim gibi hala cocuk kalanlardansaniz, oyun oynamaya ozellikle de platform oyunlarina bayiliyorsaniz veya bunlarin hicbiri degilseniz yinede denemelisiniz bu oyunu derim ;) Hem hazir yilbasida geliyor ne hediye alayim derdinizde son bulur :)))
Eklemeden gecmemeliyim bu oyunun en guzel yanlarindan biri iki kisiyle de oynanabilmesi. Iki ila bes kisilik bir oyuncu grubuyla oynamak mumkun. Evde bos bos televizyon izlemek yerine cok daha dolu dolu ve eglenceli geciyor vakit ;)


Cok fazla reklam yaptim sanirim, neyse deneyin beni anlarsiniz ;)
A.

Monday, December 20, 2010

3-1

Gecen senenin skoru 3-0 iken bu yil oldu 3-1…

Neyin skoru mu bu? Tabii ki hayatla benim macimin skoru :)
Goruldugu gibi kucucugum hala daha, ilk uc yil kazanma sansim var, sonra berabere, sonrasi yenilgi, sonrasi Allah kerim :)

Uc kisiydik biz…

Hayatta hicbirseyini paylasamayan ben, paylasmaktan hic hoslanmayan ben hayattaki en onemli seylerden birini paylasmak zorunda kaldim; dogumgunumu! Hemde birkez degil tam tamina iki kez… O kadar da kotu birsey degilmis ama :)

Uc kisiydik biz, kendimi bildim bileli hep cumbus havasinda gecerdi “dogumgunumuz”. E illaki uc aile bir arada, pastamizi paylasirdik mecburen, uc kafa birden egilirdi ustune mum uflemeye :) Sonra dizilir yanyana resim cekinirdik once doguranlarla sonra da katkisi olanlarla :))) Cumbusu boldu yani…

Buyuduk ve her birimiz bir yana serpildik yavastan, soyle bir baktim da; guzelmis o gunler ve hic de fena birsey degilmis dogumgunumu paylasmak sizlerle.
Iyi ki dogduk kuzenler, opuyorum sizi hasretle dunyanin bir ucundan :)
A.
dip not: gecenlerde gordum bu fotografi bir yerlerde, nasil guzel bir supriz, bayilirim ben balona. Yahu neden benim cevremde boyle suprizler yapan kimseler yok :( herkes cok mu mesgul yoksa ben mi cok sevimsizim :) alt tarafi balon yahu yaraticiliginizi kullanin biraz :P
daha dip not: simdi bunu okuyup tuh neden dusunmedim bunu neyse seneye yapariz diyecek es, dost ve aile efradi sozum sana; yapmaya kalkanin kafasinda paralarim balonlari - kendin ol biraz :P

Thursday, December 16, 2010

Mutluluk

...ayakkabilarini eline alip,
yagmur altinda elele,
ciplak ayak eve donmekmis...

Thursday, December 9, 2010

Bulent ile Rahsan gibiydik

Gecen gece uzun zamandir geciktirilmis kartlarimizi yilbasi bahanesiyle yazmaya oturduk kocakisisi ile. Son yillarda bizde bir eksiye ozlem var bol miktarda. Maillerden, sanal ortamlardan bayginlik geldi. Samimi, icten ve sicak gelmiyor bize bunlar. Onun icin eski usullere duskunlugumuz artti.

Ozellikle kucuk kardese her gidilen ulkeden yeni bir kartpostal gonderme gibi bir aliskanligimiz var mesela. Bu vesileyle yeniden isindik kartpostallara, bahaneyle her gittigimiz yerin postahanesini de gormus oluyoruz.

Dedigim gibi gecen gece oturduk yazdik kartlarimizin bazilarini. Guzel oldu basbasa verip muhabbet sohbet ile en icten samimi duygularimizi bir araya getirmeye calismak. Kocakisisi yazim guzel diye yazma gorevini bana verirken ikimize de bol bol cay servisi yapti. Bu arada benim hic bilmedigim ufak bir hikayeyi aktardi bana, zira ayni onlar gibiydik...

Zamaninda rahmetli Bulent Ecevit CHP genel baskani iken paralari yokmus hic (simdikilerin hepsine kapak olsun hani anlayan olursa - tamam tamam sustum siyaset yok). Parasizliktan sekreter tutamadiklari icin oturup bayram, yeni yil tebriklerini kendisi yazarmis. Bulent Ecevit'in yazisi cok guzel oldugu icin kartlari o yazarmis, Rahsan Ecevitte ona cay servisi yaparmis surekli :)

Daha yazilacak kartlar var, henuz bitmedi zira sevgili Leylak dali'nin duzenledigi kart etkinligine katildim, gec olsada bildireyim size buradan :) Hem cok cici bir logo da hazirlamislar hatta bu etkinlik icin. Bu haftasonu cikip cici cici kartlar secilecek ve yazilip gonderilecekler biran once yerlerine.
Sevdim ben bu kart yazma isini.

Birtek eskiyi ozleyen ben miyim? Neden kimse bu kadar abartilmis ve sisirilmis teknoloji duskunlugunden rahatsiz olmuyor hic...

Monday, December 6, 2010

Singapur Kesif Turlari 2

Aradan gecen birkac aydan sonra ancak kesif turlarimiza devam edebiliyoruz. Birincisinde hatirlarsaniz bir guruh halinde gezmistik, daha dogrusu her buldugumuzu yemistik :) Bu sefer sadece kocakisisi ve ben gezdik aklimiza estigi gibi.

Oncelikle bir suredir surekli erteledigimiz "Marina Bay" alanina yani Marina koyuna gittik. Burasi Singapurun en turistik mekanlarindan biri. Boy boy gokdelenler, tum atraksiyonlar ve gorulmesi gereken yerler burada. Aslinda tam olarak koy da degil, cevresi tamamen yapilan binalar ve gokdelenlerle cepecevre kapanmis bir yer.

Iste bu komplexe son katilanlardan biride "Marina Sands" isimli komplex. Otel, alisveris merkezi ve hatta acilisi olay olan kumarhanesi bile var. Buranin acilisi bizim Singapura yerlesmemizin ilk aylarina denk geliyor. Biz geldigimizde herkes merakla bunu bekliyor ve konusuyordu, eh g.t kadar adada yasayinca insanlarin ilgisini cekecek pek birsey olmuyor. Hatta en onemli meselelerden biri kumarhane girisinin turistlere bedava, Singapurlulara ise 100 dolar olmasi. Hani oyle ben cok merak ettim bir girip bakayim yok :)

Bir diger cok yanki yaratan nokta ise Marina Sands oldu tabii ki. Marina Sands tam olarak asagida gordugunuz, tepesi gemi seklinde olan otel. Tabii ki inanilmaz abartilmis, gosterisli ve luks yapilmis bir mekan. Hatta hic unutmuyorum (dur bi bakayim linkini bulabilirmiyim) Hurriyet gazetesinde o gunun haberlerinde cikmisti bu gazino ve otel. Hatta otelden bahseden haberin basligi zenginligin siniri yok gibisinden birseydi cok gulmustum "hadi ordan bilmesek yutturacaksiniz" diye. Bu arada linkleri de buldum ama :) Buradan ve buradan, hani ilginizi cekerse ;)

Dedigim gibi cok komik ve abartili gelmisti haber bana, hatta icimden gecirmistim "yahu memlekette olsam hakikaten birsey zannederim bu haberi" diye :) Neyse efendim olay otelin abartili derecede luks olmasi, en onemlisi de tepesindeki havuzmus. Havuz tam otelin tepesinde ve kenarinda oldugu icin dogal olarak hicbir yerde bulunamayacak bir manzarasi var, hatta onun icin havuzun ismini "Infinity" yani sonsuzluk koymuslar. Ama manzara dediysem bogaz manzarasi gibi degil tabii ki, bildigin gokdelen manzarali. Bu saflar da bunu birsey saniyor, hatta bizim ulkemizdeki habercilerde sanirim :D

Neyse gelelim sadede :) Iki hafta once haydi bir gidelimde bakalim artik eskimeden dedik ve gittik. Bizim gibi alisveris merkezleri, marka magzalar, abarti seyler sizi sarmiyorsa pek de kacirilmamasi gereken bir yer degil acikcasi. Biz daha cok iceride Chanel, Prada, Armani ve daha adini bile bilmedigimiz yada telaffuz edemedigimiz dunyanin en pahali markalarinin ve magazalarinin onunde vitrinlere yapisan, ve hatta magzanin onunde fotograf cektiren insanlara bakarken eglendik demeliyim.


Bu kisim da Marina Sands kompleksinin bahcesi. Yaptiklari atraksiyonlu borulardan incecik bir su fiskirtiyorlar insanlari serinletmek icin. Ama Singapur gibi nem oraninin tavan yaptigi bir yerde pek anlami yok yani :) Bunu da sevmedim velhasil :)) Bana da bir yaranamadi adamlar :P

Daha sonrasinda da otelin ic kismina girip yukariya bir cikalim dedik. Hani tepeden manzara fena olmasa gerek. Ama sonradan ogrendigimize gore Marina Sands'in tepesine cikmak kisi basi 20$ cikmis eh bizde vazgectik, zira hem gereksiz geldi o anda hemde hava bozdu bozacak dedim simdi biz cikariz yagmur yagar tepemize. Marina Sand'in tepesine cikmayi ve gazino denemesini bir baska gune erteleyip, birkac fotograf cekip ayrildik oradan.


Bu karsi kiyida gordugunuz kubbeli yapi aslinda ustten sinek gozunu andiriyor. Hatta bazilarida durian meyvasini andirdigini soyluyor. Iste orasida Esplanade yani tiyatro, opera ve turlu etkinliklerin yapildigi yer. Umarim kisa zamanda gidip icinde birseyler izleme firsatini da buluruz...


Yine karsi kiyidaki "Merlion" yani Singapurun sembolu balik ve aslan karisimi yaratigin heykeli. Bu arada suyun uzerine birileri surekli fotograftaki toplari birakiyorlardi, onlar neyin nesi cok merak ettim :)) Yine bir etkinlik, gosteri falan var herhalde. Yilbasi icin olsa gerek...

Karnimizin aciktigini da hissedince hemen ayrildik oradan ve baska bir yere yoneldik. Yine geldigimizden beri bir turlu firsat bulamadigimiz yada firsat yaratip gidemedigimiz "Clarke Quay". Burasi yemek cenneti olarak bilinen bir yer. Singapura ozel turistik restoranlar ve barlar caddesi burasi yani. Ama pazar gunu ozellikle ogle saatlerinde cogu yer kapaliydi. Bir diger nokta ise biz kac aydir alistik ve ogrendik gercek lokal yemekleri. Acikcasi ilk geldigimizde burasi ilginc gelebilirdi bize ama su anda sadece turist tuzagi gibi gorundu :) Zira hawker centerlarda yedigimiz yemegin aynisi burada neredeyse 10 kati fiyatinaydi.

Buraya ilk is gorusmesine geldigimde arkadaslarim beni lokal biryere goturmustu yemege. Tavuk pilav Singapurun geleneksel yemegidir diyebilirim. Tavuk pilav 5 dolarmis diye cok kizmislardi. Bende delimisiniz nesi pahali gayet ucuz demistim. Simdi ogrendim tavuk pilavin gideri ancak 3 dolar, gerisi fazla :))) Insan alisiyormus zamanla.



Bol bol resim cektim bende firsattan istifade kiyiya kurulmus yemeklerimizi kemirirken :) Ortalik turist doluydu gercekten, ozelliklede bol bol kucuk gezi botlari, onlar nereden geliyorsa.

Bir ara karsi kiyida cekim yapan tipler takildi kamerama ve hemen fotografladim tabii ki :) Cosplay etkinliklerinin burada cok oldugunu biliyorum ama hic denk gelmemistim. Kizin hareketleri ve mimikleri inanilmaz sirindi, bir sure oturup onlari izledim ama neyseki cok uzaktik ve onlar beni farketmediler :)


Bu sirada gezerken aylardir aradigimiz Turk dondurmacisini bulduk sonunda. Ben Subat ayinda geldigimde China Town'da gormustum ama sonra bir daha da denk gelmemistik. Megerse gercek yeri Clarke Quaymis :) Neyse 8 ay sonra bile olsa bulduk ya buna da sukur. Dondurmacimiz Marasliymis, kocakisisi adama kalkip "Anteplimisin abi" demezmi, ne alakaysa :D
Dondurma inanilmaz guzeldi -tamam abartmayayim Madonun dondurmasinin yerini tutmaz- ama dunyanin bu ucunda Turk dondurmasi bulmak ne demek biliyormusunuz siz... hem nasil ozlemisim :)

Dondurmalarimizi yiyerek metro istasyonuna dogru ilerledik yavastan. Bu arada ileriden inanilmaz cigliklar gelmeye basladi, birde baktik ki birileri havalandi... Megerse adrenalin tutkunlarinin ne yapacagini sasirdigi ilginc duzeneklerden biri dahaymis, super salincak :))
Biraz tepede savrulanlari ve hatta asagiya inince boynunu ovusturanlari :D izledik bizde.



O sirada az ileride benim uzun zamandir gormek istedigim ama bir turlu firsat bulamadigimiz MICA binasinin oldugunu farkettik :)
Inanilmaz sirin, eski bir bina bu. Tum camlari eski usul ahsap panjurlu ve panjurlarin hepsi rengarenk. Bu bina 2000 yilina kadar kultur ve sanat bakanligi binasi olarak kullanilmis, simdilerde ise sanatsal sergi ve gosteriler icin kullanilan galeri gibi bir bina imis.




Koca kisisi bayilana kadar bir dolu fotografini cektim ve bir kesif turunu daha tamamlamis olduk.
A.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails