Friday, May 24, 2013

Memleket Halleri - Bursa'dan devam

Yaklasik1 ay onceydi, havalarin tam yeni yeni isinmaya ve baharin gelmeye basladigi gunlerdeydi bizim Gölyazi'ya gidisimiz. Hani baharin en canli en piril piril zamani olur ya, tum agaclar cicekler rengarenktir... iste oyle bir zamanda dolu dolu gezdik Gölyazi köyünü.
Gölyazi Uluabat gölü kiyisinda ufak sirin bir köy. Daha once hic gitme sansim olmamisti, havalari da guzel goruverince haydi gidelim dedik, koyulduk yola. Cok da iyi ettik, hafif tepelik bir yoldan göle ve köye dogru inerken guzel bir manzara karsiliyor insani.


Bir diger yandan da uzaktan Uludag'in zirvesinde henuz erimemis karlari gormek mumkun.


Daha Gölyazi' ya girmeden yolda "Aglayan Cinar" tabelalari karsiliyor gelenleri. Aglayan Cinar ne ki diye bir goz atalim dedik ancak agacin agladigi falan yoktu tabii :) Megerse cok cok yasli bir Cinar agaci imis, yillarin yorgunluguna dayanamayip yana bukulmus, insanlarda ona Aglayan Cinar demisler...

Bana kalirsa Aglayan Cinar'dan sa köyün kendisi cok daha guzel ve gorulmeye degerdi. Yalniz tek bir kotu nokta vardi ki hava guzel diye pilisini pirtisini toplayan gelmis, heryer insan kayniyordu. Insan demek kirlilik demek, insan demek yagmalamak demek, iste o sebepten uzulduk biraz. Umarim köyün bu en dogal hali bozulmaz zamanla.


En cok köyün evlerine bayildim ben :) Hala daha kerpicten, derme catma ama tam anlamiyla köy evi olan evlere...










Birde evlerin onundeki, sokaklardaki o ufacik ama rengarenk detaylara bayildim :) Fotograf cekmek icin bulunulmaz bir firsatti herbir sokak, herbir ev.






Sokakta oynayan cocuklarin guzelligi de bir bambaskaydi, gozleri gormuyor dunyayi dalmislar oyuna. Ortalikta insanlar geziniyormus, anneleri onlara sesleniyormus ve hatta tavsanin ayaklari suda islanmis... Dunya umurlarinda degil, onlarin keyfi kimsede yoktu valla :)


Ve Gölyazi da herbir sokak göle variyor :)





O sokaklarin göle kavustugu noktalardaki manzaralar, suyun uzerindeki yansimalarin herbiri ise birbirinden guzeldi, izlemeye doyamadim.






Neredeyse her sokaktaki leylek yuvasi ve bize baka baka ucup gelip tepemizdeki yuvaya konan bu leylekler de bir tesaduf olmasa gerek! Eh leylegi havada gorduk gezelim bari biz biraz :))


Iste boyle... Gölyazi'yi cok sevdik biz.
Olurda firsatiniz olur, yolunuz duserse mutlaka ugrayin derim henuz dogalligini kaybetmemis ve bozulmamisken.

Guzel bir haftasonu olsun hepimize :)

Thursday, May 23, 2013

Hediye almak ne guzel :)

Gecenlerde writetomeoften in blogunda karsilasmistim Ofix.com urunleri ile. Gectigimiz haftalarda Gökhan bey ile iletisime gectigimizde kocaman bir hediye paketi gondermis sagolsun, icinden cikanlari gorunce agiz kulak mesafemin sifirlandigini soylememe gerek yok sanirim ;)


Ozellikle benim gibi kirtasiye urunlerine duskun kisiler icin birebir, fiyatlari da oldukca uygun tabii. Yurtdisinda daha onceden buldugum ancak Turkiyede bulamadigim bircok urunu de bu sitede buldugum icin daha da bir hosuma gitti sanirim. 
Firsatiniz olursa bir goz atin derim ;)

Tuesday, May 21, 2013

Istanbul Halleri 2

Gecikmeli de olsa devam etmekteyim Istanbul turumuzu anlatmaya...
Malumunuz havalar iyice isindi dolayisi ile hepten evde durmuyoruz, gezmekten yazamiyorum :) 

Blogu uzun zamandir takip edenler bilir bizim maceramiz, basimiza gelen sacma sapan olayimiz eksik olmaz :) Geldigimizden beri aman hicbir sacmalik olmadi falan diye dusunuyorduk ki seytanin bacagini kirdik!
Soyle ki...

Istanbul gezisi oncesinde Lale abla ile kahvalti icin sozlestik. Kadikoyde bulustuktan sonra Seyhan kitapcisinin (bilen bilir eminim) en ust katindaki terasta yerimizi aldik kahvalti icin. Manzara mis gibi, gunes acmis, keyiflerimiz yerinde sanki kirk yildir birbirimizi taniyormusuz gibi sohbetteyiz... lakin isin icinde biz varsak birseyler ters gitmeli degil mi?


Tam muhabbeti koyulastirmis birde afiyetle su gordugunuz leziz kahvalti tabagini mideye indirmekle mesgulduk ki "sarrrr" diye tepemden asagiya camur gibi birsey akti! Sadece tepemden olsa neyse, kahvalti tabaklarimiz da komple mahfoldu!
E peki neydi o diyorsunuz simdi eminim!
Kendisi 5 dakika oncesinde bizim kahvaltimiza dalmaya calisan ve bizim israrla kovaladigimiz kargaydi! Zannedersem hayvana bir parca bile yiyecek koklatmadigimiz icin olsa gerek hincini bizden bu sekilde aldi ve tepemize pisleyip kahvaltimiza essiz bir nokta koydu. Ilk birkac dakika neye ugradigimizi sasirdik zaten, ishal bir karga tarafindan odullendirildigimizi anlayamadik yani :))) Hani hayvani tutup elinizle SIKSANIZ oylesine pislik fiskirtamaz o derece yani!

Neyse efendim kahvalti tabaklarini yenileyip muhabbetimize kaldigimiz yerden devam ettik e haliyle de bol bol gulduk olanlara - olan benim cekete oldu, butun gun kumesten kacmis gibi koktum! Lale ablaya da macera dolu sacma sapan hallerimizden canli bir ornek gostermis olduk :) 

Tadi damagimizda kalan bu guzel ve macerali bulusma sonrasinda bir sonraki sefer yeniden gorusme planlari yaparak Lale abladan ayrilip kendimizi Eminonu vapuruna attik.


Bol bol fotograf cekip denizin, gunesin tadini cikardik vapurun guvertesinde...



Ayakkabi cilginligima yenik dusup memlekete gelir gelmez ilk aldigim biyikli babetlerimde fotograf makinasindan payina duseni aldi :)) Eh onlari da paylasmadan gecmeyeyim hani :))


Bir onceki gun gezdigimiz Galata kulesini birde karsidan izledik...


Kiz kulesini birkez daha ekledik "gidilecekler" listemize, ama ancak bir sonraki sefere.


Ve Eminonu'ne vardik... hic degismemis kalabaligi, isine gucune kosusturanlar bir yanda, seyyar saticilar diger yanda, turistler ise heryanda :)


Ilk duragimiz Yeni Cami oldu. Ancak sabah solumdanmi kalktim nedir terslikler bir turlu yakamizi birakmadi. Tam hevesli hevesli birkac poz cekmistim ki fotograf makinamin ekrani kararmaya basladi! Once pek onemsemedim ancak Misir Carsisina girip o birbirinden guzel ve renkli tezgahlari, baharatcilari cekemeyince uzuntumden aglamakli oldum.


Fotograf makinamin keyfi ancak aksam uzeri biz Sultan Ahmet Camii'ne yani nam-i deger "Blue Mosque" a varinca biraz yerine gelir gibi oldu. Daha dogrusu her turlu ayariyla oynadigim icin biraz fotograf cekebilir hale getirdim.




Ayaklarimiz agrimaya ve midelerimiz guruldamaya baslamisti ki kendimizi Tarihi Sultanahmet Halk koftecisine attik! Kofteler lezizdi :)) Soylemismiydim bilmiyorum kocakisisi kendi sehrinde pek bir guzel tur rehberi pek bir iyi ev sahibiydi, zira hem gezip gorduklerimden, hemde yiyip ictiklerimden pek bi memnun kaldim :))


Kendimize kofte ziyareti cektikten sonra ara sokaklari dolasmaya devam ettik. Yuruye yuruye kendimizi meshur Bab-i Ali caddesinde bulduk ve ilk anda gozumuze kestirdigimiz daha once kocakisisinin bile bilmedigi eski bir osmanli mezarligina daliverdik. Once mezarligi dolastik biraz, zira kimler yoktu kimler, sehzadeler, hatunlar ve damatlarin yani sira Ziya Gokalp'in de mezari cikiverdi karsimiza.

Kahvelerimizi de orada ictikten sonra yorgun ve argin bir sekilde gunu boylece tamamlayip karsi kiyiya dogru yollandik




Ertesi gun kahvaltidan sonra ilk isimiz Kadikoy'de ki Cafer Erol pastahanesine ugramak oldu.
Bayiliyorum boyle rengarenk ve tatli seylerle dolu yerlere :))


En cok da vitrini kaplayan cesit cesit badem ezmelerine hayran kaldim, herbiri birbirinden guzel ve lezzetli gorunuyor bakarmisiniz sunlarin guzelligine insan yemeye kiyamaz ;)



Eh badem ezmesi ile kahve keyfi yapmamak olmazdi hani :))



Kahve keyfi sonrasinda yine eminonu tarafina yollandik bir onceki gunden yarim kalan birkac ufak isimizi halletmeye - yok yok isportaciliga falan baslamadik, hergun o tarafa gidisimiz ondan degil :))

Bir onceki gun gezemedigimiz Sirkeci Garina attik kendimizi...
Nedense ben bayiliyorum tren istasyonlarina. Gerci Haydarpasa ile kiyaslaninca daha kucuktu ama o eski dokusu hala daha yerindeydi.



Sanirim encok Sirkeci garinin icindeki bu eski lokanta da aklim kaldi. Bir sonraki sefere diyerek onu da listemize ekledik tabii :)


Birde kedilerine bayildim Sirkeci Gari'nin...


Istanbul turumuzu devami yakinda diyerek simdilik boyle noktaladik, umarim en kisa surede kalanini da gezip fotograflayacagiz bol bol :)

Saturday, May 11, 2013

Istanbul Halleri

Anladim ki memlekette olunca blog yazmak hepten imkansizlasiyormus. Gelen giden, arayan soran, yeme icme... derken gunler anlamadan gelip geciyor. Tabii birde ustune gezenti biz eklenince durum daha da bir karmakarisik bir hal aliyor onu da itiraf etmeliyim :)

Gectigimiz hafta Istanbul agirladi bizi, pek bir guzel gecti hatta yetmedi tadi damagimizda kaldi, en kisa surede kaldigimiz yerden devam edilecek insallah :) Bunca yilin Istanbullusu kocakisisi bile benim yuzumden yeniden turist oldu sehrinde, zannimca daha da bir eglendi gezerken, kendi sehrinde turist olmak, sokaklari arsinlamak ona da eglenceli geldi.
Buyrun bakalim bu da benim gozumden ve vizorumden Istanbul...


Sansimiza bizim Istanbula gidisimizle havalarda isindi, yaza dondu. Bizde ilk firsatta solugu Ortakoyde aldik. Ortakoy sokaklari herzamanki gibi civil civildi, heryan insan doluydu - havayi guzel gorup kendini disari atan tek biz degiliz tabii ki :) Zannedersem cogu insan gibi bende encok Ortakoy'un ara sokaklarindaki bu nev-i sahsina munasir sessiz kalabaligini seviyorum.



Tabii ki her zaman ve heryerde bizi bulan tadilat problemi(!) yine olmazsa olmazlarimizdandi. Ortakoy camii komple kapatilmis ve tadilatta oldugu icin bir kare dahi fotografini cekemedim. Eh ne yapalim bir daha gelmek sart oldu :)) 
Bizde kiyida oturup bol bol denizi ve karsi kiyilari izledik, firsattan istifade deniz ozlemimizi biraz da olsun gidermeye calistik. Hic soylemismiydim bilmiyorum, bana gore denizi olmayan sehir sehir degildir - Ankaralilar kizmayin lutfen ;) Iste o sebepten yillardir Singapur gibi bir adada yasayip denizi dogru duzgun goremiyor olmak oldukca rahatsiz edici bir duygu, firsattan istifade o hesapti yani.








Ortakoy'un olmazsa olmazlarindan kumpir'i de es gecmek olmazdi. Nasil ozlemisiz, soluksuz yedik filan demeyecegim tabii :) Insan gurbetci olunca hersey guzel, dedesinin kuru cariklarini bile bulsa memleketten bunlar diyerek kemirmeye calisiyor :)))


Sonrasinda ara sokaklara daldik, tezgahlari karistirdik bol bol...





Ortakoy'den sonraki duragimiz Galata oldu. Omru hayatinda Galata kulesi gormemis bu garibanin kuleyi gormesi sartti tabii ki :) Oralara kadar gitmisken bir Galata kulesi gormemek, hele hele kulenin uzerinden Istanbul manzarasi seyretmemek olurmu hic! Gerci niyetimiz kulenin tepesindeki kafede manzaraya karsi kahve icmekti, ancak mekan oldukca basik ve havasizdi, ic kisimda oldugu icin manzarasida pek ic acici olmadigi icin vazgectik bu fikirden.





Tepeden bol bol Istanbul manzarasi izleyip fotograf cektik...






Bu arada Galata sokaklarina bayildim, daracik, birbirine dolanmis, her kosesinde birsuru guzel bina, onlarca ilginc mekan...
Sokaklar tepeden bakinca Eyfel kulesinin tepesinden kusbakisi Parisi animsatti nedense.


 En cok da su terasta aklim kaldi! Ne keyif yapilir orada :)




Birde kedilerine bayildim Galatanin :)



Galata turumuzu bitirince Karakoy'e dogru saldik kendimizi. Karakoy'e gidip Gulluoglu'na ugramamak olmazdi, hani baklavalar, sutlu nuriyeler gonul koyardi bize :)


Gezimizi tatli ve kahve seansiyla sonlandirip kendimizi bir sonraki vapura attik Kadikoy'e gecmek icin. Dedim ya sansimiza hava cok guzeldi diye. Gunes cok parlak, guzel cikmaz bu fotograflar diyen kocakisisine inat poster gibiydi manzara :) Bize de keyifle vapurun guvertesinden gunesi izlemek dustu.


Haydarpasa aksam gunesinde daha da bir guzeldi nedense. Onlarca fotograf cekmisim kendimi tutamayip :)
Yandigini haberlerde gorup cok uzulmustuk, sonrasinda da satilacagi muhabbetleri... Dedim ki hazir firsat varken bol bol tadini cikarmak lazim bu muhtesem garin. 








Tren garlarinda encok ic mekanlari seviyorum ben, ic mekanlarin o tarihi dokusu bambaska. Bir de peronlari seviyorum, hani trenlerin o her an gitmeye hazir halleri var ya... 
Seviyorum gitmeleri ne yapayim :)) 


Bu arada gezinin arasina bazi blogcu bulusmalarini da eklemeden yapamadik. Uzun zamandir tanismak istedigim sevgili Gulsen hoca listemizin ilk basindaydi. Uzun zamandir istedigim "Albumdekiler" kitabinin imzali versiyonu ise su anda kitapligimizin en bas kosesinde. Kendisiyle tanismak, muhabbet etmek buyuk bir keyifti bizim icin, umuyorum bu ilk ancak son olmayacak ve piyanosunun sesini duymak icin mutlaka firsat yaratacagiz :)

Istanbul turumuzun hepsi bu kadar olmasa da simdilik bu kadar, devami yakinda insallah :)
Ee begendinizmi bakalim Istanbul'u benim vizorumden?

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails