Wednesday, August 21, 2013

Tutku meyvesi ya da Carkifelek meyvesi

Tropik sebze ve meyvelerden bahsetmeyeli uzun zaman olmus :)
Gecenlerde bir iki mutfak blogunda denk gelince aklima dustu yine "yazacaktim unuttum!" dedim kendi kendime.
Passion fruit yani tam tercumesiyle "tutku mevyesi", turkceye evrilmis ismiyle "carkifelek meyvesi" imis.
Nereden cikti simdi bu derseniz...

Gectigimiz aylarda ogrendim ki Passiflora surubunun ozunu olusturan passiflora cicegiymis. Passiflora surubu hepimizin bildigi gibi - bildiginizi umuyorum :D - bitki ozlu ve sakinlestirici etkisi olan bir surup. Passiflora cicegi neymis diye internette arastirirken birde baktim ki passiflora cicegi tutku meyvesinin ta kendisiymis!
Cicegini goruverince anladim tabii neden Turkce karsiligini Carkifelek meyvesi oldugunu :)
Nasil hos bir cicek bakarmisiniz guzelligine...




Aslinda ilk kez Almanya da denk geldik tutku meyvesine, ama o zaman hic sevmemistik. Pek tadi tuzu yoktu (Avrupadaki tum diger tropik meyveler gibi). Hatta kesince icindeki karma karisik goruntuden dolayi adini "maymun beyni meyvesi" koymustuk :))

Singapur'da kocakisisinin cok severek yedigi bir meyve oldu tutku meyvesi. Tadi biraz eksimtirak oldugu icin ve icindeki cekirdekleri daha sonra midemi rahatsiz ettigi icin ben pek sevmiyordum. Ancak oyle bir aromasi var ki deginmeden gecemeyecegim! Bu kucucuk meyvenin damakta biraktigi hos tad ve kokusu inanilmaz.



Nasil yendigine veya nasil tuketildigine gelince...
Oncelikle dis kabugunun rengi saridan kahverengi veya mor renge donmeli. Dis kabugu sert degilde yumusamis ve hafif burusmus olursa daha bir makbul. Ben bu meyveyi yumurtaya benzetiyorum hep, dis kabugu sert ici de oldukca akiskan. Sirf meyve olarak tuketmek icin o sert kabugunu ikiye bolup icinde kalan sivi kismi kasiklamak en uygun yolu :)  Ancak yurtdisindaki en yaygin kullanimlarindan biri cesitli tatlilara, soslara ve iceceklere karistirmak oluyor. Ozellikle aromatik kokusunun tatlilarda etkisi bambaska oluyor benden soylemesi ;)



Monday, August 19, 2013

Kiraz Zamani - Memleket Halleri

Aylar suren suskunlugun ardindan yeniden duzenli olarak yazmaya baslamak ne zormus meger! Onlarca sey olup biterken bir turlu elim erip bloga yazi yazamiyorum.

Bilgisayarimdaki fotograf dosyalarini toparlarken cikti bunlar ortaya, taa Mayis ayindan kalma... Firsat bu firsattir deyip oturdum bilgisayarin basina :)

Memleket ziyaretimiz sirasinda yillardir yapamadigimiz, aklimizda kalan, icimizden gecen ne varsa yapalim dedik, hazir zamani da bu kadar genis tutmusken. 
Kocakisisi bir Istanbul cocugu olarak (cogu Istanbul cocugu gibi) hayatinda hic köy gormemis! Ben bu cumleyi soyleyince Bursa da aile efradini cogu sasirip "hic mi??" diye sordu durdu, o yuzden ekran basinda sizde sasirdiysaniz sakin sasirmayin :) Istanbulun tasi topragi altin diye diye gocenler sagolsun Istanbul ve cevresinde ekilecek arazi mi birakmis ki gorsun cocuklar. Oyle iki uc meyva agacindan veya uc bes ekili sebzeden bahsetmiyorum, tam tekmil köy hayatindan bahsediyorum. Eh durum boyle olunca dedik ayiptir, Bursa ovasinda onca koy varken (sukur hala daha var ama bir 10 yila kalirmi mechul) ve yaninda bizlerin de aile bireylerinin bir kismi hala daha koyde yasarken gitmemek olmaz :)

Mayis ayi sonuydu, ozellikle kiraz ve visnelerin mevsimine de denk getirdik ki hem kocakisisinin en sevdigi meyvalardandir visne hem de kiraz yemeye hasret kalmistik Singapurda 250 grami onlarca dolar oldugu icin.

 
Koyun girisinde kisa bir mola verip dut agaclarinda kalanlari talan ettik oncelikle :) Sonrasinda da sagolsun koyde hala oglu ve ailesi karsiladilar bizi. Oncelikle gulduk eglendik, bol bol muhabbet sohbet ettik, oturduk bir guzel karnimizi doyurduk. Köy insaninin misafir perverligi ve guzelligi bir baska oluyor, davranislari baska, ictenlikleri baska, hatta yemekleri bile bambaska... Bizim icin donatilan sofrada yedigimiz taze fasulyenin tadina doyamadik mesela, o nasil lezzetli nasil guzel bir fasulyeydi, zannedersem dunyanin en taze "taze fasulyesi" idi :)

Sonrasinda dediler haydi bahceye gidelim kiraz ve visne toplamaya. Tarla bayagi bir uzaklikta, ayrica yok oyle arabayla falan gitmek, zaten arabayla gitmek istesen bile gidilmez ki, bildigin dag tepe. Traktorun arkasina romorku taktilar haydi dediler dolusun traktore. Dayim hala oglunun yanina traktorun tepesine tunemis, dedik dusmeyesin tekerlerin altina :) Annemle yengem de romorkun on kisminda bulunan oturma yerini kapmislar mi! Bize kaliyor romorkun icine oturmak. Dedim haydi bakayim siz romorkun icine, orasi en mevki ve manzarali yer, biz oturucaz kocakisisi ile :)) Nasil bir cadalozum ama kendi kendime sastim :) Zavallilar boyunlari bukuk romorkun icinde yerlerini aldilar "biz gorduk gormedikler otursun" diyerekten.

Sonrasinda yaklasik 15 dakikalik bir yolculukla ulastik kiraz ve visne agacinin oldugu tarlaya. Ancak yol boyu oyle gulduk oyle eglendik ki kocakisisi ile anlatamam. Yollar dag tas koy yolu oldugundan tangir tungur gitmek zorunda kaldik. Zaten romork tepesinde oldugumuz icin de araba koltugu konforu aranmaz ancak oturdugumuz yerden dusmemek ve tekerlerin altinda kalmamak amaciyla bayagi bir efor sarfettik. Yol boyunca da ikinci fil turu vakasi mi yasiyoruz diye bol bol gulduk hani :)
Yollarin tangir tungur olmasinin yani sira essiz bir guzellik ve manzara da ayaklarimizin altinda seriliydi yalniz. Tutunup dusmemekle mesgul oldugum icin o ucsuz bucaksiz ve guzel manzaralari fotograflayamadigim icin pek bir uzgunum hani, neyse belki bir sonraki sefere artik.


Dedigim gibi 15 dakikalik bir traktor yolculugu sonrasi vardik tarlaya. Agaclarin her biri gencecik koylu kizlari gibi dogal ve guzeldi, kirmizi kirmizi suslenmis gibi, insan bakmaya doyamiyor. Tabii bak bak bir yere kadar :)) Kendimizi tutamayip (ve hatta tutmayip) daldik kiraz agaclarina :) Kirazi agacindan yemenin tadi da bir bambaska oluyor! Once yemekten sisip gobeklerimizden ayaklarimizi goremeyecek hale gelene kadar kiraz yedik sanirim. 


Sonrasinda da yanimizda goturdugumuz meyve kasalarini topladigimiz kirazlarla ve visnelerle doldurduk.


 
 
Aksam uzeri kiraz yemekten yorulmus ve yorgunluktan bitmis olarak tekrar traktore atlayip donduk geriye. Yolda durup ayciceklerine, uzum baglarina ve bugday tarlasina bakmayi, armut agaclarini talan etmeyi de ihmal etmedik tabii :)

Eve donunce yeni dogmus onlarca hindi yavrusunu severken hala oglu dedi ki "siz esas yeni dogan buzagimizi gormediniz". Bu lafi duyup da gormememiz mumkun mu! Her ne kadar "yok siz giremezsiniz agila, ustunuz basiniz kokar, her yer b.k icinde" deseler de itiraz dinlemedik girdik agila :) Iyi ki de girmisiz yoksa bu pembe burunlu ufakligi gorme sansimizi kaciracaktik. Tabii agila girdigimiz icin agil efradi diger hayvanlarin bize inat mi yoksa sevgi gosterisi (!) olarak mi bilemem, bol bol pislemeleri ve uzerimize sinen cis kokusu da gunun hatirasi oldu :)


Yazmiyorum yazmiyorum, yazmaya baslayinca da duramiyorum sanirim :)
Oldukca uzun olmus bu yazi yine, yakinda yine devam edecegim simdilik bu kadar...

Thursday, August 8, 2013

Iyi Bayramlar






Seker tadinda bir bayram diliyorum herkese...
Icinde bol miktarda mutluluk olsun, huzur olsun, muhabbet olsun, kahkaha olsun...
Ee daha ne olsun degil mi :)

Saturday, August 3, 2013

Bir Turkun amigurumi ile imtihani: Capul canavarlari




Gezi parki olaylari hakkinda yazmadim, yazamadim bir turlu...

Sanirim Twitter yolu ile takip etmek kolay, oturup bloga yazmak zor geldi. Yasananlari bizler degil ama tarih yazacak bana sorarsaniz bundan yillar sonra, anlatilanlar da pek guzel seyler olmayacak ne yazik ki :(

Bu ulkede hayat yok derken kullerinden yeniden dogabilen, haksizliga karsi bas kaldirip sesini cikarabilen insanlarin hala daha var olmasi ileriye donuk umutlarimi yesertti yeniden.

O guzel insanlar o guzel atlara binip gitmemis yani...



Uzun zamandir denemek istedigim ama bir turlu vakit bulamadigim "amigurumi" isine girdim o siralarda. Amigurumi ne demek, kufur mu ediyorsunuz demeyin sakin :)) Amigurumi Japoncada tig isinden oyuncaklara verilen isim. Bende ilk firsatta en kolay olanindan ogrenmeye ve yapmaya basladim. Ve iste ilk denemelerim olan "Capul canavarlari" karsinizda :) Olaylarin sicakligi ile gundeme uyuverdiler hemen. Nasil olmuslar? 

Bu arada amigurumi isine el attigimda bizim evin tig ustadi annem oldugu icin annemi de bir miktar ugrastirdim hani yani. Yok o ilmek nasil olacak, yok bu ipi nereden gecirecegim falan diye. Tabii sacma sapan diyaloglarimiz da olmazsa olmazlardandi, soyle ki...

Bu amigurumi isi dunyada oldukca yayginlasmis hatta ticarete dokulmus durumda. Mesela bu sirin oyuncaklar icin kendiliginden vidali, batmaz, kopmaz gozler mevcut. Oyuncaklar genellikle hayvan veya canli seklinde oldugundan goz sart tabii :) Daha onceden bu aksesuarlara Singapur'da ve hatta internette bircok yerde rastladigim icin cok yaygin oldugunu farzediyorum ben! Lakin Turkiye'de oldugumu gozden kaciriyorum. Zaten anneme bile amigurumi sozcugunu ogretene ve kufur olmadigina inandirana kadar canim cikti :)))


Ben:Anne bana bu amigurumi gozlerinden lazim ama simdi, nerden buluruz?
Annem: Boncuk falan dikiver goz yerine
Ben: Off anne ya boncuk olmaz, onlarin ozel gozleri var boyle vidali falan.
Annem: Bilmem carsiya cikinca bak yunculere veya boncukculara
Ben:Ya anne kesin yoktur oyle birsey, baksana sen bile soyleyemiyorsun daha adini adamlar ne bilsin amigurumi gozunu
Annem: Ammi-gir-ruu-mu bak nasil bi soyluyorum iste!
Ben: Super soyledin valla kirk yillik Japon gibisin :)
Annem: Dalga gec sen daha dalga gec! Sen carsiya cikinca sor adamlara vardir belki gozlerden.
Ben: Pardon anne ama nasil sorucam? Dusun simdi, carsiya cikip kendi halinde isini yapan yuncu adamlarin dukkanina giriyorum ve "pardon sizde amigurumi gozu varmi" diye soruyorum. Adam "ne diyorsun sen abla o ne bicim bir kufur!" demez mi!?!
Annem: ahahahahahahaha... boncuk dik sen en iyisi


Durum boyle olunca da amigurumi gozu yerine dugme dikmeyi uygun buldum :))
Var midir tanidiginiz bildiginiz amigurumi gozu satan dukkan :D

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails