Saturday, July 31, 2010

Sacmalardan Secmeler

Bosluktayim bugun, koca kisisi ise gidince bende evde yalniz kaldim bu cumartesi gunu. Bilgisayarimin basina oturmus tarif marif bakarken nasil olduysa yine yolum eksi sozluge dustu :))
Kahkahalarla guldum bazilarina...

Konu: Alkol içmeyin üzüm yiyin (bu zirvanin nerd
en ciktigini herkes biliyordur sanirim)

Aciklamalara gelirsek:

-basbakanimizin bu cumleyi kurarken ne ictigi, hangi kafada oldugu merak konusudur. ne içtiysen ben de istiyorum.

kesinlikle basarili bir gozlem, ne icmis bu kadar zirvalayacak seviyeye ulasmis bende merak ettim


-son demlenmemi hatırlatan rte vecizesi.arkadaşlarla oturuyoruz nasıl dertliyiz kafa olmamız lazım, ama peynirimiz kavunumuz hazır, açtık 1 kilo üzüm. nasıl yiyoruz varya sonra gittik bir kilo daha aldık. bir kiloyu tek başıma bitirmişim .ama kafam güzeldi hatırlamıyorum gerisini.

hahahaha cok guldum harbiden buna :)

-muhatabı direkt tuvalet ispirtosu içme durumuna indirgeyen laf. alkol içmek ne yahu?


almaz kafasi o kadar detayi, hatta belki cocuklugunda cok ispirto koklamistir ondan boyledir bak buna hic ihtimal vermedik biz :)

-namaz kılmayın pilates yapın.
ebru şarlı

al sana bir suru farkli turevi


-üzümün de sarhoş ettiğini düşünen birisinin yorumu olabilir ancak.

dogru tespit :) ama ben dusunme kismindan supheliyim :)

-peki biz üç çocuğu nasıl yapacağız usta? :(


eh o da senin yaraticiligina kalmis hocam, gozunu kapican vazifeni yapican hahahaha :)

-bu gayet güzel bir beyanat bence deeee birader bunu yaşama geçirirsek bakın demedi demeyin çok yuvalar yıkılır çokkkkkk....

al bir tane daha, bu insanlar dertli rte, herkes senin gibi dunya guzeli bir es sahibi degil anlasilan :))))))

-ergen zamanlarda 2 arkadaş alamanyadan gelen viskili çikolatayla sarhoş olmayı denemiştik sonucunda 6 saat boyunca fazla çikolata yuzunden kusmuş ve isilikler çıkmıştı. şimdi 1 şişe rakı için 1 çuval kuru üzüm gerektiğine göre insan o kadar üzüm yedikten sonra keçi gibi sıçmaya başlar çünkü sarhoş edecek kadar üzüm muhtemel yarım dönüm bağa denk gelecektir.

iste ben en cok buna guldum yazanin ellerine saglik, keci gibi sicmak nerden geldi aklina kardesim :))))

-demokrasiyi arkadan anlamış siyasetçi söylemidir
.

dogru soze ne denir, bu arkadasa bir alkis...

-bunu oneren basbakana ekmek yerine pasta degil, has tahil yemesini onermek istiyorum. ya da ayni mantikla alkol icmeyin tahil yiyin de diyebilirdi basbakan. kendisini raki-sarap ekseninde buldugum icin sevincliyim.

tahil degil direk arpa yemeli bence :))))) eh gelecek tabii raki-sarap eksenine sonucta demedi mi hepinizi kucaklayan bir basbakan olacagim diye :P valla kazara kucaklamaya kalkar diye ben mumkun olan en uzak noktaya kactim :)

-tüm alkollü içeceklerin üzümden
yapıldığını varsayan önerme. üzümlü bira, üzümlü rakı, üzümlu şarap( olmadı ama neyse), üzümlü viski, üzümlü tekila... vay arkadaş! ne kadar çok üzüm aroması içiyormuşuz da haberimiz yokmuş!

dur canim daha yeni yeni ogrenmeye basladi, tum ickiler uzumden geliyor zannediyor, tipki hepimizin adem'le havva'dan geldigi gibi :)))

-futbolcu olup top pesinde kosacakken sakatlanip politikaya atilan birinin kendini dahi zannetmesi yedigimize ictigimize karisacak cureti kendinde bulmasi
.

bir alkisda buraya lutfen... super tespit :)

-şarapla ilgili ünlü atasözünü (ic sarabi öp arabi - hahaha) hatırladıkça hayranı olduğu ırka kötü şeyler yapmamızdan korkan insan temennisi. işim olmaz, hayatta elimi sürmem, merak etme.

bak ben kacirmistim bu atasozunu :))) valla benimde isim olmaz :)


-bunu söylemeden önce üzümü fazla kaçırmış olabilir.


-pilavı, çorbayı,kurufasulyeyi,turşuyu ve tatlıyı bir kasenin içinde karıştırıp yesindir söyleyen.


süper fikir, ama bence agzina aci biber surmeyi de deneyebiliriz.

-küçükken kola içmek isteyen recep bey'e annesinin verdiği cevabın günümüz versiyonudur.


herseyin kaynagi eksiklikleri zaten... yetersiz kosullarda buyuyunce boyle olmus, dolayisiyla icki dagarcigi da yetersiz kalmis :)

-fermantasyon sürecinden bi haber kişinin beyanatı.

bir dogru tespit de burada... buna da bir alkis :)

-kutsal kitap incir, grapes sure'si 666. ayeti. şüphesiz biz midelerinize fermente etme gücü verdik diye devam eder.


hahahaha :))) yaraticilikta sinir yok. bunlarda yorum yazmadan once rte'nin yedigi uzumlerden yemis olsa gerek :)

-çok yakında diyanet işlerinin sitesini
soru yağmuruna tutarlar;
- sayın saruman hocam, benim naçizene bir sorum olacaktı. sayın başbakanımız "alkol içmeyin üzüm yiyin" dediğine göre ve o her şeyin en iyisini bilen olduğuna göre, üzüm yemek abdest bozar mı? sahurda yenilecek bir salkım üzüm devrisi günkü orucu lekeler mi? üzüm yedikten sonra gusül abdestini tazelemek şart mıdır? üzüm satmak, ticaretini yapmak caiz midir? ticaretini yapan "üzümlü müessese ruhsatı" almak zorunda mıdır? vesile midir, vesvese midir? acilen cevaplarsanız müteşekkir olacağız. tüm ev halkı bir haftadır üzüm yemiyoruz hocam, çor çocuk perişanız.

hahahaha olurmu olur, hic sasirmam. zira ona oy verenlerden herseyi bekliyorum artik...

-ciddiye almayı düşündüğüm öneri. arkadaş o kadar rakı-şarap içerim şöyle bir laf edecek kafaya ulaştığım vaki değildir. keramet taze halinde mi ki acep...?


-diyaloglar;
- usta oradan 3 kilo üzüm versene...

+ ooo abi alem var heralde bugün?


- gençler alkol var mı?

+ memur bey valla 2 salkım üzüm yedim.

- üfle!


bir alkisda sizlere gelsin....

-rte'nin muhtesem onerisi uzerine benim de zıkkımın kökünü ye diyesim geliyor
.

dinlermi acep?

-yakın tarihte rakı-balık-sigara üçlemesinin yerini üzüm-balık-patlıcan üçlemesine bırakacağının habercisi olan padişahımız 4.tayyip'in son fermanıdır. ayrıca bira ve patates kızartması ikiliside yerini arpa ve patates haşlamasına bırakacaktır
.

biz daha coook eglenecegiz cook :)

-"...cila olarak da arpa yiyin!"


biz ne yiyecegiz kardesim atmiyiz :))

-nurtepe'de bir tekel bayii' sinin camına astığı "rte' nin içtiğinden geldi" tabelası üzerine nurtepe' de izdiham yaşandı. gültepe, kuştepe ve hatta maltepe'den alkolik akınına uğrayan nurtepe' ye istanbul'daki emniyet güçleri yetersiz kalınca tekirdağ'dan destek ekibi çağrıldı.ekip gelmeyi reddedince çanakkale'den ekipler geldi. emniyet müdürü izdihamın durdurulduğunu bildirdi.

bak yaziyorum suraya hakikaten ise yarar, ben omrumde gormedim boyle kafayi bulmus sacmalayanini :))

- haram yemeyin, helal yiyin.

degisik bir versiyonu tabii, ama o tayfaya islemez bu.

-"senin oğlun niye milyon dolarlık gemi alıyor, sal alsın aynı şey. değil mi başbakan?" diye cevaplandırabileceğimiz rte lakırdısı.

hah bende bunu diyordum iste :) ama anlayana...

-adamın aklı şarapta..
niyeti bozmuş da zevahir el vermiyor, ondan..

hahaha ilginc bir yaklasim hakikaten, yoksa artik istekler dayanilmaz hal aldi da sayikliyormu ki :))

-sonrasında "sigara içmeyin tütün yiyin" gibi önerilerde bulunacak diye korktuğum başbakan demeci.

eh bazilari kafasi kadar bok yiyor, sigara tiryakileride tutun yer bi zahmet onun hatrina :))

-bizler, emeklisi, memuru, asgari ücretli işçisi ve işsizi en halisinden hıyar yemişiz zaten üzüm ne ola ki?


puhaaaa :))) laf dedigin boyle sokulur...

-sözlükte bir çok geyiğin dönmesine neden olan beyanat;

(bkz: gençler üzüm aldık mı)
(bkz: çirkin kadın yoktur az üzüm vardır)
(bkz: üzüme buz konur mu)
(bkz: üzüm balık)
(bkz: üzüm salkımda durduğu gibi durmuyor)

(bkz: abi bi salkım be)
(bkz: ağzınızla yiyin şu üzümü be kardeşim)

(bkz: köpek öldüren üzümü)

(bkz: yemekte yağ kullanmayın çekirdek çitleyin)
(bkz: iki salkım üzüm yedikten sonra veren kızlar)

hakikaten iyiymis :)) merakimi celbetti acaba bunlari uzum yemeden once mi yoksa sonra mi uydurmuslar :))))

-tahammül sınırlarına ince ayar yapan bir başka beyanat.
(bkz: internet kullanmayın bizi dinleyin)

(bkz: hala akıllanmayın bize oy verin)
(bkz: hemen alınmayın hakarete alışın)
(bkz: sorgulamayın aynen kabul edin)

(bkz: zina yapmayın muz yiyin)

(bkz: sigara içmeyin tütün çiğneyin)
(bkz: rakı içmeyin anason yiyin)

(bkz: viski içmeyin maya yiyin)

hakikaten yaraticilikta sinir yok :))) ama muz kabiz yapar birincisi... :))) viski yerine de maya yersek patlariz alimallah gazdan dolayi :)))

-müzik piyasasını altüst eden açıklama;
müyap ve mesam gibi kuruluşlar yaptıkları açıklamada aşağıdaki şarkı sözlerinin ivedilikle değiştirileceğiniz açıkladı:


* bir lodos lazım şimdi bana, bir kürek bir kayık, zulada bir kaç kasa elma, yer gök amasya

* ispanyol tarlasında bir kadın, çığlık çığlığa muz ayıklıyor
* bu akşam bütün meyve hallerini dolaştım istanbul'un

* acelem yok hedefim sağlam, dut yerim ben bu akşam

* at salkımı elinden, bin parçaya bölünsün

* manav amca çok yedim bu gece, aşığım aşık çal bu gece


başbakanımızda daha da iyi intiba bırakmak isteyen müzik camiası, kendisinin sigaraya olan nefretini iyi bildiklerinden "ah bir ateş ver" türküsünün de sözlerinin "ah bir çilek ver" olarak değiştirileceğini açıkladı.

edebiyatçılar da rakı şişesinde balık olsam dizesinin, kayısıda kurt olsam olarak değiştirildiğini açıkladı.


sarki sozlerinin hepsi super :))) gozumun onunde canlandilar birden... artik uc gun gulerim ben bunlara.

-yıllar önce ömer hayyam rubaileri ile cevabı verilmiş öneridir.

sendeyse ferman, güzel yaşamak da bizde;

bu sarhoşluğumuzla senden ayığız.
insan kanı içersin sen, biz üzüm kanı;

yeter be artık sultanım, kötülük hangimizde?


ne guzel demis ömer hayyam agzina saglik :)

-başbakanın sözlerine egeli bir vatandaşın tepkisi; "alkol içmeyivedik emme ayvayı yedik gari"

bunada kocaman bir alkis lutfen :))))))))

-bu akşam bütün manavlarını dolaştım istanbul'un,
seni aradım salkımlardaki dudak izlerinde canım doya doya ser-hoş olmak istiyordum, seni aradım ak üzüm habbelerinde.

vee bu guzel sarki sozleri ile bugunku inceleme turumuzu sonlandiriyorum :)

Umarim sizde okurken benim kadar gulmussunuzdur, zira ben cok guldum hala daha guluyorum...
Bunca raki sarap muhabbetine benim canim cekti simdi, haydi ben gidip kendimi üzüme vurayaim artik :)))
Gulmekten ayrilmayin, iyi haftasonlari...
A.

dip not: umarim beni ergenekon ayagina goturmezler :))) bi sure sonra haber almazsaniz blog size emanet :)

daha dip not: hepsi eksi sozlukten alintidir, orayi kapayamadiklarina gore bende simdilik guvendeyim sanirim :)

biraz daha dip not: konu kesinlikle siyaset amacli degildir :) bir sonraki sefere yine neye en cok gulduysem o konuyu inceleyecegim :))

en dip not: resimler Efe rakinin reklam kareleridir, konuya uydu diye hosuma gitti koydum. altinda herhangi bir fitne fücur aramayin :))

Thursday, July 29, 2010

Pastada var pasta...

Bu baslik koca kisisinin evin buzdolabini acip icinde pasta buldugu zaman sevinmesi sonucu evde yaptigi pasta dansinin sozleridir :)

Koca kisisi bugun eve donuste, yorgun ve sorunlu olan karisini sevindirmek amacli olarak gordugunuz bu inanilmaz guzel pastayi alip eve gelmistir. Pasta yemek suretiyle sevindirik olan karisi hemen fotograf makinesini eline alip bu cici pastasini resimleyerek olumsuzlestirmistir...


Ne kadar guzel bir pasta ama degilmi :)
(Ruhumu seytana bir pastaya sattim hahahaha)
A.

Bir kendime bakip cikacaktim

Ya da kendimi kaybettim hukumsuzdur mu yazsam...

Hakikaten kendimi kaybetmis durumdayim, nerdeyim ne yapiyorum farkinda degilim, hersey otomatik su anda. Az once koridorda yururken uyukluyordum, tam o anda yururken uyukladigimi farkettim, kendime kizdim ve yurumeye devam ettim, o arada uyukladigim icin dogal olarak donecegim koseyi kacirmisim ki geri donmek zorunda kaldim...

Evet farkettiginiz gibi hakikaten kendimde degilim, yulari kopmus at gibi kosturuyorum ortalikta. Dinlenmek istiyorum, uyumak istiyorum, insan gibi dusunebilmek, tum ruhsal ve fiziksel baskilardan uzaklasmak istiyorum...

(Amma da cok sey istedim yahu)

Tatil... yakinda.
Tatile bes kaldi, iple cekiyorum...

Yorgunum daha fazla yazamayacagim, zaten isler bekliyor yine, sizi gecen hafta gozum sismisken yaptigim kurabiyelerle basbasa birakiyorum...

Super oldular mutlaka deneyin, kiyir kiyir agizda dagiliyorlar :)



Dugme Kurabiye

Malzemeler

- 28-30 yemek kasigi un

- 28-30 yemek kasigi findik yada badem tozu

- 250g margarin yada tereyagi

- 8 yemek kasigi seker

- 1 cay kasigi vanilya

- 8-10 yemek kasigi marmelat

- uzeri icin pudra sekeri

Yapilisi

-Malzemelerin hepsini oda sicakliginda yumusamiz margarinle karistirin. Hamuru kulak memesi kivaminda olacak, civik olursa birkac kasik daha un ekleyin.

-Hamuru avcunuzda once yuvarlayip sonra yassiltin. Daha sonrada ortasina bas parmaginizla bastirarak cukur olusturun.

-175 derece firinda 15-18 dk pisirin. Kurabiyeler cok kizarmayacak, hatta mumkunse krem rengi kalacak.

-Soguduktan sonra iclerini istediginiz marmelatla doldurup uzerini pudra sekeri ile susleyin.


Iste bu kadar :)

Afiyet olsun...

A.

Monday, July 26, 2010

Rüya hırsızı... Kacirmayin bunu


Uzun suredir izledigim en mukemmel filmlerden biriydi kesinlikle; “Inception” yani “Başlangıç”… gerci merakla bekliyorum bakalim bizim yaratici Turk insani nasil cevirecek bu filmin ismini turkceye, o da ayri konu :)

Film tam tamina 2,5 saat surdu ve ben tum film boyunca inanilmaz bir heyecan ile izledim filmi, inanilmaz bir keyif aldim ve kesinlikle kacirmayin derim. Zaten filmin Christopher Nolan filmi oldugunu ogrenince hemen gitmeye karar vermistik, herkes onu “Dark Knight” ile hatirlasa da beni en etkileyen ve en kafami zorlayan filmi kesinlikle “Memento” olmustur. Tabii Inception’dan sonra bu fikrim degisti, artik en etkileyen ve zorlayan kategorisi bu filme ait :)

Filmin konusunu kisaca ozet geceyim, detay vermeyecegim endise etmeyin, zaten istesem veremem o kadar cok ki. Film bir cetenin insanlarin ruyalarina mudahale ederek onlardan birsey calmasi uzerine gelisiyor, ki genelde calinan seyler dusunsel olarak insanlarin beyinlerine gizledikleri fikirler veya detaylar oluyor. Yapacaklari son iste ise bir sey yada bir fikir calmalari degil, bir kisinin zihnine bir fikir yerlestirmeleri isteniyor… Iste boyle… Ama kesinlikle anlatmakla olacak sey degil, filmin efektleri, Nolan’in yaraticiligi sinir tanimamis ve inanilmaz bir solen yaratmis.

Filmin reklamlarinda basrolde Leonardo DiCaprio oldugunu gorunce burun kivirmistim, onun o bebek yuzlu halinden hic hazetmem. Ama yigidi oldur hakkini yeme demisler, bu filmle gozumde bambaska bir yer edindi kendisi. Hatta Ellen Page'i de hic sevmezdim, o da oldukca iyi oynamis. Yani filmin oyunculari da gayet iyiydi sonuc olarak.


Gectigimiz gunlerde vampir serisinin son filmi "Eclipse" i izledik, sinemada degil tabii online (para harcamaya degmez bence) ve hakikaten gittikce siradanlasan sadece genclere hitab edecek bir film olmaktan oteye gecememis. "Avatar" seyrettigim en iyi yapimlardan biriydi son zamanlarda -effektler acisindan- ama konusu siradandi sonuc olarak. Inception kesinlikle ve kesinlikle cok farkli, uzun sure bilegini bukecek bir film cikmayacak bana sorarsaniz. En kisa surede tekrar izlemeyi planliyorum ben. Sizde gec kalmayin ;)

“Anlatilmaz izlenir” diyorum…

A.


Dip Not; Blogun sag kolonuna yeni bir oyun yerlestirdim, hani olurda yazdiklarimi begenmezseniz bosa gelmis olmayin, caniniz SIKIlmasin oyun oynayin diye. Bakin ne kadar sizi dusunen bir blog sahibesiyim :)

Friday, July 23, 2010

Biz buyuduk ve kirlendi dunya

Kac zamandir kafamda dolanip duruyor, bizden kucuk jenerasyonlari anlayamiyorum artik, yaslaniyormuyum?

Bizim ergenlik yillarimiza tekabul eden zamanlarda (ki yaklasik 15 yil kadar oncesi oluyor) herkes gibi bende sikayet ederdim ailem beni anlamiyor, hayatimi yasamak istiyorum, ozgur olmak istiyorum diye. “bir 18 olayim…” ile baslayan cumleler kurardim her firsatta, ergenlik iste, bilemiyor insan o zaman buyumenin matah bir sey olmadigini. Inadina tokat gibi patladi suratimda 18 oldugum, yillar boyu tum aile bir arada en az 20-25 kisiyle dogum gunu kutlayan ben 18’ime girdigim gun yapayalnizdim universite sehrimde, derslerden gidemedim memlekete, aglayarak ve yapayalniz kutladigim ilk dogumgunumdu…

Iste oyle ogrendim buyumenin gercek anlamini yada 18 olmanin birsey olmadigini. Kaldi ki 18 yasina girince sihirli degnek degmiscesine puf diye birseyler degismiyor hayatta, sen yine ayni sen olarak uyaniyorsun yeni gune, buyuyup olgunlasmak cok daha fazla zaman aliyor. Esas buyumenin kendine ve hayatina sahip cikabilmek, hayatin yukunu omuzlamak ve sorumluluk almak oldugunu ogreniyorsun zamanla.

Simdi cevredeki genclere bakinca farkediyorum ki yasli amca teyzeler gibi hep onaylamayan elestirel sozcukler dokuluyor agzimdan, hemen akabinde de diyorum “bizde boyleydik bir zamanlar, ne delilikler yaptik onemli zannettigimiz” (bkz: kuyruk birakmak). Bir yanim yok haksizlik etme diyor, diger yanimda yok yok biz bu kadar beter degildik diyor, degildik degil mi?

Biz daha saftik bir kere, oyle telefondu internetti bilmezdik. Evde telsiz telefon bile yoktu o zamanlar, kablolu telefonla yapacagimiz en kotu hareket 900’lu hatlari aramak olurdu (burda yapilmisi var-ama valla falciyi aramistim oyle kari kiz hattini napayim ben). Teknolojiden bu kadar sapitmamistik,telefon internete bu kadar bagimli degildik, bu kadar herseyi bilmiyorduk ve dolayisiyla “herseyi ben bilirim” havamizin bile sinirlari vardi. Henuz cocuklugumuzu kaybetmemistik yani.

Bu kadar cenemiz otmezdi mesela, asi olsak bile anne babadan, konu komsudan korkardik. Komsularin komsu cocuklarina kizma hakkinin oldugu son zamanlarin cocuklariymisiz goruyorum ki. Tek suclu teknoloji degil yani, simdiki ebeveynlerde terbiyesiz ve simarik yetistiriyor cocuklari bence. Saygi sevgi agirlikli bir nesil yerine bencil bir nesil yetisiyor.

Iste bence olay bu noktada basliyor, soyle bir bakinca zamane cocuklarindaki en buyuk eksikligin “sorumluluk” oldugunu goruyorum ben kendimce. Teknolojinin etinden ve sutunden faydalanarak bircok seyi kolaylikla halledebildikleri icin, teknolojiyle halledemedikleri seyleri de aileler onlarin adina yaptigi icin rahatlar ve sorumsuzlar. Hersey oylesine rahat ve kolay ki onlar icin, bir sey icin emek harcamanin ne demek oldugunu bilmiyorlar. Emek harcamayinca da kiymet bilmiyorlar dogal olarak, sonucta gelir gecer heveslerle herseyi cabucak tuketiyorlar. Hatta artik gunumuz evlilikleri bile cabuk tuketilmiyor mu? Sirf bu anlayis yuzunden.

Nerden cikti simdi bunlar diyorsunuz… Insanin ergen bir kardesi olunca daha da cok sorguluyor zannedersem. Son zamanlarda onun gelismesine bakarak sorguluyorum bircok seyi. En son ornegi okul ve sinavlarin bitmesi ile gelisen olaylar. Biz (Singapur tarafi olarak) butun yaz boyunca evde oturmasinin anlamsiz olacagini, birseyler yapmasini, bir isin ucundan tutmasini, hatta gidip bir yerlerde calisip dunya kac bucakmis ucundan bir bakmasini tavsiye ettik. Hani en azindan bircok kurulusun genclik kollari var insanlara iyi guzel birseyler yapmaya, yardim etmeye calisan, onlara katilsin hem oyalanir hem birseyler ogrenir… Yok olmadi, nedenini nicinini sormayin, yada tahmin edin kendinizce cunku bu yaziya zaten kucuk kardes yeterince kizacak…

En son olarak bir onceki yazimda bahsettigim yardim sitesinin linkini verdim ona, hani evden cikmamakta inat ediyor bari bilgisayarin basinda hayirli birsey icin vakit gecirsin diye. Bir sonraki gorusmemizde sordum baktin mi siteye diye ne dese begenirsiniz “baktim benim okuyacagim gibi kitap yok orda”… Durun daha bir detayli aciklayayim, bizimki zannetmis ki kendisi icin okuyacak kitaplari da iyi vakit gecirecek! Fesubhanallah… Gormeyenlere yardim etmek aklinin ucundan bile gecmemis bizimkinin. Iste bahsettigim yeni nesil sorunsali bu; ben merkezciler, hemde cok fazla. Hep birileri onlar icin biseyler yaptigi icin onlarin birine bisey yapma gibi bir niyeti yok, istegide yok, meraki da. Dunyanin farkinda degiller, anne babalar onlari besleyip baktikca sorun yok, istediklerini aldiklari muddetce iyi, istekler olmazsa anne baba “tu kaka”. Duyarsizlar fazlaca. Dunyanin bir yerlerinde bile degil, ayni ulkede ayni sehirde baska cocuklar acliktan sefaletten surunuyor bunlar ipod larina hangi sarkiyi yuklesem diye dusunurken.

Velhasil canim SIKKIN yine, tabii ki cocuklara ve genclere en iyisini vermek istiyor insanlar, cocugum olmadigi halde kardesim herseyin iyisine guzeline sahip olsun diye istiyorum, ben simartiyorum en basta. Ama isteklerini yerine getirirken sorumluluk vermeyi de unutmamak lazim, onlari kolaya hazira alistirmamak lazim bunu goruyorum artik iyice. Insan olmanin gereklerini ogretmek lazim, yasamanin sadece tuketmek degil, baskalarinin da yasam haklarina saygi gostermek oldugunu anlatmak lazim…

Ama nasil? Bilmiyorum simdilik, bulacagim en kisa zamanda…

Gunlerdir aklimdan cikmiyor bir blogda okudugum cumleler (hangi blog hatirlamiyorum kusura bakilmasin), fakirligin dizboyu oldugu bir evden, bir gencin agzindan dokulen cumleler;

“Anne zaten ayakkabimin alti delikti corabima bari camasir suyu dokmeseydin”

Sozcuklerim bitiyor…
A.

Wednesday, July 21, 2010

Gormeyen gozlere yardim

Hatirlamiyorum nerden gordum nasil haberim oldu ama neredeyse bir iki haftadir aklimda bir turlu vakit bulup paylasamadim kendime kiziyorum. Vaktidir simdi…

Bayiliyorum sosyal projelere, baskalari icin ugrasan insanlara, karsiliksiz yapilan iyiliklere, ben her ne kadar zaman ve bulundugum yer dolayisiyla elimi tasin altina koyamasam da cogunlukla (bencilligime bahane bunlar belkide) en azindan suraya yazayim da uc bes kisi duyar baskalarina soyler belki bir ise yararim dedim.

Cok guzel bir sosyal sorumluluk projesi, Karsiyaka rotary klubu tarafindan baslatilmis. Gorme engelliler icin kitap dinleyin isimli bir proje,bizim gibi gorme engeli olmayan ve firsati olanlara dusen ise kitap okuyup seslendirmek… Ben yine bahanelerimden siyrilamayip yapamiyorum simdilik (yaparim belki birgun umitvarim kendimden) ama eger sizin firsatiniz varsa elinizden geleni yapin derim Dusunsenize hic tanimadiginiz bilmediginiz birileri sirf sizin seslendirmeniz ile bir kitabi okumus oluyor.

Detaylari merak edenler icin linki burada.
A.

Monday, July 19, 2010

Dunyanin en kotu kokulu meyvasi... Durian

Biz ilk Singapura yerlesme karari verdigimizde cevredeki cogu kisi sasirdi tabii ki. Tabii saskinlik bir sure sonra yerini meraka birakti, sorular gelmeye basladi; nasilmis? havasi nasil? insanlar nasil? ne yenir ne icilir? kac saat uzak?... falan filan.
Sagolsun bir TV kanali imdadimiza yetisti ve tam da ayni esnada bir Singapur programi yayinladi. Sunucu gelmis, gezmis, herseyi anlatiyor detayiyla ve ozellikle de ilginc seyleri, eh bir nebze de olsa kurtardik yani soru cevaplamaktan.

En ilgi cekeni ve akilda kalani Durian olmus. Durian dunyanin en kotu kokulu meyvasi. Ilk geldigimizde dediler durun yemeyin, Temmuz ayi Durianin en iyi mevsimi o zaman yemeniz lazim yoksa sevmeyebilirsiniz. Tamam dedik bekledik... Bu arada da bizimkilerle ne gorussek "yedinizmi o kotu kokulu meyvadan?" "tadi nasil?" seklinde sorular geliyor surekli.

Sonuc olarak vakit geldi catti, arkadaslara dedik haydi, biz bilmiyoruz en iyisi nedir nasil secilir siz bize gosterin. Pazar gunu arkadaslar babasini da almis gelmis, gittik pazarda bulustuk. Pazarda bulustuk cunku bu meyvayi toplu tasima araclarina sokmak yasak. Ya pazarda yemen lazim heme alip yada kendi arabanla tasiman lazim evine. Cogu taksici bile kabul etmiyor. Oldukca kotu kokuyor. Bu gune kadar duydugumuz koku bizi cok ogurtmese de bazi insanlar hic katlanamiyor bu kokuya. Ilk seferinde arkadasimin esine sordugumda "Durian nasil birsey?" diye, bize verdigi cevap "dusun bir parca boku elinde tutuyorsun ve onu yemeye calisiyorsun" olmustu :)
Neyse efendim biz pazarda bulustuk. HL'nin babasi Durian secti iyisinden, bizde tadina baktik. Gorunus olarak kestane gibi dikenli bir yapiya sahip kavun buyuklugunde sert kabuklu bir meyva. Icinden cikan kisim ise cok yumusak hatta vicik vicik bir yapiya sahip, bizim elimiz yuzumuz batti yerken :)


Kokusu bize cok kotu gelmedi, siz su anda yediginiz icin dediler ama hakikaten oyle bok gibi kokmuyor :) Agir, kotu bir kokusu var sadece hepsi o, nasil diyeyim bana sorarsaniz mazot gibi kokuyor, birde bana kesilmemisleri o kadar cok kokmuyor gibi geldi.
Tadina gelince... Oldukca yogun, yagli yada krememsi bir yapisi var, oldukca da doyurucu. Ama oyle tatli degil, hatta bazilari aci bazilari eksi diye satiliyor. Pek bana gore degil cok begenmedim yani, ama H. bayildi dort bes parca yedi kendini tutamayip :) Benim meyvadan anladigim soyle tatli, sulu bisey olmali... ama tam aksi bu oldukca agir ve krememsi geldi bana. Birde ac karna yedigimiz icin benim zaten hassas olan migdemi fazlaca rahatsiz etti. Kokusu bir yana tadini begenmedim hic.
Bu arada pazardaki diger meyvalardanda tattik bahaneyle. Mesela "Rambutan" vardi, biz daha once alip begenmemistik rambutani, pek tadi tuzu olmayan sulu birsey. Ama dis kabugunun gorunusu oldukca ilginc geliyor insana. Daha once aldiklarimizin resmini cekmemistim bu sefere kismetmis :) Lychee adli meyvayi daha once Almanyada gorup cok begenmistim, ama icini acinca tadini pek sevmemistim, iste onun familyasindan bir meyva bu da, biraz daha fazla killisi :)

Bir diger meyva da "Mango steen", surekli baktigimiz ama almaya firsatimizin olmadigi bir meyvaydi, aldik... yedik... Iste bunu cok begendim, cunku tatli, sulu, lezzetli... Zaten isin usulu durian yedikten sonra mangosteen yemekmis, ki agizdaki o yagli ve agir tad ancak temizleniyor. Ben bir suru yedim :)

Pazar gezimizi boylece tamamlayip eve yollandik. Eve donerken yagmurda basladi, yururken yagmurda islanmanin tadini cikardik bizde :) Eve donuyorsan ve acelen yoksa yagmurda islanmak ne guzel...

Guzel hafta sonunun bilancosu mikrop kapmis bir goz :(
Sabah doktora gittim ilac verdi, gozum sis, lensler yok, surekli burnumdan kayan bir gozlukle idare ediyorum :(
Bugun rapor verdi doktor :)
Eh bende boslukta kaldim bir suru yazi yazdim boylece :)
Haydi bana musade, yeni bir kurabiye tarifi buldum onu deneyecegim :)
A.

Dikkat bu bir oyun yazisidir

Cuma sabaha karsi yarilan gokyuzu ve evin en ucra koselerini dahi aydinlatan simsekler bizim Sentosa planlarimizi mahvetme habercisiydi. Bizde cumartesiyi evde yatip yuvarlanarak ve "hic" yaparak gecirdik. Hani fena da gelmedi dinlenmek.
Sessiz sakin bir gunun aksami sessiz sakin olsun diyerekten aldik yeni aldigimiz oyunumuzu gectik masanin basina. Bir turlu firsat olmamisti bu oyunu anlatmaya.

Yazinin bu kismi biz ve bizim gibi cocuk kalmis ve hic buyumemislere hitab eder, birde platform oyunu severlere ;)

Beni sarmaz diyenler bir sonraki yaziya ,meyve, sebze, Singapur konularina atlasin :)
"Space Hulk" oyununu buradaki platform oyunu delisi arkadaslarimizin tavsiyesiyle aldik, ve goruyoruz ki cok da iyi etmisiz. Ne zamandir bu kadar eglenmemistik, tabu, monopoly gibi oyunlardan bikmis ve degisiklik arayan bize cok iyi geldi.

Oncelikle oyunu ve figurleri hazirlama asamasinda cok eglendik. Figurleri kestik, bictik, birlestirdik... Tabii bir tanesinin kollarinin birlesme noktalarini H. fazlalik diyerekten kesip attigi icin adamimiz colak kaldi :( onuda japon yapistiriciyla hallettik artik :)


Ustteki lacivert renkliler "Genestealer" lar, yani yaratiklar ordusu. Kirmizi olanlar ise "Space Marine" ler yani iyi adamlar. Yapim asamasini tamamlayinca iki gruptan da kucuk birer ordumuz oldu. Aslinda bu figurlerin boyanmis halleri bir bambaska guzeller ama onuda bir baska zamana yapacagiz artik, bize baska bir hafta sonu etkinligi olsun. Gerci H. boyamak icin sabirsizlaniyor ama kopan kollardan sonra boyama konusunda neler olabilir dusunemiyorum bile :)

Cumartesi gecesi iste bu yeni oyunumuzla oynadik. Oyunun en guzel yani iki kisilik bir platform oyunu olmasi, oyle gruba falan gerek yok. Yani sessiz sakin bir gece de oturup sevgiliyle oynanacak cok guzel bir oyun. Gorev kitabindan sectigiiz herhangi bir goreve gore haritanizi kurup oynamaya basliyorsunuz.
Oyunda ben "genestealer" lar ile oynadim, H. de "Space marine" leri aldi. Yani ben kotu adam oldum anlayacaginiz, cok eglenceliydi :)


Iste Space marineler kapinin ardinda oyunun baslamasini bekliyorlar. Oyun baslar baslamaz karanlik koridorlara dalip cok onemli bir odayi yok etmeleri gerekli, tabi benim yaratiklarimi gecebilirlerse :)


Iste kapi aciliyor ve koridorda ilerlemeye basliyorlar...


Ama onlar ilerlerken yaratiklarda bos durmuyor tabii ki, koskoca bir genestealer ordusu bekliyor onlari ileride...


Ve iste karsilasma ani... Her zaman iyi adamlar kazanmiyor aslinda, bu oyunda iyi adamlar benim yaratiklarima yem oluyorlar sadece :)
Bir daha ki sefere ben iyi adam olacagim bakalim nereye kadar ilerleyebilirim :) Guzel bir oyundu, cok eglendik. Eger ki sizde boyle oyunlara duskunseniz kesinlikle tavsiye ederim.
A.

Monday, July 12, 2010

Singapur Kesif Turlari 1

Singapurda ki yeme, icme ve tarihi mekanlari kesfetme turlarimiza baslamis bulunuyoruz. Demeyin efendim dort ay oldu hala kesfedemediniz mi g.t kadar ulke diye :) bu baska, detaya iniyoruz burada...

Kesif turlarimizdan ilkini bu hafta sonu gerceklestirdik. "Balestier" adli semti gezdik, gorduk, yedik ictik. Isin en eglenceli kismi grup olarak gezmek ve yaninda bilen birileri oldugu icin gordugun herseyi sorabilmek.

Cumartesi gunu toplastik birkac Singapurlu, biz iki Turk, bir Alman, bir Amerikali, bir de Koreli - temel fikrasindan beteriz yani :) Ogle saatlerinde basladik gezimize. Burasi Singapurun eski bir semti, maksat yerel lokantalari, yiyecek icecegi tatmak, carsi, pazar, varsa tarihi mekan gezmek. Ama gunun skoruna bakinca goruyorum ki bizimkisi sadece yeme icme olmus :)

Eh ogle saati bulustugumuz icin hemen kendimizi oranin restoranlarindan birinde bulduk, o bolgenin unlu restoraniymis, guzel tavuk pilav yapiyormus - zaten her yer tavuk pilav kardesim ben anlamadim ki... Tavuk pilavin resmini cektim ama cok matah bisey degil sonucta akliniz kalmasin. Icecek olarak ilk kez denedigim birsey vardi "Bali" yada oyle bisey... "Barley" de olabilir simdi baktim googledan cok emin degilim :) Bugdaydan yapilmis bir icecekti, bulanik sulandirilmis sut gorunumunde bisey, pek matah bir tadi da yok ama ictik iste hani denememis olmayalim.
Bu arada unutmadan ekleyeyim. Singapura ilk geldigimde beni en cok sasirtan seylerden biride kesinlikle tavuk, ordek gibi hayvanlarin pisirilme sekliydi. Dedim ya tavuk pilav burada milli yemek gibi bisey. Tavuklari veya ordekleri butun olarak once haslayip sonra kizartiyorlar. Birde onlari oldugu gibi busbutun restoranlarin vitrinine asiyorlar, yani kafasi, ayaklari, hepsi yerli yerinde. Hatta bu adamlar tavukgillerin ayaklarini da ayrica yiyorlar. Marketlerde tavuk kanadi, tavuk gogsu yani sira ayrica tavuk ayaklari bulmak mumkun. Hatta benim gibi yanlislikla paketi minciklayip sonra can havliyle firlatabiliyorsunuz :( Hele birde siyah tavuklar var ki aman diyeyim, bildigin komur gibi ciplak bir tavuk, tek kelimeyle korkunc. Neyse yine lafi dolandirdim bak.

Pek ic acici bir goruntu degil yani restoran vitrinlerindeki bu durum, hatta insanin pek yiyesi gelmiyor ama sonradan alisiyor insan (nelere alistim Singapura geldim geleli ben bile hayretler icindeyim). Bu resimdekiler kizarmis ordekler, gordugunuz gibi tastamam, vitrinin cami yuzunden yansima var ne yazik ki umarim gorunuyor yeterince.

Neyse oncelikle karnimizi doyurduk, sonra basladik etrafta gezinmeye. Pek fazla tarihi mekan yoktu cevrede, yolda bir ekmek firinina ugradik. Pek ilginc gelmiyor kulaga ama Singapurda ekmek yapan bir yer yada firin bulmak oldukca zor, nede olsa bu adamlar ekmek yemiyor sadece pirinc yiyorlar, hatta ekmek sevmiyorlar bile o derece. Ekmeklerin kokusu guzeldi ama nede olsa biz kendimiz yapiyoruz ekmegi ne gerek var, kokladik gectik :)


Sonra o civardaki kucuk carsi pazar gibi bir yere ugradik, resimde gordugunuz kucuk cadde bir tarafi Hoka center (yani yemek yenilen yer) -ki bunu bir ara detayli anlaticam, basli basina bir konu bu- bir tarafi ivir zivir satan bir suru dukkan. Bizde artik koy kasaba carsilari bile boyle degil bu resmi de Singapurun piriltili turistik yuzunun yani sira gercek yuzunu, arka mahalleleri de gostermek icin cektim.


Neyse oradan birkac ivir zivir alindi, mutfaga firca lazimdi bende onu aldim :) ama artik onun da resmini cekmedim yani hahahaha :) Ustune bir suru ivir zivir yiyecek alindi, onlarda pek gereksiz seylerdi ama dedigim gibi sirf yiyip ictik.
Icmek demisken hemen oradan kendimizi serinletmeye "seker kamisi" suyu aldik. Buraya ilk geldigimde tattigim, H.'nin hic be
genmedigi (o ne ya bildigin sekerli su diyor), benim bayildigim, cok ferahlatici bir sey. En cok da daha once hic gormedigim icin nasil oldugu ilgimi cekti ve yakalamisken hemen resimledim suyunu sikan amcayi.


Eh sonrasinda iyice yorgunluk coktu, biraz bosbos dolanip her onumuze gelen dukkana girdigimiz icin herhalde. Turu orada tamamlayip "Cin Mahallesi" ne gectik. Cin mahallesini ayrica anlatacagim birgun, zaten dolanmadan hemen oradaki bir cay evine gittik. Yine ilk geldigimde gitmistim ben bu cay evine, her yani ahsap, tipki filmlerdeki gibi yerlere minderlere oturdugunuz, sakin uzak dogu muzikleri calan guzel bir yer. En guzeli de gittiginizde eger isterseniz bir kisi gelip size cayin tarihcesi, cin usulu cay nasil hazirlanir, nasil icilir anlatiyor tek tek. Orada yeni caylar tadarak gunumuzu tamamladik.


Bir diger ilginc nokta, cay evinde milletin karni yine acikti -ilginc olan burasi degil, herkes de yeme kapasitesi maksimum :) ve yumurta siparis edildi. Ama bildiginiz yumurtalardan degil, cayli yumurta. Yumurtayibir suru baharatin ve cayin icinde kaynatip hasliyorlar. Resimdeki gibi kabugu kahverengi oluyor, tabii ici de kahverengi oluyor.

Ben ucundan tadina baktim pek sevmedim, zaten sevmem haslanmis yumurtayi, birtek bol miktarda burnuma gelen tarcin kokusu guzeldi. Ama pek yiyecegim arayacagim bisey degil.

Iste bir Singapur kesif turu boyle tamamlandi. Guzelde oldu ne zamadir aklimda olan ama paylasmadigim bir suru detayi resimleme ve paylasma firsatim oldu.
A.

Friday, July 9, 2010

5 Gozlu Garabet

Geldik yine bir Cuma gunune ve Cuma yazisina…

Seviyorum ben bu Cuma yazilarini, oturup dusunuyorum ne yazsam nasil yazsam diye. Eglenceli seyler olsun istiyorum, hem yazarken ben hatirlayip hatirlayip guluyorum kikir kikir hemde okuyanlarinda yuzu gulsun istiyorum.

Yaklasik bir yil kadar onceydi, Almanyadan ayrilmamiza birkac ay kalmis, nereye gidecegiz ve ne zaman gidecegiz belli degil henuz… Ilk goz agrimiz, memleketten sonra ikinci yuvamiz Mainz’dan ayriliyoruz ve gecici bir sureligine Erlangen adinda, koyden beter kucucuk bir sehre tasiniyoruz. H.’nin patronu oraya tasindi dolayisiyla ona is hazir, son birkac ay icin is aramak zorunda kalmamak maksat, bende isimi evden yurutecegim o sirada.

Tasinmayi zaten oldum olasi pek sevmem ama naparsin tanrim bana da boylesini yazmis, kaplumbagadan beterim serefsizim, bir sirtimda kabugum eksik. 18 yasimdan beri elimde bavul dag tas geziyorum. Yok yetmedi evlendigim adam da benden beter cikti, ikimiz gucleri birlestirip voltran olduk daha daha uzaklara gitmeye basladik :)

Neyse lafi uzatmayayim, velhasil topladik piliyi pirtiyi tasindik yeni evimize. Almanya’da soyle bir garip durum var; eve tasiniyorsun ama evin mutfagi olmuyor genelde. Saka degil gercek, ilk duydugumda en hayrete dustugum seylerden biri de buydu zaten. Bildigin mutfak bombos… artik dolap mi alirsin, beyaz esya mi alirsin, lavaboyu nerden bulursun… hicbiri olmadi at bir dosek kivrilip yatarsin o derece yani… Onceki evimizde sansliydik ev sahibi yaptirmis mutfagi –ki cok cok nadir bir olay- ama bu evde mutfak dimdizlakti. Eh biz de gecici olarak oraya tasindigimiz icin, birde nereye gidecegiz, halimiz ne olacak belli degil, gecici bir cozum bulalim dedik. Ufak mutfagimsi bisey aldik kendimize, hani bazi sirketlerde ve yurtlarda olur ya bazen bir kucuk lavabo, yaninda ufacik bir ocak, alti da dolap… iste oyle birsey aldik kendimize. Ama gel gor ki onca tabak canak tencere ortada kaldi, dolap lazim onlara. Gittik su ev alet edavati satan buyuk magzalara, aldik oradan ahsap uc bes rafli bir dolap, hani depolarda garajlarda olur ya bildigin ahsap raf sira sira.
Buraya kadar bisey yok, ne varsa bundan sonra basladi…
Gunduzleri evin erkegi ise gidiyor, bende isi gucu birakip hamarat ev kadini rolunde ev temizleyip yerlestiriyorum ilk gunlerde, aksam gelince o da yardim ediyor sonra.

Ic ses: onceki yasamimda temizlikci falanmiydim acaba? Tarih tekerrurden ibaretmis, bu kacinci tasinma, ev temizleme, yerlestirme yahu!!!

Iyi kotu herseyi yerlestirdik, ama canimizda cikti yine bu arada. Bir taraftan o daginiklik, yorgunluk falan bizim sinirler iyice gerildi ama. Ben fitili icine kacmis dinamit gibi geziniyorum ortalikta, her an patlamaya hazir :)
Birgun tam aksam uzeri o mutfak icin aldigimiz raflar carpti gozume kenardan, dedim ben bu adami beklemeyeyim en azindan raflari yapayim da aksama tencere tabagi yerlestiririm icine isim biter. Esimin gelmesine bir iki saat var, basladim tahta raflari acip silmeye… allahim sil sil bitmiyor, sil sil bitmiyor… bin parca mubarek. Ben tam silmeyi bitirdim ki geldi bizim ki eve, ama durum nasil vahim, g.t kadar mutfakta bin parca tahta ortasina ben kisilip kalmisim. Hadi o da sivadi kollari, vidalarini civilerini takalim da yapip bitirelim bir an once diye, velhasil karnimizda ac daha yemek yapilacak. Ki cook sonradan anlayabildik bunun ne buyuk bir yanlis oldugunu… Bin parca dedim degilmi? Eh vidalarini ne kadar bekliyoruz ki… Allahim vidaliyoruz vidaliyoruz bitmiyor, orasini cak, burasini ekle, digerini yerlestir, olmadi bastan… bir kat bitti sira digerinde… elimizde g.t kadarcik alet, vidalari cevir cevir bitiremiyoruz… kan ter icinde kaldik… yorgunluktan ve acliktan yamulduk… birde gavur olusu gibiymis lanet sey, kucucuk mutfagin ortasina cikti dev gibi, biz kenarda kiprasamiyoruz bile.

Ama bu arada ikimizdede tam bir sakinlik hukum suruyor, korkutucu bir sessizlik ve sakinlik. Hani biri “tik” dese patlayacagiz. Bizimkinin canina tak dedi ki cenesine vurdu bu durum, basladi eski zaman radyolari gibi reklam yapmaya;

“Kusluk vakti caniniz mi SIKIldi? Aksam aksam caniniza kastiniz mi var? aman kacirmayin, bes gozlu garabet… bir numara”

“Rahat poponuza mi batti? Kerahat vakti kocanizla dovusesiniz mi var? kacirmayin bes gozlu garabet…”

“Bes gozlu, bin vidali garabet… kacirmayin hemen alin… yetmezse yanina yuz vida da bizden hediye”

“Caniniz bin vida mi cevirmek istedi? Aksam karanliginda birbirinizin girtlagina yapisasiniz mi geldi? Simdi alin bes gozlu garabet…”

Eh tabi bu reklamlardan sonra kimde can kalir, gozumuzden yas gelerek gulduk dakikalarca :) Bes gozlu Garabetin (yani rafli dolap oluyor bu durumda, hani anlamayan varsa) kendisi birkac ay is gordu, sonrada tasinirken verdik gitti ama muhabbeti hic bitmedi, hala aklimiza geldikce bizimki reklamlari tekrarliyor guluyoruz bol bol :)
A.

Thursday, July 8, 2010

Serpme Kahvalti olsa da yesek

Nerden dustu simdi sabah sabah bu serpme kahvalti aklima? Hep kocacigimin marifeti, o dedi bir serpme kahvalti olsa da yesek diye :) Efendim “Serpme Kahvalti” nedir? Bizde gecen yaz tatile giderken ogrendik (Ah Didim ahhh… ne guzel tatildi, yine gidelim olurmu). Yolda Sirince koyune ugrayalim dedik, malum gittikce adi duyulmaya baslayan bir yer Sirince, eh biz gitmesek olmaz hazir yolumuzunda uzeri. Gerci pek yol uzeri degilmis, git git bitmedi git git bitmedi… yahu birde yollar oyle dolambacli ki “Yandim Cavus” ta yenilen tum cop sisler midemizde siraya dizildi disari cikabilmek icin :) Bu ayri konu bunu da anlatirim bir ara :)

Velhasil sicak bir yandan, dolambacli yollar bir yandan kocacigimin cenesine vurdu yine laflar, yol boyu kirdi gecirdi bizi. Sirinceye vardik baktik her yanda bir serpme kahvaltidir gidiyor. O ne ki, nasil birseydir, oturuyorsun basindan asagi mi serpiyorlar… ya da yere serpistiriyorlar tavuk gibi mi yemleniyorsun… geyikleri arasinda ogrendik. Bildigin normal kahvalti, olay kahvaltiliklarin hepsinin bir tabakta servis edilmesi yada acik bufe olmasi degil de ayri ayri kucuk tabaklarda sofraya gelmesiymis, bildigin evde hazirladigimiz kahvalti yani. Maksat yeni isim olsun, millet boyle kandirilsin para kazanilsin :) Ama canim yine de istedi, can bu naparsin :)

Neyse goruldugu gibi ben geldim :) Isleri yoluna koydum simdilik, gerci is guc bitmez ama o cok yogun donemi atlattim bir nebzede olsa. Neler oldu bu arada…

- Bizimkiler tatile gittiler, simdi mis gibi Akdeniz sularina atiyorlar kendilerini (yok simdi uyuyorlardir, sabahin besi orada), bizim icinde eglenin yuzun canlarim… Kaplan yuzusu yapmayi unutmayin hahaha :)

- Onca isin gucun arasinda hafta sonu misafirim vardi, hani diyordum ya “hala” ve ekibi gelecek mangal yapacagiz diye, "hala" gelemedi ne yazikki hastaydi, onun icinde yeni seruven yaratamadik :( ama digerleri geldi cok eglenceli guzel gecti. Ve Turk yemeklerini cok begendiler, hatta HL’nin annesi bir ara “Turk yemekleri cin yemeklerinden daha guzelmis cok daha hafif ve az yagli” dedi… bu iyiye isaret olsa gerek :)

- Evimize tasinmamiz uzerinde uc ay gecti ve ilk defa bu evimize kerten girdi :( endiseye mahal yok, cunku kerten avcim her zaman ki gibi onu da katletti :) Allah taksiratini affetsin :) mendebur hayvan ne isin var benim mutfagimda, git gez dolan disarda hersey var mis gibi, hem senin yuzunden tum bulasiklari yeniden yikamak zorunda kaldim bak.

Simdi hemen islerin basina gecmem lazim, yine cok calismam lazim cooook…
A.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails