Tuesday, November 29, 2011

Kalbim Kambocya'da kaldi...

Biz geldik...
En buyuk hayallerimden birini gerceklestirdim sonunda, Angkor Wat'i gordum dunya gozuyle.
Ama gidince farkettik ki Angkor Wat'dan cok daha fazlasi bizi bekliyormus orada. Hayatimizin gezisi oldu sanirim...


Tarih dolu, cografya dolu, huzun dolu yani aslinda her yonden dolu dolu bir geziydi...
Hayatimda ilk kez bir ulkeye ve insanina asik olarak geri dondum.
"Cografya kader demekmis" anladim.
Inanilmaz fakir ama bir o kadar da guler yuzlu, temiz kalpli Kambocya insanina vuruldum.
Onlarca ani, binlerce fotografla geri dondum.
Bedenim fiziki olarak donmus olsa da kalbim orada kaldi.
Hala daha bir yanim o celimsiz, kucucuk bedeni ile bana kocaman sarilan kucuk kimsesiz kizi sarip sarmaliyor...


Yaklasik 1400 resmi duzenleyebildigim zaman gezi yazisini yazarim artik :)

Wednesday, November 23, 2011

Hemencik

Biz bi Tomb Raider oynayip geliyoruz, bir yere kaybolmayin ;)


Sunday, November 20, 2011

Evdeki kurabiye kokusu

En cok hosuma giden seylerden biri evin icine yayilan o mis gibi, sekerli koku...
Nedense bana inanilmaz bir kuzur ve mutluluk veriyor sicak kurabiyelerin kokusu. Birde yanina cay ile yemesi var ki...
Gectigimiz haftalarda kocakisisinin dogum gunu sebebiyle yaptigim fistik ezmeli kurabiyeler bunlar :) Eger malzemeleriniz tam ise yapimi yarim saatten fazla almayan, kokusu ile sizi buyuleyen harika kurabiyeler bunlar.
Tarifi asagida ;)


Fistik Ezmeli Kurabiye (Peanut butter cookies)

Malzemeler:
- 1/2 cup esmer seker
- 1/2 cup beyaz seker
- 1/2 cup tuzsuz tereyagi (oda sicakliginda yumusamis)
- 1/2 cup fistik ezmesi (tuzsuz ve varsa parcacikli olanindan)
- 1 yumurta
- 1 1/4 cup un
- 1 cay kasigi kabartma tozu (buradaki cay kasigi bizim tatli kasigi olcumuze denk geliyor)
dip not: cup olcu birimi bizdeki kucuk su bardaklarina denk geliyor neredeyse.

Yapilisi:
- Yumusamis yagi ve sekerleri karistirin.
- Fistik ezmesini ve yumurtayi ekleyip iyice karistirin.
- Un ve kabartma tozunu ekleyip hamuru guzelce yogurun. Hamur kulak memesi kivaminda olacak, yetmezse un ekleyin.
- Hamuru buzdolabi posetine veya strec filme sarip en az 3 saat buzdolabinda dinlendirin.
- 150 dereceye isitilmis firinda kurabiyeleri 20 dakika kadar pisirin. Firindan cikan kurabiyeler once cok yumusak oluyor, soguyunca sertlesiyorlar, sogumasini bekleyin ve servis tabagina alin.


Afiyet olsun :))



Bunlarda tarifini tesadufen buldugum ama o gunden beri hic kopamadigim cay kurabiyeleri. Pistigi anda evde sicak sicak ilk tepsi gidiyor ne oldugunu anlayamadan :)) Siddetle tavsiye ederim, yapilisi inanilmaz kolay ve genelde her evde bulunan basit malzemelerle yapiliyor.


Damla Cikolatali Kurabiye

Malzemeler:
- 1 cup beyaz seker
- 1 cup tuzsuz tereyagi (oda sicakliginda yumusamis)
- 2 cup un
- 1 cay kasigi vanilya (buradaki cay kasigi bizim tatli kasigi olcumuze denk geliyor)
- istege gore tarcin ve damla cikolata
dip not: Tarcin ve/veya damla cikolatayi ben goz karari koyuyorum, herkesin istegine gore konulan miktar degisebilir. Hatta bunlari koymayip baska seyler de ekleyebilirsiniz, keyfinize kalmis ;)

Yapilisi:
- Yumusamis yagi ve sekeri karistirin.
- Butun malzemeleri ekleyip hamuru guzelce yogurun. Hamur kulak memesi kivaminda olacak, yetmezse un ekleyin.
- 190 dereceye isitilmis firinda kurabiyeleri 20 dakika kadar pisirin. Firindan cikan kurabiyeler once cok yumusak oluyor, soguyunca sertlesiyorlar, biraz bekleyin sogusunlar sonra servis edin.


Afiyet olsun :))


Pazargununun sakin ve sessizligine sigindim rahat rahat blog yaziyorum bugun. Aslinda planda bu yil Singapurda duzenlenen Dunya Orkide Konferansina gitmek vardi ama cok yorgun oldugumuz icin vazgectik, evde dinlenme karari aldik. Kahvelerimizi alip memleketten gelen Uykusuz ve Penguen leri okumak da ayri bir keyif verdi dogrusu :)
En son iki yil once Munih'te her yil duzenlenen dunyaca unlu "Oktober Fest" e tren biletlerimizi bile almis oldugumuz halde, yorgun oldugumuzu bahane edip gitmemis ve sonrasinda cok hayiflanmistik :)) Ne yapalim bir gun oncesi Hamburg'dan donmustuk ve cok cok yorgunduk :D Evet evet biliyorum nasil yapariz boyle birseyi ama yaptik iste!! Umarim birgun telafi ederiz.

Neyse demem o ki umarim sonradan pisman olmayiz Orkide Konferansina gitmedigimiz icin :)

Dun alisverisi bahane edip kendimizi Orchard Road'un cilgin kalabaligina attik. Aman allahim o ne kalabalik oyle. Neymis efendim yilbasi geliyormus!! Insanlar birbirinin uzerinden atliyor resmen. Bu alisveris manyakligi, bu tuketim hizi beni inanilmaz uzuyor ve yoruyor acikcasi. Sizde alisverise cikmissiniz diyeceksiniz :) Bizimki zorunlu birkac birseydi, yilbasi kaygisi degildi ;)
Heryerde inanilmaz bir isilti, suslemeler, isiklar goz aliyordu. Kalabaliktan kacmadan once benim emektar fotograf makinasina yeni aldigim wide-angle lensimi denemek icin bir iki fotograf cektim hemen. Hakikaten iyi calisiyor, artik daha genis bir gorus acisina sahibim sayesinde :)))



Artik geleneksel olarak Orchard Road'a gidince Sakura restorana ugrayip "Pandan Leaf Chicken" (pandan yapragina sarili tavuk) yiyoruz her seferinde. Pandan yapraklari degisik bir kokusu ve aromasi olan, uzun uzun yapraklar. Pandan yapragina sarilan tavuk parcalari da bir baska guzel ve lezzetli oluyor, ozellikle yapraklarin aromasi ete gectigi icin herhalde. Olur da yolu dusen olursa tavsiye ederim, Far East Plaza'nin en ust katinda ;)


Ve baska bir geleneksel Orchard Road rutinimiz; matcha'li dondurma :)
Matcha bir cesit Japon yesil cayi, sanirim daha once de bahsetmistim truff tarifi verirken. Bu dondurmaci da Japon dondurmacisi zaten. Dondurmanin ucgen kulahi ve konulus bicimi de Japonlarin orjinalligine yakisir bir bicimde tabii ki :)



Umarim sizlerde guzel bir haftasonu gecirmis ve geciriyorsunuzdur :)

Thursday, November 17, 2011

Bir dogum gunu masali - alternatif baslik : 8x4=32

Kadinlarin dogumgunlerinde alinacaklar listesi ucsuz bucaksizken erkeklere alinabilecekler hep cok kisitlidir, iste bu sebepten her yil kocakisisinin dogum gunu yaklasinca ah ne alsam da mutlu etsem kocakisisini diye kivranir dururum. Hele hele benimki gibi herseyi olan! bir adama birsey almak zor zanaat. Herseyi olan dedigime bakmayin tabii ki bir ferrarisi veya o ferrariyi alacak karisi yok :)) Sadece olanla idare eden, mesela benimkinin onda biri kadar kiyafeti oldugu halde kiyafet istemeden yasayabilen ilginc bir yasam formudur kendisi :D

Neyse efendim benim cenem yine acildi kapanmaz, gelelim esas olaya ;) Dedigim gibi kocakisisinin dogumgunuydu ve ben yine ne alsam derdindeydim ki arkadaslarin "Universal Studio" ya gidislerini anlatmasi ile kafamda simsekler cakmaya basladi :) Tabii ya!! Erkekler her daim cocuk gibidirler o yuzden alinabilecek en guzel hediye gun boyu eglence ve oyun olsa gerek diye dusundum, yanilmamisim :))

Kutlu dogum haftasi etkinliklerine bir gece oncesinden baslayip guzel bir yemekle kutladik once. Ertesi sabah erkenden kendimizi Singapur'un eglence adasi Sentosaya attik. Zira Universal Studio da orada. Eh dogum gunu cocugu olur da seker cikolatasiz olurmu hic :D Universal Studio ya girmeden "Candylicious" da durup bol bol seker cikolata takviyesi yaptik kendimize. Hani insanin cocugu olsa kizar yeme o kadar seker miden bulanir diye, iste o hale geldik sekerleri yerken :)))
Ama bakarmisiniz bu sekerler yenmezmi! Bu reyonlar talan edilmezmi!!
Hatta kendime super bir sekerlik de aldim firsattan istifade onu da bir ara paylasayim :P



Tam seker komasina girmek uzereyken biraktik :) Ve Universal Studio ya dogru yoneldik...


Girer girmez Amerikan stili kendini belli ediyor her yerde bol miktarda. Insan bir miktar afallayip nereye bakacagini sasiriyor. Ilk saskinlikla birbirimize "aaa o da varmis", "bak bak suna bak" seklinde nereye bakacagimizi sasirmis ve kendimizi biraz kaybetmis olsak da, bir sure sonra toparlanip elimdeki haritaya gomuldum ve hizlica bir gezi rotasi cizdim hemencik :)


Heryer film endustrisini animsatan detaylarla doluydu yol boyunca. Dukkanlar, binalar ve hatta gorevliler bile insana kendini film setinde veya Holywood sokaklarinda (sanki omrumde gordum de!) gibi hissettiriyordu :)





Ilk saskinligi atip haritada cizdigimiz guzergaha gore gezmeye ve etkinliklere katilmaya basladik. Ilk duragimiz Madagascar Adasi idi! Madagascar filminin temasi ile duzenlenmis bu kisimda ilk olarak film kahramanlari ile burun buruna geldik ve onlarla birlikte fotograf cektirdik :)



Sonrasinda asagida gordugunuz botlarla Madagascara dogru yola ciktik :)


Nehrin uzerinde ilerlemeye basladik...


Magaraya girince iceride Madagascar kahramanlarini ve onlarin basina gelenleri izledik yine yol boyu. Bizdeki korku tunellerinin eglence tuneli hali gibiydi :)) Ama filmi seyretmis olmanin da getirdigi buyuk bir avantaj vardi tabii.


Eglence tunelinden ciktiktan sonra yolun karsi tarafinda olusmus bir kuyruk daha gorduk. Bu neymis diye bakarken karsimiza kocaman bir atli karinca cikti :)) Kimbilir en son ne zaman atli karincaya binmisiz en son :)) Hele hele insanin esi ile atlikarincaya binip cocuklar gibi eglenmesi gibi yokmus :D


Madagaskari bol eglence ile tamamlayip, acaba bir sonrakinde neler var diye merakli cocuklar gibi hoplaya ziplaya yola koyulduk :) Tam bir masal gibiydi, uzaklardan "Far Far Away" yani Shrek ile Fiona'nin satosu gorundu birden...




Sanki birden bire cocuklugumuzun masal kitaplarindan birinin icine dusmus gibi olduk. Her ayrinti inanilmaz guzeldi. Satoyu buyulenmis gibi izledik bir sure :) Satonun icinde calisan gorevliler bile kucuk elfler seklinde giydirilmisti :)) Bir ara uzaklardan cizmeli kediyi gordum, ortalikta dolasip fotograf cektiriyordu hayranlari ile yakalayamadim ne yazik ki.


Bilet veznesinde sizip kalan kurabiye adam :D


Ve satonun ilk etkinligi; ejderha seklindeki roller coaster - Turkcesini bulamadim yahu sesli sozluge baktim lunapark treni yazmislar! Lunapark treni de demekse :P
Ilk etapta bir miktar heyecanlandirsa da bizi, cok kisa surede alisip kahkahalar ve cigliklar atmaya basladik :))


Yok canim o kadar da korkutucu degildi, hatta cok daha korkutuculari vardi desem :)


Trenden agiz dolusu gulucukler ve trende savrulmaktan mi yoksa mutluluktan mi oldugu bilinmeyen bir sersemleme ile inip Shrek 4D gosterisi icin siraya girdik.


Sirada beklerken meraktan catladik. 4D ne, nasil oluyor diyerekten bir sure tahminlerde bulunmaya calistik. Iceri girince anladik ki adamlarin hayal gucu ve yaraticiliklari inanilmaz :) Sinema modundaki bir salonda gozluklerimizi takip izlemeye basladik ekranda beliren Fiona, Shrek ve esegi.

4D ile ilgili ilk algiladigimiz sey esegin islak hapsuruklarini suratimizda hissetmek oldu :))))
Ardindan Shrek ve esek at arabasina binip ilerlemeye baslayinca bizim koltuklarda hareketlendi ve kendimizi at arabasinin uzerinde bulduk :) Yol boyu tangur tungur ilerledikten ve hatta esen ruzgari saclarimizda hissettikten sonra birden orumcekler belirdi burnumuzun ucunda. Sonrasinda birden yolu kapladilar ve yuzlerce orumcek ayaklarimizin uzerinde gezinmeye basladi!! Tabii orumceklerin killi bacaklarini ciplak ayaklarimda hisseden ben cigligi bastigim gibi ayaklarimi havaya diktim hahahahahaha, kocakisisi de yarildi halime gulmekten :))))))

Sov bittiginde suratimizdaki gulumseme bir kat daha artmisti :D Mutlu mesut iki kucuk cocuk modunda hoplaya ziplaya devam ettik yolumuza, ama masal satosunu geride birakmak hakikaten zor geldi.




Bu da Fiona'nin sogandan yapilma dugun arabasi :)


Baktik eglenceye dalip yemegi unutmusuz cocuklar gibi, dogruca solugu 1950 lerin Amerikan restoranlari tarzinda duzenlenmis hamburgerciye attik :)



Dedigim gibi burada her detay inanilmaz, hicbirseyi atlamamislar ve sanki gercekten o anda orada yasiyormussunuz hissini harika vermisler :)


Yemegin uzerine kapinin onunde dans edip sarki soyleyen grubu izledik. Gercekten 50li yillarin filmlerine dusmus gibiydik :)


Daha sonra kaldigimiz yerden devam ettik ve kendimizi Jurassic Park temali kisma attik . Ne yazik ki onceki kisimlardaki eglenceyi burada bulamadik, cok fazla birsey yoktu.


Sadece 30 saniye suren, gordugumuz en kisa hiz treni :)


Sanirim Jurrassic Park kisminda en hosuma giden sey su asagida gormus oldugunuz sigara icmeyin figuru idi :))

Sonrasinda kendimizi Kevin Costner'in filmi "Waterworld" un setinde ve gosterisinde bulduk. Filmin aslini izlemis ve hic begenmemis oldugum icin (zaten adam bu filmden sonra batti!) endise ettim en basta. Ama gosteri inanilmaz guzeldi, izledigimize degdi hakikaten :)


Film seti seklinde kocaman bir sahne hazirlanmisti. Sahne dedigime bakmayin oyle ufak bisey degildi, icine birkac tane bot sigacak ve hatta manevralar yapabilecek kadar buyuk bir havuz ve cevrede insanlarin kosturabilecegi, atlayip ziplayip, tirmandiklari binalar...


Gosteri oncesinde bol bol seyircileri islattilar, ama ne islatmak!! Bazilari sudan cikmis balik gibi oldu resmen :)) Neyse ki biz "splash zone" (yani suyun sicradigi alanlar) da degildik de pek bir zaiyat yok :)


Sanki gozlerimizin onunde cekilen bir aksiyon filmini izliyor gibiydik gosteri basladiginda. Kapilardan zorla giren botlar...


Onlarla mucadele eden, savasan insanlar...


Patlayan silahlar, ucusan yumruklar...




Tutusan yakit deposu ve bol miktarda barut ve duman...
Gosteri hakikaten bizi buyuledi. aksiyon filmlerini hic sevmeyen ben bile agzim acik, heyecan icerisinde izledim.Kurulan sete, mekanik becerilerine ve oyuncularin profesyonelligine duydugumuz takdir ve begeni duygulari ile oradan ayrilip bir sonraki eglenceye attik kendimizi.


Sonraki duragimiz Piramitler, daha dogrusu "Mumya" filmi idi. Nasil boylesine hizli bir sekilde Waterworld filminden cikip Mummy filmine girdik biz bile sasirdik. Kurulan setler ve dekorlar oylesine inanilmaz oylesine gercekci ki anlatamam. Hatta kocakisisinin bazi fotograflari var eski Misir dekorlarinin onunde, istesek insanlari super kandiririz piramitleri gorduk Misir'a gittik diye :)))

Bu kadar gercekci olmalarindaki en buyuk pay sanirim boyutlari. Neredeyse gercege uygun yapildiklari icin bu kadar inandirici duruyor tum heykeller ve binalar.

Neyse biz gelelim isin eglence kismina. Piramit gibi yapinin icine girer girmez agzimiz daha da acildi, saskinligimiz gittikce artti. Ne yazik ki fotograf cekemedim cunku yine bir hiz treni oldugu icin, ve bu sefer cok suratli oldugu icin herseyimizi giriste kasalara birakmak zorunda kaldik. Eh bende resim cekme derdi olmayinca her ayrintinin tadini cikardim tabii :) Icerisi ilk giristen itibaren gercekten piramitlerin icindeymissiniz hissi veriyor insana. Karanlik, tozlu, gizemli, korkutucu ama heyecan verici...

Yaklasik bir bes dakika kadar labirentleri dolasip trene binilen kisma gelebildik. Trene bindigimizde biraz heyecanliydim acikcasi ama muthis eglendim. Her yer karanlikti ve nereye gittigini bile bilmedigimiz bir hiz treninde sagdan soldan firlayan mumya ve iskeletler arasinda yol aldik. Tabii sagdan soldan firlayan dedigime bakmayin siz, bizdeki korku tunelleri gibi dandik degiller, adamlar muazzam bir teknoloji ile yasatiyorlar o ani. Hersey gercek gibi, bilinmez ve super eglenceli.

Hatta biz oyle eglendik ki ikinci sefer de bindik :)) Gerci ikinci sefer ilki kadar eglenceli olmadi cunku nereden ne cikacagini biliyorduk artik. Ikinci sefer binmek icin yol alirken esas olayi kocakisisi yaratti aslinda.
Tam yeniden girdik piramitin icine, koridorlarda ilerliyoruz konusaraktan, o sirada da arkamizdan bir grup vik vik konusan, en fazla 15-18 yas araliginda ve izledigimiz onca Kore dizisi sonucunda zenginlesen Korece dagarcigimiz sayesinde Koreli olduklarini anladigimiz bir grup kiz bizimle birlikte ilerliyorlar. Konusma stillerinden ve seslerinden anlasildigi uzere gayet havaya girip motive olmuslar, yani kendilerini hakikaten ne oldugu belirsiz, issiz bir piramitte saniyorlar. Iste tam o sirada kocakisisi birden bire geriye onlara dogru donup cigliklarla kizlari korkutmasinmi!! Kizlarin cigliklari nice korku filmlerini bastirirdi ben size diyeyim. Ne oldugunu sasirmamla rengi revani atmis, korkudan yamulmus kizlari sakinlestirmeye calistim hemen, binbir ozur diledim ust uste. Zavalli kizlar dakikalarca kendilerine gelemediler! Peki bu arada kocakisisi ne mi yapti? Karnini tuta tuta kahkahalarla guldu dakikalarca kizlarin haline:) Deli midir nedir, elin Koreli kizlarini korkudan oldurecek de basimiz belaya girecek. Ama yaptigi delilikten cok eglendi o kesin :D Neyse dogumgunu cocugudur dedim dovmedim :P



Veee sira geldi ilk girdigimiz andan itibaren gozumuzu alan ve aklimizi celen buyuk trenlere...

Girdigimiz ilk anlardan itibaren kocakisisi "onlarda binermiyiz?" diye onlarca kez sordu. Her seferinde "bilmem bakariz, ben mavi olana binemem o tepetaklak donuyor ama kirmiziyi denerim belki" diye cevapladim durdum. Ve iste herseyi tamamladik sira "Battlestar Galactica" konseptindeki hiz trenlerine geldi. Sanirim bu eglence parkindaki tum hiz ve eglence trenlerini kademeli olarak hizlandirmislar. Cunku ust uste bindigimiz trenlerden sonra tum kusku ve endiselerimizi yenmis bulunduk. En son mumyadakine de binince oo tamam kirmiziya bineriz artik demeye baslamistim ben :D Eh bir cesaret (tabii cesaret dedigime bakmayin ilk bindigimde kuyrugum dustu korkudan) yollandik trenlere dogru.

Dedigim gibi bu trenlerde Battlestar Galactica konsepti vardi ve trenlerin iki tane ve farkli renklerde olmasinin sebebi de oymus. Kirmizi olan tren insanlaramavi olan cylonlara aitmis (yani uzaylilara). Dedigim gibi tepetaklak olandan gozum korktugu icin biz insan gibi insan versiyonuna binelim dedik ve kirmiziya yoneldik. Yine binis alanina ulasmak icin uzun koridorlardan yol aldik. Bu kez girdigimiz koridorlar bize bir uzay ussundeymisiz hissi yasatti, eh zaten az sonra binecegimiz "sey" de uzay mekigiydi zaten :D Saka bir yana saatte hizi tam 82.8km ye ulasiyordu bindigimiz trenin!

Tamam itiraf ediyorum ilk basta oldukca korktum, ve o ilk dusus aninda deliler gibi ciglik atip gozlerimi kapattim :))) Ama ilk saniyeleri atlatinca bogazimiz patlayana kadar cigliklar atip sesimiz cikmadiginda da gulmeye basladik :)))


Sonrasinda ne mi yaptik?? Tabii ki "cylon" olduk :)))

Kostur kostur mavi trenin icine daldik :D Bu sefer trenin ana govdesine oturdugumuz koltuklarin alt kismindan degilde govdemizin ust kismindan baglandik. Yani vucudumuzun serbest kalan kismi ayaklarimizdi bu kez kafamiz degil. Iste cylon olmak boyle birseymis :D Birde bir suratle giderken tepetaklak 360 derece donmekmis... birde bunu tam tamina 3 kez yapmakmis...

Tek kelimeyle anlatilmaz yasanir diyorum :D Ve bize bir kez yasamak yetmedi ikiser kez bindik her ikisine de! Aslinda ucuncuyu de planliyorduk ama trenden inince insan resmen dengesini kaybedip yalpaliyor ve bir on dakika kendine gelemiyor. Sonuc olarak ben bir kez daha binersem tum yediklerimi cikaracagim kanaatini getirdigim icin ikince seferde durduk :))



Zaten yavastan aksam karanligi cokmeye basladigi icin son duraga yoneldik ve kendimizi Broadway sokaklarinda bulduk :)



Film seti neymis, nasil olurmus gozlerimizle gorduk. Hani haberlerde deniliyor ya "film icin koskoca bir sehri yeniden insaa ettiler yapimcilar" diye, iste aynen oyleydi. Caddeler, sokaklar, metrolar, restoranlar... herseyiyle ama herseyiyle tam bir mahalle duruyordu karsimizda.



Sokaklardaki parkmetreleri bile yapmislar pes dedik! Daha ne ayrintilar, ne detaylar vardi anlatmam mumkun degil. Cadde boyundaki dukkanlar ve vitrinleri oylesine gercekciydi ki, insanin iceri girip alisveris yapasi geliyordu resmen :))


Hele bu eski model taksiye bayildik :)



Gece ayrintilarini bile dusunmusler, gece karanligiyla birlikte evlerden gelen isiklar da artmaya basladi...


Iyice enerjmiz tukenmisken "Monster Rock" adli muzikal tadindaki gosteriyi ve birde uzerine Steven Spielberg'in bombos bir studyoda nasil dogal afet yapabildigini ve NewYorku vuran cilgin kasirganin gercekte nasil yapildigini izledik. Inanilmazdi!

Son olarak Chaplin ile fotograf cektirdikten sonra yavastan cikis kapisina yoneldik. Gece iyice cokmus ve kapanis saati gelmisti. Sabah acilis saatinden bu yana zamanin nasil gectigini hic anlamadik :)))


Biz tam kapidan cikmak uzereyken kapidaki gorevli kiz bizi geri cevirdi hemen, nereye gidiyorsunuz havai fisek gosterisini kaciracaksiniz diyerekten.

Iyi ki de cevirmis... Yoksa hic hesapta yokken kocakisisinin dogumgunu serefine! atilan havai fisekleri izleme sansini kaciracaktik :)) Sanirim istesem boyle bir kutlama ayarlayamazdim :))


Gecenin sonunda da pastanin ustundeki mumu degil de dondurmanin ustundeki mumu ufledi kocakisisi, eh Singapur gibi tropik bir ulkede yasamanin dogal getirisi olarak :)))


Uzun lafin kisasi... Bu da kisamiydi dediginizi duyar gibiyim :D

Sevgiliye hediye edilen eglence hediyelerin en guzellerinden biriymis. Sanirim sevgilide oyle dusunuyor :)) Hele hele o eglenceyi birlikte yasamak inanilmaz guzelmis :)

Is guc kosusturmalarindan dolayi oldukca rotarli yazmis olsam da bu yaziyi, iyiki dogmussun hayatim daha nice mutlu ve guzel dogumgunlerini kutlariz umarim birlikte :D

dip not: Yahu biz Turkler ne gezentiyiz kardesim, butun gun her koseden bir Turk cikti karsimiza! ah birde su koca cenemiz ve gormedikligimiz olmasa! Senin boru gibi sesini ve yanindaki adama hava atislarini dinlemek zorundamiyiz kardesim biz, hic dusundunmu!?

daha dip not: Kendi ayagima kendim kursun SIKTIM sanirim. Hediye konusunda citayi feci yukselttim, seneye ne halt edecegim ben :))) Artik ne alirsam alayim begendiremeyecegim :)

en dip not: Alternatif baslik ne mi? Kocakisisine dedim ki hadi senin dogumgunu yazin bu sen bir baslik soyle diye, soyleye seyleye bunu soyledi. Ne alaka 8x4=32 diye sordum e yasim 32 oldu ya ondan demezmi! Olmaz bu baslik deyince de iyi o zaman 2x16 olsun dedi bu sefer!! Iste beylerin yaraticiligi bu kadar :D Bizde bekliyoruz ki bu halleri ile bizim ruhumuzun derinliklerini okusunlar, bizi anlasinlar... pehhh :D

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails