Wednesday, May 25, 2011

Bangkok Gezisi 1. Bölüm

Ne cok resim cekmisim, resimleri duzenlemekten yaziyi yazmaya halim kalmadi :) Bangkok gezimizi anlatmaya basliyorum, uzun olacak diye uyarayim her zamanki gibi zira cenem biraz dusuktur bilirsiniz :))

Daha oncede bahsettigim gibi aslinda sorunsuz ama benim pipiriklerimle dolu "aman salladi, yok simdi sallayacak" seklinde iki saatlik gayet temiz bir ucus sonunda vardik Bangkok'a. Bu sefer hic denemedigimiz Tiger Airways'i deneyelim demistik ve oldukca memnun kaldik. Tiger Airways de Asyadaki ekonomik havayollarindan biri, oldukca kaliteliymis ve en onemlisi temiz bir ucustu.


Aslinda sabah saatlerinde yola ciktigimiz icin, ucus da iki saat suruyor diye ogleden sonra Bangkok'u gezmeye baslariz diye dusunmustuk ama gittigimiz yerin buyuk sehir oldugunu hic hesaba katmadik tabii! Otele varisimiz aksamustunu buldu ne yazik ki. Halbuku trafik sorunu cok kotu diye ozellikle metro ile otele vardik ama yine de oldukca vakit aldi.
Otelimiz oldukca izbe ve salas gorunumlu caddeler arasinda 4 yildizli bir oteldi. Sonradan farkettik ki bu izbe ve pis goruntu aslinda sehrin tamamina hakim bir goruntu. Ancak otelden memnun kaldik, hele ilk girdigimizde yatagin uzerinde bizi bekleyen bu havludan file bayildik :) Nasil yapilmis bir sure cozmeye ugrastim ama nafile :)))


Biraz soluklanip kendimizi disariya atmaya karar verdik, hem karnimizi doyurur hemde sehir hakkinda biraz fikir sahibi oluruz diye. Gitmeden onceki arastirmalarimiza dayanarak "Sukhumvit" bolgesinin turistik bir yer olduguna ve yemek yemek icin uygun mekanlar bulunacagina karar verip oraya dogru metro ile yola ciktik.
Sukhumvit duraginda metrodan inip cevreye soyle bir goz attik ama bahsedildigi gibi turistik mekanlar pek goze carpmiyordu ne yazik ki. Metro istasyonu oldukca yogun bir kavsagin ortasinda, etraf cok katli isyerleri veya alisveris merkezleri ile dolu idi. Ustune birde tam aksam saati ve is donusu olmasi sebebiyle oldukca kalabalikti onun icin biran afalladik kaldik :) Yemek yeme icme icin uygun gorulebilecek tek yer sokak saticilariydi! Bangkok'da "street food" denen sokak yiyecekleri cok meshur. Her kose basinda bir el arabasi veya tezgah uzerinde mangali yakmis ne oldugu belli olmayan etleri pisiren insanlar gormek mumkun. Pislikten ve hijyenden bahsetmeyecegim bile, zira hijyen aranacak en son yer uzakdogu :) Ama sunu da belirtmeden gecmeyeyim ki Bangkok bu gune kadar gordugumuz en pis! uzakdogu sehriydi diyebilirim. Vietnam bile cok daha iyiydi.

Bunlarda bahsettigimi sokak saticilari iste...




Tam o sirada bizim gibi turist olduklari heryerlerinden belli olan ama bizden daha tecrubeli gibi gorunen birciftin kararli adimlarla biryere gittigini farkettik. Kocakisisi "dur bak bunlar biliyor gibi gel peslerine takilalim belki restoranlarin oldugu bolgeye cikariz" deyince bizde peslerine takildik yavasca :D

Boyle sacmalik yaparsan basina neler gelebilir diye dusunmek lazim tabii ki :)) Cunku yaklasik 10 dakika sonra kendimizi neon isiklarindan gorunmeyen bir caddede bulduk!
Yolun sagli sollu iki yani da barlarla dolu idi. Barlardaki musterilerin cogunlugu Asyali olmayan orta yas ve uzeri erkekler! ve karsilarinda, bos masalarda, cadde kenarinda dizi dizi Taylandli genc bayanlar veya travestiler!! Tabii biz bir an afallayip o sokaga girmis bulunduk acaba turistik kisim burasi mi diye :)) Baktik ki bizim gibi turistlere pek hitab eden bir yer degil burasi, yani en azindan adamlarin hicbiri karilarini elinden tutmus gezmiyor ortalikta :) Eh zavalli kocakisisininde sen git ben kalayim deme sansi olmadigini gore :D


Geri donup daha once arkadaslardan birinin tavsiye ettigi yeni acilmis alisveris merkezlerinden birine dogru yola koyulduk. Ilk gece icin lokal bir yerlere takilma ve cevreyi gorme cabalarimiz sonucsuz kaldi ne yazik ki. Singapur'dan pek de farkli olmayarak alisveris merkezindeki food court'da yedik yemegimizi. Neyseki ortam temiz, yemekler lezzetli ve Singapur'dan cok daha ucuzdu. Sonrasinda da soyle bir goz attik etrafa. Inanilmaz guzel pastalarin bulundugu bir reyonun onunden ayrilamayinca ben, kocakisisi minik bir pasta almak zorunda kaldi bana :) Sonra cok guzel bir baharat ve cay dukkani kesfettik, ancak cok yorgun oldugumuz icin bir ara tekrar bu dukkana ugramak uzere kendi kendimize soz verip otelin yolunu tuttuk. Donuste metro istasyonunun duvarinda su "ampul kafa" reklamini gordum ve paylasmadan edemedim :D


Otele kendimizi attiktan sonra cayin yaninda bu guzel pastayi mideye indirdik yatmadan once :)

Ic ses: sonra birde soyleniyorsun kilo aldim diye! ye sen ye boyle homini girtlak ye!!



Ertesi sabah erkenden uyandik, maksat sarayi ve bilimum tapinaklari gezmek. Yola cikmadan once kaldigimiz otelin balkonundan cevreye bir goz atayim dedim. Gorunen manzara icler acisiydi. Yokluk ve sefilligin uzerine birde inanilmaz bir pislik ekleyin, iste gordugumuz tam anlamiyla oydu...


Bir yanda yepisyeni, cok katli binalar yukselse de sehrin geneli inanilmaz izbe ve pis. Sokaklarda yururken ayaklariniz mutemadiyen camur oluyor.


Kahvaltidan sonra kendimizi hemen disari attik ve ilk is olarak kendimize 3 gunluk metro karti aldik. Her seferinde ayri ayri odemektense bu kart cok daha hesapli ve kullanisli turistler icin. Ve kartimizla saraya en yakin metro istasyonuna dogru yola koyulduk.
Bu arada en cok dikkatimi ceken seylerden biri taksilerin genelde pespembe olmasiydi. Pembe hastasi bir insan olarak buna bayildim iste ben :)) Birde buradaki "tuk-tuk" lar Phukettekilerden daha farkliydi. Bangkok daki tuk tuklarin hepsi bizim triportor dedigimiz aractan yapilmisti. Ama ne kadar teklikeli kullandiklarini bildigimiz icin hic yanasmadik denemeye. Zaten yolda yurumeye calisirken bile tuk tuk soforu yada taksi soforu sizi yoldan cevirmeye calisiyor. Bu israrlari ve turist kaziklama hevesleri yuzunden insan daha da uzak duruyor.


Vardigimiz metro istasyonu tren garinin hemen dibi olunca tren istasyonuna bakmadan gitmeyelim dedik. Zira iyi ki girmisiz cunku Bangkok'da para bozdurmak inanilmaz cile! Birde bizim gibi haftasonu gidip acik banka da bulamayinca ikiye katlaniyor bu eziyet. Tren garinda acik doviz burosu gorunce birkat daha sevindik iceri girdigimize.


Icerisi kalabalik ve tren saatini bekleyen insanlarla doluydu. Sanirim cogu tren gari birbirine benziyor bir nebze. Aslinda bizimkilerden pek de bir farki yok insanlar disinda, bizde kimse yerlere boylesine sere serpe uzanmaz evinin salonunda oturur gibi :)


Kocakisisi birde platformlara goz atalim dedi. Ogrencilik yillarindan hatirasi var, heryerde Haydarpasa'yi ariyor ama nafile :) Platformlar ve trenler inanilmaz kohneydi. Tabii fotograf cekmek icin ideal bir mekandi o ayri...




Garda isimiz bittikten sonra bir taksiye atlayip "Grand Palace" a yani saraya dogru yola ciktik. Bu arada taksicilere mutlaka taksimetreyi ac demek gerekiyor, yoksa bilerek acmiyorlar ve kafasina gore birkac kati para aliyorlar!! Saraya vardigimizda bekledigimiz gibi ortalik oldukca kalabalikti. Giris kapisinda kilik kiyafet kontolu oldugunu daha onceden okudugum icin yanimda iki sal goturmustum biri elbisemden acik kalan kollarimi ortmek icin kendime, biri de kocakisisinin kapri pantolonuna sorun cikarirlarsa beline dolamasi icin ona :) Ancak burada isi abartmislar ne yazik ki! Benim uzerimdeki sala olmaz dedikleri icin kocakisisinin cantasindaki kalin hirkayi giymek zorunda kaldim o sicakta! Kocakisisinin kapri pantolonuna da olmaz dediler ve oradaki kiyafet ofisinden kiyafet kiralamak zorunda biraktilar bizi.
Ancak daha sonra baktim ki Thai lilerin cogu boyle kiyafetlerle iceri giriyor kimseyi dinlemeden. Birde turist rehberleri demezmi eger rehber ayarlarsaniz kiyafet kiralamak zorunda degilsiniz diye!! O da endustri olmus yani, turistlerden para koparmak icin bin turlu sekle sokuyorlar kendilerini. Bizde inatla kendimiz gezecegiz dedik. Iceri girince de uzerimdeki hirkayi cikarip salimi sardim, kise de birsey demedi!

Saraya giris ucreti 350 THB (Thai bath) oldukca makul bir fiyat. Hatta bu alinan biletleri saklarsaniz bir hafta suresiyle sehrin biraz disindaki yazlik saray ve daha bir suru muze filan icin gecerliymis.




Saray oldukca gorkemliydi ve heryeri isil isil parildiyordu. Tabii bu parilti temizlikten veya yenilikten degil suslemelerden dolayi :) Heryer dore kapli. Gezdigimiz yer iki kisimdan olusuyordu, ilk kisim daha cok dini agirlikli binalarin ve tapinaklarin oldugu kisimdi. Hatta benim ayri biryerde bulundugunu zannettigim "Emerald Budha" da burada imis gorunce anladik. Ikinci kisim ise saray binalarinin ve hanedanligin bulundugu yer.

Neyse ben daha fazla anlatmiyorum, zaten resimler kendilerini anlatiyor bol bol :)








Tum detaylar, ince iscilik beni buyuledi diyebilirim. Saray gercekten cok gosterisliydi, sehrin kendisine tezat...





Bu da gorecegim gunu sabirsizlikla bekledigim, dunyanin 7 harikasindan biri "Angkor Wat" in minyaturu idi.


Eh dini bir mekan olur da monklar etrafta olmazmi. Hatta kocakisisi dayanamayip onlarla fotograf cektirdi birde :)



Heykellerin yani sira tum duvarlar eski hikayeleri anlatan resimlerle doluydu. Resimler ve islemeler buyuleyiciydi ama isik sorunu sebebiyle cok iyi cekemedim ne yazik ki, sadece birkac tanesi... Oradaki bir rehber baska bir gruba anlatirken dinledim hikayelerin bir kismini, her resmin ayri bir hikayesi var; iyi gunler, savas zamani, savas zamani gelip herkesi kurtaran super maymun gibi :))





Insanlar dua ederken...


Bundan daha once de bahsetmistim sanirim, insanlar dilek tutup buda heykelinin uzerine incecik altin varaklar yapistiriyor. Yapisinca mi dilekleri oluyor yapismayinca mi bilemiyorum :) Ama o pirtik pirtik altinlar ve heykeller ilginc duruyor.


Burasi da Emerald Budha'nin bulundugu binanin onu. Insanlar kocaman bir canagin icine ellerindeki cicekleri daldirip sonrada baslarindan asagi cicekteki sulari silkeliyorlardi. Iceride resim cekmek yasak, zira cok matah birsey de yok kucucuk cam bir kafesin icinde bir buda var ben iceri girince aman bu neymis dedim disari cikinca anladim onun emerald budha oldugunu, kocakisisi gormemis bile onu :)))


Daha sonra baska bir kisma gectik, iste burasi sarayin ve hanedanin gercek binalarinin bulundugu kisimmis. Anladigimiz kadariyla her yeni kral bir bina yaptirmis ama su anda cogu kullanilmiyor veya ancak resmi davetler icin falan kullaniliyor. Hanedan uyeleri nerede diye merakimiz uyandi. Kral zaten uzunca bir suredir hastahanedeymis. Digerlerinin yasadigi kismin da bizim uzaktan gordugumuz ancak girise izin verilmeyen, kapisinda silahlari dolu askerlerin bekledigi bir diger kisim olduguna kanaat getirdik.







Uzunca bir turdan sonra ayaklarimiza karasular inmis vaziyette kendimizi oradaki cafe benzeri yere attik. Eskiden olsa yuzune bakmayacagimiz ama buralarda iyice alistigimiz "young coconut" yani taze hindistan cevizlerimiz ile kendimize bir ziyafet cektik. Hic bu kadar buyugune denk gelmemistik, hem suyu inanilmaz ferahlaticiydi hemde ic kismi inanilmaz doyurucu. Hatta aksam yemegine kadar acligimizi oldukca bastirdi. Birde o kadar istahla yemis olmaliyiz ki gelip gecen herkes once bize bir bakip sonrada gidip kendilerine birer tane aldilar :)))


Grand Palace ve Emerald Budha gezimizi boyle tamamladiktan sonra kalan vaktimizi pek de uzak olmayan Wat Arun ve Wat Pho tapinaklarini gezerek degerlendirmeye karar verdik. Sarayin kapisinin disina cikinca yurume mesafesindeki tapinagin hangi yonde oldugunu kestiremeyince elimizdeki haritayla bogustuk dursuk bir sure.

Iste bu Bangkok'da yapilacak en buyuk yanlislardan biri! Zira elinde haritali birilerini gorunce bir suru insan ususuyor tepenize "nereye gitmek istiyorsunuz", "tuk tuk lazim mi? veya taksi lazim mi?" gibisinden. Onlari savusturduktan sonra sarayin yan kapisinda bekleyen bir bayan yaklasti yanimiza, bize yaka kartini gosterip "ben sarayda gorevliyim buyrun ben yardimci olayim nereye gitmek istiyorsunuz" dedi. Bizde yon sormaktan birsey cikmaz diyerekten gidecegimiz tapinagin hangi yonde oldugunu sorduk. Bize yolu gosterdi gostermesine ama o tapinagin saat 3'ten sonra acik olmadigini ve gormemizin mumkun olmadigini ekledi. Ve bize surekli acik olan 700 yillik ve yeni renove edilmis bir diger tapinagi onerdi, yanisira iki farkli tapinagi daha. Biz zaten kafamiz karismis durumdayken bakin ben surdan size bir arac ayarlayayim, normalde turistsiniz diye sizden daha cok isterler ben kendi dilimde konusup kisi basi 20 Bath gibi bir ucrete ayarlarim diye iyice beynimizi sulandirdi. Ve biz o karisiklikta kendimizi bir tuk tuk'un icinde bulduk.


Benim "hayatta binmem ben buna cok tehlikeli ve hizli suruyorlar" itirazlarimi da "endise etmeyin cok yavas kullanacak" sozleri ile bertaraf ettikten sonra biz tuk tuk ile yola cikmis bulunduk!

Once kadinin bahsettigi 700 yillik tapinaga gittik. Hicbirsey yoktu acikcasi pek fazla oyalanmadan oradan ayrildik. Sonraki hedef Big Budha idi. Ancak tuk tuk surucusu neredeyse hic olmayan ingilizcesi ile "jewelery shop" ve "to see" diyerekten bizi turistleri kaziklamaya calisan ve gorebileceginiz en ucuz mucevherlerin bulundugu bir dukkana goturdu. Kadin bundan bahsetmemisti diye homurdanarak mecburen dukkani gezmek zorunda kaldik. Bizi kapida ellerini ovusturarak karsilayan dukkan sahiplerine mucevherden hoslanmadigimi ve kullanmadigimi anlatirken canim cikti. Ama isik hizi ile hicbir mucevhere bakmadan (nasil bir kadinsam bende!) turu hizlica bitirince onlarda ikna oldu sanirim birsey almayacagimiza.

Biz bir sonraki durak Big Budha diye beklerken bu seferde karsimiza dusunebileceginiz herseyi bir gunde diktiklerini soyleyen bir terzi dukkani cikti!! Ne oldugunu anlamadan buraya da girmek zorunda kaldik. Yilisik ve bizi yolunacak kaz olarak goren saticiya takim elbise giymedigimizi, onun icinde ne kadar ucuz olursa olsun almamizin bir anlami olmadigini anlatmaya calisarak enerjimizi tukettik ve neredeyse kacarcasina ciktik o dukkandan da. Iyice sinirlerimiz gerilmis bir modda artik Big Budha ya gitmek istedigimizi soyledik surucuye. Ancak nafile! adam bizi bir baska mucevherciye goturdu. Birde ustune yarim yamalak ingilizcesi ile arsizca tembihlemezmi cabuk cikmayin iyice gezin diye!!!
Saticilarin neredeyse suratina bakmadan ve hicbir soylediklerini dinlemeden hizlica turlayip kendimizi dusari attik ama sinirlerimiz iyice gerilmisti. Kavga cikarmayisimizin en buyuk sebebi sehrin hangi kosesinde dahi oldugumuzu bilmemek ve surucunun tum kollarindaki binbir cesit dovmelerdi sanirim :D Hatta bir ara kocakisisine "bizde sofore parasini vermeyiz madem bizi kazikliyor" dedigimde, "adamin elindeki dovmeleri suratimda mi gormek istiyorsun sen" diye cevaplayisi bunun kanitidir :)))

Ha bu arada o dukkandan cikista kenarida hediyelik esya kisminda cesit cesit aromali sabunlar bulduk ve onlardan aldik kendimize. Birseyler aldigimizi goren surucu bizi resmen sorguya cekmezmi "ne aldiniz, kaca aldiniz" diye ancak sabun aldik dedigimizde ne aldigimizi dahi anlayamayacak kadar kotu bir ingilizcesi oldugundan surekli mucevher diye sayikladi durdu. Sonrasindada bizi baska bir dukkana goturmeye calisinca kararli bir sekilde artik Big Budha'ya gitmek istedigimizi, baska dukkan gezmek istemedigimizi soyledik. Zira kandirilmaktan ve gordugumuz bu sacma sapan muameleden canimiz SIKILMISTI. Sinirlenen sofor bizi ucurarak Big Budha'nin uzaginda bir yerde silkeledi. Aslinda anlasmaya gore bir ucuncu tapinak daha gezecektik ama ne biz gormek istiyorduk nede o bizi tasimak istiyordu. Parasini verdik ardina bile bakmadan uzaklasti!

Bizde boylece Bangkok'daki ilk gunumuzde kandirilmis ve aldatilmis olduk. Ancak biz yine iyiymisiz daha sonra ogrendik ki birkac kez ustuste kandirilanlar doluymu ortalik. Olan gunun geri kalanina ve goremedigimiz tapinaklara oldu! Hala daha dusunuyorum acaba o tapinaklar saat 3'te kapanmiyordu da kadin bizi kandirdi mi acaba diye...



Neyse Big Budha'da da bisey yokmus, oyle koskoca bir buda dikmisler mahalle arasi gibi bir yere, tek ozelligi o. Ama cevredeki mahalleler inanilmaz izbe ve dokuluyordu. Soyle bir turlayip uzaklastik oradan. Zaten hem gorulmeye deger birsey yoktu hemde aksam olmak uzereydi.

Birde su asagidaki kavanozlar dikkatimi cekti. Olunce yakildiktan sonra kullerini tapinakta tutmak icin oldukca yuksek bir miktarda para oduyormus insanlar. Garip...


Simdilik bu kadar...
Bir sonraki bolumde yemek kursu, Bangkok'un meshur pazarlari ve tekne turu ile bu geziyi sonlandiracagim umarim :)
A.

14 comments:

  1. havludan fil, o pasta:)), turistik olmayan barlar sokağı, altın yapıştırılan Buda heykeli nasıl ilginç nasıl güzel bir yazıydı... İnsanın ağzının suyu akıyor. Ama Uzak Doğu bana öyle uzakki...Hem o kadar uzun saatler uçmak, hem yiyecek kültürü... Sanırım senin sayfanda sürecek benim Uzak Doğu maceram:))
    Sevgimle

    ReplyDelete
  2. :))hijyen konusunda bir de afrika'yi görseniz, vallahi asya'ya kötü anlamda fark atar. Oriental Hotel'de sahane bir 5 çayi vardi Bangkok'ta umarim gitmissinizdir, yoksa bir daha giderseniz not edin :)

    ReplyDelete
  3. gercekten bekliyordum yazmayacak mi acaba gezi yazisini diye de dusunmeye baslamistim :) Cok merak ettigim bir yer yazi icin tesekkur ederim. Altini ne kadar cok kullaniyorlar oralarda her seferinde sasiriyorum. Nice gezmelere :)

    ReplyDelete
  4. Bedava dövme yaptırma şansını kaçırmışsınız, tüh tüh tüh :)
    Fotoğrafların hepsini tek tek... uzuuuun uzun inceledim :)
    Hatta şimdi tekrar inceleyeceğim :)
    Gezmiş kadar oldum yani.
    Teşekkür ederim kuzum, ikinci kısmı merakla bekliyorum.

    ReplyDelete
  5. Sayende sanal da olsa geziyoruz, teşekkürler...

    ReplyDelete
  6. laleninbahcesi sevindim begenildigine :) zira ben gezerken cok sey ogrenip hayretler icinde kaliyorum bazen onun icin paylasirken de ayri bir zevk aliyorum bilmeyenlere ilginc gelebilir diye :)
    Bu arada olur ya yolunuz buralara duserse memnuniyetle beklerim, turk usulu bir uzak dogu deneyimi yasayin diye ;)

    Pini oralari da goruruz insallah :)

    Gulcin sagol :) valla gezmek guzel de donuste bir suru is bekliyor oluyor ancak vakit bulabildim, birde o kadar cok fotograf cekmisim ki onlari ayirmak tam eziyet :))

    ReplyDelete
  7. Ellam dovmelerin modellerini begenmedik biz, hani yuzumuze gidecek sekiller degildi ondan :))))
    Cicim begendin umarim fotolari, operim cok ;)

    YAŞAMIN KIYISINDA hosunuza gidiyorsa ne mutlu bana :) Bu deneyimleri paylasmak bana da inanilmaz keyif veriyor.

    ReplyDelete
  8. Bir an söförün sizi asla big budhaya götürmeyecegini sandim neyseki bari sabun olsun almissiniz da kurtulmussunuz:) yoksa daha cooook dükkan dükkan gezerdiniz galiba..

    Simdi seni okudukca insanin oralara hem gidip göresi ama ayni anda da fersah fersah kacasi geliyor.

    ReplyDelete
  9. sunter hanim bende oyle zannetmedim degil :))
    ne zannediyorlarsa turistleri, biz en ekonomik sekilde nasil gezi yapalim diye planlarken canimiz cikiyor onlarda bizi kolumuzu boynumuzu mucevherlerle dolduracak kadar zengin zannediyor :D
    neyse bunu da ucuz atlattik cok sukur :)

    ReplyDelete
  10. Ah ah o resimleri çok sevdim ben. bir de bana bir hindistan cevizi gönderiyorsun hemen:)))uzakdoğuyu gezme planımdan çıkardım A-HCİM sayende her yerini görmüş olduk.

    ReplyDelete
  11. Nihan oyle planlardan vazgecmek yok hemen, gorulecek daha dunya kadar yer var buralarda sen gel yeterki bol bol gezeriz ;)

    ReplyDelete
  12. Valla ne diyim bu ara iyice bedenime kaçmış olan "gezgin ruh", kendini tatmin edecek imkanları bulamayacağından ötürü senin gezi hikayelerinden ve resimlerinden bol bol nasipleneceğim anlaşılan:)

    ReplyDelete
  13. anılarım canlandı:)
    tapınakları,tuk tuklarla gezmek,gece pazarları,3-5 dolara satılan taklit markalar,kendine özgü kokusu...ve inci satış noktaları kalmış aklımda...

    sevgiler...

    ReplyDelete
  14. zero umarim tamamlarim da gezi hikayelerini bir ise yarar :)
    Bu arada ozledik senin mutfak hikayelerini - soyleyeyim dedim :))

    CEPAYNASI tam da soyledigin gibi :) Bu arada o inci satis noktasi dediklerin su tuktuk cunun bizi oradan oraya gezdirdigi mucevher dukkanlariydi iste :)))

    ReplyDelete

Yorum birakan elleriniz dert gormesin ;)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails