Thursday, March 15, 2012

Kitaplarim

Yenileri geldi bile ben eskileri yazana kadar...
2011'in bitisinden beri yazacagim bu yaziyi, uc ay olmus daha da bekletmeyeyim yazayim topluca. Aslinda okudugum kitaplari tek tek alinti yaparak yazmayi seviyorum ama yazin bizimkilerin gelisi ile kavustugum bu kitaplari colde susuz kalmis bedevi gibi bir dikiste okudum. Arada mola verip yazi yazmaya firsat kalmadi, durum boyle oldu :)
Bu yazi biraz uzuncana bir yazi olacak simdiden soyleyeyim, eh soz konusu kitaplar olunca baska birsey beklenmez tabii. 2011'in son aylarinda okunmus kitaplarim topluca poz verdiler asagida gordugunuz gibi :)


Khaled Hosseini'nin "Ucurtma Avcisi" var ilk sirada...
Acikcasi bekledigimi bulamadim bu kitapta, hatta biraz SIKILARAK okudum. Zannedersem bu yazarin "Bin Muhtesem Gunes" kitabini daha onceden okumus olmamin payi buyuk. Bin muhtesem gunes cok daha etkileyiciydi, gerek hikayesi olsun, gerek yazarin anlatimi ve ustaligi olsun... Sanirim yazarin ilk kitabi oldugu icin biraz daha basit ve hata doluydu kitap. Okumaya deger mi derseniz, yine de okunabilir derim ama Bin Muhtesem Gunes'i onceden okumadiysaniz :)


...Akisi ters bir irmak! Beraberinde kozalaklari ve kurumus, kahverengi mese yapraklarini surukleyerek bir tepeden yukari dogru akan, okyanustan uzaklasan bir irmak. Ters yonde akarak cocuklugun altin cagina, ilk aile hayatina yeniden kavusmaya giden bir irmak. Zamani tersine cevirmeyi, yaslilik ve yokolus yazgisindan kacis ozlemini simgeleyen olaganustu bir gorsel imge! Ernest butun hastalarinin icinde uyuyan sanatciya hayranlik duyardi hep; bilincdisi geceler ve yillar boyu illuzyon saheserleri ortaya koyan ruya yaraticisinin onunde hurmetle sapkasini cikarmak istedi...

...Marshal'in, babasiyla iliskisi hakkinda Adriana'ya soyledikleri ise yaradi - iyi ana baba olmanin, cocuklari ozerk birer birey olarak yasamaya hazirlamak, onlara ana babalarini terk edecek olgunlugu kazandirmak - demek oldugunu soylemisti. Adriana, hayatinda ilk kez, babasinin kendisine dayattigi sucluluk duygusunu benimsemek zorunda olmadigini anlamaya basliyordu...

"Nietzsche Agladiginda" ile beni de aglatan Irvin Yalom'dan harika bir kitap daha. Kendi hastalarinin hikayelerinden ve analiz notlarindan esinlenerek yazdigi bu kitabin profesyonel psikologlar tarafindan degerlendirmesi nedir bilemiyorum ama bir okuyucu olarak bende tam not aldi. Tam anlamiyla bir bas yapit demeliyim. Kitabi okurken insan kendi kendini elestirirken, hatta kendi hayatini sorgularken buluyor cogu noktada. Veya bazen anlam veremedigi ama yine de yillardir omuzlarinda anlamsizca tasidigi o yuklerin benzerlerini baska insanlarin da tasidigina sahit oluyor. Dedigim gibi tam anlamiyla bir bas yapit bence, son zamanlarda okudugum en keyifli kitaplardan biriydi.




...Birkac dakika sonra kapi acildi ve iceriye tepeden tirnaga karalar kusanmis, dinc ve dimdik, yasini kestirmesi zor bir adam girdi. Uzun boylu, ince kemikli, genis alinli, cevik yapiliydi. Sert hatli bir burnu, kapkara gozleri vardi. Hayli uzundu saclari, lule lule zulufleri gozlerine dusuyordu. Dunya malindan uzak durmak icin dilenen Kalenderiler ya da dunyevi payeleri elinin tersiyle iten Melamiler gibi, cemiyetin geleneksel yargilarina kulaklarini tikamis olmaliydi.
Bu beklenmedik misafiri gorur gormez, fevkalade bir kimseyle karsi karsiya oldugumu hissettim. Bakislarinda, tavirlarinda, vucudunu tasiyisinda, ne denli siradisi oldugunu eleveren nisaneler vardi. Bilmeyen birine mese palamudu alcakgonullu ve kirilgan gozukur. Halbuki, ileride donusecegi o magrur ve koskoca mese agacinin tasiyicisi, habercisidir. Tabii goren goze!...

...Aklin kimyasi ile askin kimyasi baskadir. Akil temkinlidir. Korka korka atar adimini. "Aman sakin kendini" diye tembihler. Halbuki ask oyle mi? Onun tek dedigi: "Birak kendini, ko gitsin!"
Akil kolay kolay yikilmaz. Ask ise kendini yipratir, harap duser. Halbuki hazineler ve defineler yikintilar arasinda olur. Ne varsa harap bir kalpte var!...

...Tanri kili kirk yararak titizlikle calisan bir saat ustasidir. O kadar dakiktir ki sayesinde hersey tam zamaninda olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye gec. Her insan icin bir asik olma zamani vardir, bir de olmak zamani...

Okumakta biraz gec kalmis da olsam, son yillarda okudugum en harika roman; "Ask"
Sanirim cogu okuyucu gibi benim de kalbime kazinan romanlardan biri oldu bu. Sems ile ilgili detaylari okudukca kendimi buldum sanki onda, gozu kara ve sozunu sakinmaz halini sevdim, bedelinin basiyla odenecegine sasirmadim nedense bu bedeli manevi olarak cogu kereler odemis biri olarak...
Boyle eserler kirk yilda bir geliyor, yillar gecse de izi hafizalardan pek silinmiyor. Kesinlikle kacirilmamasi gerekenlerden biri daha.





...Annemi oldurdum. Daha biraz once. Bu fena seyi yaptiktan sonra silahi annemin basucuna biraktim. Basindan vurmustum annemi. Kundura boyasi kadar siyah saclarinin dagildigi yastiginda bir gul acar gibi olmustu. Gozleri oyuncak bebek gibi acilmis, agzi aciyla aralanmisti. Bagirmamis, inlememis, sessizce olmustu. Onu oyle birakip odasindan ciktim...

...Hayatta bazen kirpiklerinizin golgesinden baska siginacak yeriniz olmaz. Herkes kotuluk yapar size. Bu boyle olmasina ragmen, orman, agaclar, sular, kuslar, gokyuzu ne kadar guzeldi. Mutlu olmaya dair bir umudum var benim. Avlanan ceylanlar son ana kadar yarali govdeleriyle dogrulup kosup kacmak, avcinin elinden kurtulmak isterler. Yaparlar da bunu. Yaralari ne kadar olumcul ve derin olursa olsun. Vurulup dustukleri yerden kalkip kacarlar. Yasadigim su hayatta, kirpiklerimin golgesi kadar bir yerde bile hayat kalmadi bana...

"Kirpiklerimin Golgesi" Sebnem Isisguzel ile ilk tanisma kitabim oldu. Gordum ki yazarin hakkinda yazilan tum o ovgu dolu yorumlar bosa degilmis. Kitabi okurken gozyaslarinizi, aci ve korku nidalarinizi tutamiyor, hayretinizi dizginleyemiyorsunuz. Yazarin kaleminden saf aci damliyor. Kocuk bir kizin gozunden yasananlari boylesine gercekci, boylesine net anlatisi inanilmaz. Okudukca iciniz aciyor ama kitabi bir yana birakamiyorsunuz. Tam anlamiyla bir ustalik eseri bence, Sebnem Isisguzel'in diger kitaplarini okumayi dort gozle bekliyorum simdi...




Siradaki bir diger kitap yine Elif Safak'tan; Firarperest. Oncesinde Ask gibi harika bir kitabi okumus oldugum icin mi yoksa baska sebeplerden mi bilemiyorum ama ben bu kitabi hic sevemedim. Hatta hayatta cok nadir olarak yaptigim seylerden birini yapip yarida biraktim, bitiremedim! Tamami koseyazilarindan olusmus bu kitap beni pek sarmadi, zaten hicbir kitabina kiyip birakamayan kucukkiz kardesin bu kitabi sorgusuz sualsiz bana birakisindan belliydi kitabin birseye benzemedigi :) Kitapta tek kayda deger sey cizimlerdi bence.



Benzer cumleleri okumakta pek gec kaldigim, Paulo Coelho'nun "Simyaci" si icin de soyleyecegim. Kitap bittiginde yasadigim tek kelimeyle hayal kirikligi idi! Sanirim bazi kitaplarin isimleri kendilerinden one geciyor zamanla, sonuc olarak da okurlarin beklentisi cok yuksek oluyor. "Divan" i okuduktan sonra Simyaciyi okumam da bir diger sanssizlikti sanirim, yazar ne anlatirsa anlatsin Divan'in yukselttigi citayi gecmek zordu o noktada. Pek bir cocuk kitabi gibi kaldi, sevmedim sevemedim, Simyaci ismine cok daha guzel bir kitap yakisirdi...





Son olarak da henuz memleketten kitaplarim gelmeden buradaki kitapcilardan aldigim, kapagina hayran kaldigim bu kitabi yazip bitireyim. Burada yasamanin getirisi olarak gittikce uzak dogu kulturune karsi artan bir merak ve ilgi olusmakta bende haliyle. Simdi cogu seyi daha iyi anlayip, tecrube edip, yorumlayabilmenin getirisi de var tabii.
"Balzac and Little Chinese Seamstress" (Balzac ve Kucuk Cinli Terzi kiz) 2011'in baslarinda alip okudugum bir kitapti. Mao yonetimini ve o zamanlarda yasananlari insanlarin hayatlariyla orguleyip oldukca ilginc bir dille anlatiyor kitap. Hic ilgi alanim olmadigi halde o zamanin tarihi ve politik olaylarina ilgi duyarken buldum kendimi kitabi okurken. Hic bilmedigim detaylara isik tutmasi da cabasi. Ilginc bir kitapti, Turkce cevirisi varmi bilmiyorum ama er yada gec olmasi lazim bence. Birde filmi varmis bu kitabin yeni farkettim, uzerinden cok gecmeden onu da izlemek lazim ki hersey tam yerli yerine otursun.

Simdilik benden bu kadar, neredeyse bir koca senenin kitaplarini tek yazida yazdim ya daha ne olsun degil mi :))
Neyse umarim digerlerini okudukca okudukca yazarim tek tek.

6 comments:

  1. Irvin Yalom benimde severek okuduğum,takip ettiğim bir yazar.Divan ve Nietzche ağladığında en beğendiklerim.

    ReplyDelete
  2. Divan çok sevdiğim kitaplardandır benimde.

    Aşk'ı da çok beğenmiştim. Balzac ve küçük Çinli Kızı hiç duymadım ve çok merak ettim.

    ReplyDelete
  3. Ben de Bin Muhteşem Güneş'i daha çok sevdim, gerçekten harika bir kitaptı. Elif Şafak'tan Aşk'ı daha yeni okudum. Şems'in 40 kuralını, Mevlana ile Şems'in hikayesini farklı farklı karakterlerin ağzından anlatmasına bayıldım.
    Kitap okumak güzel şey, insanın önünde dünyalar açılıyor. Misal ben Afganistan'ı Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile tanıdım.

    ReplyDelete
  4. emili gercekten basarili, bende severek okuyorum :)

    laleninbahcesi sevindim Divan konusunda yalniz olmadigima, sevilmeyecek gibi degil hakikaten.
    Balzac ve kucuk cinli terzi kizi henuz Turkceye cevirmemisler sanirim :(

    Judy Bin Muhtesem Gunes daha guzeldi diye duydum cogu kisiden, sanirim herkes hemfikir ;)
    Ask'i yeni okuduysan hala etkisindesindir ne guzel, bende ikinciye okumayi planliyorum :))
    Dedigin gibi Afganistan'i cogumuz yasayan bir insanin gozunden gorduk tanidik bu kitaplarla, haberlerde izlemekle olmuyor sadece.

    ReplyDelete
  5. Kitap fuarına gitmeden önce iyi geldi bu post, Firarperest hakkındaki düşüncelerim paralel, Divan'ı tekrar okumak istedim-bazen yapıyorum 2.baskıyı-, Kirpiklerimin Gölgesi'ni merak ettim, kapaktaki bebek özellikle mi Çaki'ye benziyor??
    Aşk ise Aşk yahu!

    ReplyDelete
  6. kitana hosgelmissin :)
    Kirpiklerimin Golgesinde guzel, yani ben begendim tavsiye ederim ;) kapaktaki bebek hakikaten cirkinmis ama simdi sen soyleyince farkettim daha once dikkat bile etmemisim :))

    ReplyDelete

Yorum birakan elleriniz dert gormesin ;)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails