Sunday, September 11, 2011

Cin mali cupcake kursu ve tehlikeli bir pazar gezisi

Cumartesi gunu isyerimin ayarladigi bir cupcake kursu vardi. Ilani ilk gordugumde heyecanlanip atladim hemen bende katilacagim diye. Cunku ilanda royal icing ve seker hamuru ile susleme bilgilerinin verilecegi bir kurs oldugu yaziyordu ve bende bir mutfak faresi olarak bu kursun bana uygun oldugunu dusunmustum.

Yanilmisim!!

Hem de ne yanilmak... Kurs baslangic seviyesinin de altiydi neredeyse. Toplamda otuz kisilik grupta bir allahin kulu cupcake yapmamis omru hayatinda - ben haric. Zaten asci Cinli kadinin biriydi ve cogunlukla da cince konustu durdu! Bununla da kalmayip susleme kisminda da elle tutulur gozle gorulur birsey yoktu! Royal icing hazirlamayi gosterdi guya ama hazirlarken yumurta aki kullandi kolayina geldigi icin. Diyemedim "dunyanin bir numarali pasta sefleri yumurta akini royal icing icin kullanmiyor cunku cig yumurta akindan bir suru hastalik bulasiyor!!" diye. Gicik oldum oturdugum yerde. Malzemeler, ortam, ogretilenler oylesine ucuz oylesine basitti ki...

Tam Cin mali cupcake kursuydu yani. Elin cinlisi ne anlar cupcake yapmaktan allahini seversen, hem tatli bile sevmiyor ve yemiyor ki bunlar!
Asagidaki cupcake de verilen dandik otesi malzemelerle yapabildigim en duzgun susleme oldu :(



Tabii kurstan memnun kalmayan tek kisi bendim sanirim, diger katilanlar oyle eglendilerki sormayin gitsin. Yalniz omurlerinde hic mi birsey gormemisler (pasta kitaplari ve binlerce pasta blogu gibi) yoksa ben mi fazla mukemmeliyetciyim bilemedim. Zira ben malzemelere dandik derken ve dogru duzgun bir susleme yapamazken cevremdekiler cilginlar gibi oynadi durdu. Ama ne oynamak :))) Bana sorarsaniz ilkokul cocuklari da bu kadar el becerisine sahip zaten, yahu 25 yasindaki bir insan yapa yapa bunu mu yapar sorarim size!?
Yanimdaki kizin susledigi icler acisi cupcakeler asagida - gizlice resmini cektim paylasmak icin :)) Ama cok feci gorunmuyorlarmi sorarim size.

Birde yaptigimiz sanat eserlerini!! eve getirdik kurs sonrasi. Kocakisisinin kutuyu acar acmaz yuzu morardi, sonrasinda da ilk cumlesi "ne kadar ucuz gorunumlu renkler boyle" oldu :))



Bugun de pazar gezisi yapalim dedik ve daha onceden de (ailemizle beraber) gitmeyi planladigimiz ama gidemedigimiz (iyi ki gitmemisiz isabetli kararmis) dogal reservlerden birine dogru yola koyulduk. Patronum ve arkadaslar cok methetmislerdi Sungei Buloh Wetlands isimli bu dogal rezervi (yada Turkcesi dogal koruma alani sanirim). Hatta timsahlari gormek icin sabah erken saatlerde gitmek lazimmis biz onun icin kendimizi guvenceye alip oglen gittik :))
Iyi de yapmisiz zira girer girmez bizi karsilayan Singapur'un karakteristik! hayvanlarindan monitor lizard oldu yani monitor kertenkelesi. Karakteristik diyorum cunku bu ada da bol bol gorduk bunlardan, hemde sehrin icinde olmadik yerlerden bile cikabiliyorlar. Birisi sormustu bana orada hic sokak kedisi kopegi yokmu diye. Sanirim bunlar olsa gerek buranin sokak hayvani :)) Saka saka o kadar cok degiller en azindan.

Neyse efendim, dedigim gibi daha rezervin kapisindan girer girmez bizi bunlar karsiladi, tabii bende ufak capli bir ciglik, hoplama ve titreme belirdi o anda. Zira kucucuk kertenkeleye bile dayanamayan ben bir metreden buyuk bu yaratigi hemen yanibasimda gorunce feci tirstim ne yalan soyleyeyim :)) Kim tirsmaz ki!



Giriste gordugumuz monitor lizardlarin soku ile iceri girsek mi girmesek mi diye birbirimize bakiyorduk ki kocakisisi ile hadi dedik girelim, geldik buraya kadar donmek olmaz. Ilk giristeki sulak arazinin uzerine yapilan kopruden gecerken dedim ki "zaten cogu yer boyle yuruyus yolu seklindeymis, platforma cikamazlar cok yuksek bu platformlar" diye. Tabii bilmiyorum daha o zamanlar basimiza gelecekleri.


Benim lafim bitti bitmedi asagidaki tabelayi goruverdik. Dikkat timsah cikabilir! manasinda. Ikimizde ciddi ciddi tirstik bu sefer, nereye geldik biz yaaaa demeye basladik.


Ve kopruyu gecmemizle birlikte kendimizi bu patika yolda buluverdik. Yani timsah gayet rahat cikar tabii nehrin sularindan buraya. Ha birde tum reservin yuruyus parkurlari boyleymis sonradan gormus bulunduk!


O andan itibaren bizi aldi bir korku, duydugumuz her hisirtida saga sola bakinmaktan birsey anlamadik. Her an bir koseden timsah cikacak diye tas kesildik korkudan. Ne birsey gorduk ne birsey anladik cevreden. Hani birsey saldirsa bir kisi bile yok cevrede oyle issiz sessiz bir yer. Bildiginiz ormanlik alan, daha dogrusu bataklik ve biz iki ahmak! titreyerek geziniyoruz :)))

Kocakisisi surekli soyleniyor "Zopa yok ki zopa, bir zopa olsa neler yaparim" diyerekten. Sanki timsah cikinca sopayla dovup korkutabilecegiz :)) O arada cantadan birsey cikardi, birde baktim ki bizim evdeki sebze bicagi :))) "Yahu adam sen onu hayvanin derisine bile sokamazsin, o arada o bizi yutar da sindirir bile" dedim ama dinletemedim :D Herseye ragmen adamim beni korudu ya da korumak icin elinden geleni yapti :))


Derken biz iki urkek tip titreyerekten yururken :)) yolumuzun ortasina salinarak asagidaki arkadas cikmaz mi! Hemde biri gidiyor digeri geliyor!! Bayagi bayagi hizlilardi ve boylari 2 metreyi cok rahat geciyordu. Allahim nerelere kacayim, yolun ortasinda bunlar kenarinda sular var. Suya atlasam timsah kapar, o kapmazsa bataklikta olurum zaten. Bunlar bize dogru bir saldirsa iste o an bittigimiz andir! Bu arada elimize tas aldik hani gelirlerse atacagiz :))) Neye yarardi bilemem ama durumumuz tam komedi veya umutsuz vakaydik bilemem. Derken sessizce yoldan cekildiler ve suya daldilar. Bizde yuregimiz agzimizda titreyerek yola devam ettik.


O arada onumuze bir gozlem kulesi cikinca sevindik. Neyse biraz sunun tepesine tirmanalim ve soluklanalim daha uzun yolumuz var diyerekten. Kulenin girisinde ne yazsa begenirsiniz! "Bu siginak sadece sizlere degil diger vahsi canlilara da (yilan ve orumcekler gibi) e sahipligi etmektedir, lutfen onlari rahatsiz etmeyiniz". Tirsarak ve kufrederek en tepeye tirmandik. Asagida monitor lizardlara yem olmaktansa yukarida yilanlara soktururuz kendimizi diye :) Neyse ki birsey cikmadi da biraz batakligi izledik tepeden.


Karsi kiyilar da Malezya kiyilari.


Oyle hizli ve stres dolu bir geziydi ki hicbirsey goremedim nereden hayvan cikar bizi isirir diye tetikte beklemekten :) Ama en onemli birkac seyi fotografladim tabii ki. Bu agaclar buradaki batakliklarda bulunan cok onemli bir agac turu; mangrove. Kokleri inanilmaz...


Ve en son olarak bunu da paylasayim dedim :))) Gezinin sonlarina dogru, korku ile ne cikacak bir sonraki koseden diye beklerken bu cikti birden bire. Kocakisisi de demezmi "korkma korkma roket atarli bir adammis" diye, koyverdim orada kahkahayi adamin suratina karsi :D


Yine bir macera bulduk girdik icine kisa sureli de olsa, akillanmayiz biz!
Ama bundan sonra dogal rezerv falan yok tovbe gitmem, bana gore degil "ah ne guzel dogal hayat, hayvanlar dogal ortaminda iste lay lay lay" muhabbetleri. Ben biliyorum onun dogal ortami oldugunu da hayvan biliyormu bakalim o ortamin benim dogal ortamim olmadigini ki saldirmasin!

Yarin is var ben burada oturmus blog yaziyorum gece yarisi olmus bile, artik bana musade :))
Umarim sizler guzel ve korkusuz bir haftasonu gecirmissinizdir :)

Dipnot: Susan Miller'in aylik burc yorumunu okudum gecen gun 12 Eylul'de evi su basabilir aman dikkat diyordu. Hic olmayan sey bu aksam sularimiz kesildi! Oyle bir tirstim ki! (zaten bugunum tirsmakla gecti hep) Musluklari beser kere kontrol ettim :))) Bu hatun harbiden biliyormu ne!

Friday, September 9, 2011

Aile ile beraber - Part I (Haziran 2011)

Ailemiz gelecekti, geldi, gitti derken gunler nasil gecti anlamadik bile. Anlatacak, yazacak ve resimlenmis cok sey var ama simdi onlari tek tek yazsam bitiremem hayatta. En guzeli gunu gunune yazip paylasmakmis ki onu da yapamadim, bizimkilerle vakit gecirmektense oturup blogumla oynasamadim ne yalan soyleyeyim :) Bende dedim ki en cok akilda kalan ve ilgi ceken, daha once de paylasmadigim seyleri bir arada paylasarak anlatayim.
Bizimkilerin gelisi ile farkettim ki buradaki cogu sey bizim icin "siradan" olmaya baslamis bile :) Bu da demek oluyor ki cogu sey artik ilk seferki kadar ilginc gelmiyor ve dolayisi ile paylasmiyorum bile. Onlara ilginc gelen ve daha once paylasmadigim cogu seyi de bir araya toplamis oldum boylece :))

- Ilk gun yol yorgunlugu ile beraber yamulmasinlar diye sokak sokak gezdirmesem de, ikinci gun haydi yeter bu kadar diyerekten Singapur'un en meshur mekani "Orchard Road" a dogru yola ciktik. Bir yandan havanin sicakligina ve de nemine alismaya calisirken, diger yandan da saskin bakislarla bu cekik gozlu insanlar diyarini izlemeye koyuldular :))) Cekik gozlulerin hepsi "Japon" du onlar icin :) Cogunun Cin kokenli Singapurlu oldugunu ve burada cok da fazla Japon bulunmadigini anlatmak zorunda kaldim bir muddet :)) Bir de bir ara babam demezmi "bu ne ya hep coluk cocuk ortalikta, hic okullari yokmu bunlarin" diye, bos bulundum cevreye bakindim bir hani nerede cocuklar gibisinden. Sonra farkettim ki yetiskinler cocuk gibi gorunmus babamin gozune (dogal olarak) herkesi coluk cocuk kategorisine sokmus :D

-Biraz cevreyi ve alisveris merkezlerini gezdikten sonra daldik yemeklerin oldugu kisma. Zira eminim ki Turkiyede'de bol miktarda bulunan Mango magazasinin Singapur subesi yerine lokal yiyecek icecekleri gorup tanimak daha ilginc tabii :) Acilisi Vietnama ozgu "Prawn Rice Roll" ile yaptik, yani pirinc yufkasinda karides ile. Kucuk kardes daha isin basinda "iyyyy cok igrenc kokuyor kusacagim" diye giciklik yapinca bende sinirlendim tabii "Uzakdogudasin kizim evinde annenin yemeklerine benzemez bunlar" diyerekten. Ben kizinca da anne ile baba seslerini cikarmadan yediler zavallilar :))) Ama hic de o kadar kotu degil aslinda tadi, onu yiyemezlerse hicbirseyi yiyemezlerdi ki :)

-Ikinci olarak Japonlara ozgu "Takoyaki" yani ahtapot toplarindan yedik. Asagida gordugunuz gibi buyuk bir el huneri ile pisiriyorlar bu toplari ozel kaliplarda, icinde genellikle ya ahtapot yada bilimum deniz urunu oluyor. Aslinda mayonez benzeri soslar ile servis edilse de biz sossuz yiyip tadini almak istedik.


-Hemen ustune tatli olarak yine Japonya'ya ozgu "Taiyaki" den yedik, yani balik seklinde kaliplara dokulen bir cesit ici dolgulu waffle. Tabii is tatli olunca bir baktim kimsenin sesi solugu cikmiyor, kimir kimir goturuyorlar :)))



- Ertesi gun hemen Cin Mahallesinin yolunu tuttuk. Singapurun olmazsa olmazlarindan biri, her kosedeki taze meyva suyu ve meyva saticilari. Ben hayatimda bu kadar cok meyva ve meyva suyu tuketilen bir baska yer daha gormedim ve eminim ayrilinca en cok ozleyecegim seylerden biri bu olacak :) Neyse Cin mahallesinde gezmeye baslamadan bizimkilerin saskin bakislarla yaklastigi meyva tezgahindaki meyvalari tanittik oncelikle onlara :))
Asagida longan (en ondeki), rambutan (ortadaki kirmizi-sari tuylu), jackfruit (en arkadaki yesil) ve lychee (ortadaki kirmizi-yesil tuysuz) leri goruyorsunuz.


-Gezmeye baslamadan once turlu turlu taze meyva sulari ile depolari doldurduk once :)) Iste bu benim favorim Soursop-Red Dragonfruit :)) Bayiliyorum bu karisima, hele rengi tam benlik. Bu arada meyva isimlerini oldugu gibi yaziyorum ne yazik ki Turkceleri yok. Tabii babamin dragonfruit (yani ejderha meyvasi) icin uydurdugu yeni adi saymazsak :D Iki ay boyunca meyvaya canavar meyvasi dedi durdu :)))


-Daldik Cin mahallesine... Cin mahallesindeki Hindu tapinagindan goruntuler bunlarda.


-Ve gezmekten yoruldugumuz, ayrica bizimkilere icirdigimiz onca meyva suyunun da yardimiyla tuvalet aradigimiz bir sirada :) attik kendimizi cay evine. Daha once surada da bahsetmistim detayli olarak bu cay evinden. Bizimkilere cin usulu bir cay seromonisinin yanisira, su meshur "bin yillik yumurta" yi da tattirdik. Tabii bu isim yumurtanin gorunumunden dolayi oyle, aslinda gunluk yumurta :D tum is yumurtayi cay ve diger baharatlarla kaynatmakta. Resim koymuyorum cunku daha onceki yazida koymusum.


-Birde cay evinde "Bun" larla ilk kez tanistilar :) Bun bir cesit Cin ekmegi. Ici cesitli dolgu maddeleri ile doldurulmus, pirinc ununa benzer bir undan yapilma, genelde buharda haslanmis ve ilik servis edilen bir ekmek. Asagida gordukleriniz de "pandan yapragi" aromali.


-Cay evinden cikip gezmeye devan ettik. Bizimde surekli onunden gecip bir turlu icine girmeye zahmet etmedigimiz Budist tapinagini gezdik bahanesiyle.





-Cevre turlarina yavas yavas devam ederken bir gunumuzu bizimkilerin cok ilgisini cekecek onlarca seyin oldugu market turuna ayirdik :)) Yanilmamisim cunku neredeyse tum market boyunca "o ne? bu ne? ne icin kullaniliyor? neye yariyor? sebzemi meyvami?" seklindeki binlerce soruyla bogustum. O kadar cok degisik ve orjinal sey var ki haksiz degiller yani. Markette isimiz bitince kucuk kardesten tebrik bile aldim "abla iyi kafayi yemedin hem sorduklari herseyi cevapladin hemde birde ustune alisveris yaptin" diye :D Ama market turu beni oldukca sersemletmisti ne yalan soyleyeyim, kendimi genel kultur ve gramerden doktora savunmasi veriyor gibi hissettim :)))

-Ben bugune kadar hic markete fotograf makinasi ile gitmedigimden :D ilginc seyleri de paylasamamisim, kucuk kardes sagolsun fotografladi bir suru ilgincligi bu vesileyle. Mesela bende ilk gordugumde sok olmus ve de biraz tirsmistim bunu ama sonra alismisim ki unutmusum. Bizimkiler sasirinca farkettim yeniden :)
Bu resmini gordugumu sey siyah tavuk efendim :)) Fotograf cok net cikmamis diye internetten baska fotograflarda bulup paylastim. Hakikaten boyle simsiyah bir tavuk turu varmis, genelde Asya'da tuketiliyor ve bildigim kadariyla Cinliler corbaya falan kullaniyorlar. Su ana kadar hic denemedim acikcasi, denemeyi de dusunmuyorum cunku cok kotu gorunuyor :)) Ama soylenenlere gore tadi normal tavuk gibiymis.



-Bu fotoyu da yine internetten buldum, fotograflar ve sunum ne kadar farkettiriyor degil mi? Sanirim onume bu tabak gelse denemeyi dusunebilirim :)) Ama yok yok yiyemem yahu, baksaniza simsiyah birsey :(


-Veeee bir diger ilginclik, igrenclik... Burada bolca tuketilen hayvansal urunlerden biri; Tavuk bacagi!
Neden ve nasil hic bilmiyorum ama ilk geldigim zamanlar elimi uzattigim paketin icinde bunlar vardi ve nasil telasla ve sokla reyana geri attim hic unutamam :D



-Ve bir digeri; Deniz hiyari. Tabii bunlar dondurulmus olanlari. Bildigim kadariyla Cinliler cok sifali olduguna inaniyorlar ve genellikle corba yada haslamalara falan koyuyorlar.


-Iste benim favorilerimden biri daha :D Gumus baligi!
Bu baliklar kucuk kucuk, incecik, neredeyse seffaf baliklar. Hatta genelde kurutulmuslari kilo kilo satiliyor burada. Ve mesela pilav soyluyorsunuz kendinize bir bakiyorsunuz pilavinizin ici kurtcuk gibi gorunen bu kucuk balik kurulari ile dolu!! Basima geldi de ordan biliyorum :)))


-Bunlar ne bilin bakalim? Haydi ama bir tahmin yurutun bari en azindan? Mesela bakin bakalim bacak sekilleri size hangi canliyi animsatiyor?!
Evet evet tam isabet kurbaga bacagi! Ilk zamanlar yanlislikla elime alip firlattigim paketlerden biri de buydu iste :))) Ben hala tiksinerek bakiyorum ama uzakdogulular bayilarak yiyorlar bunlari.


-Bugune kadar firsat bulupta yazmadigim buraya ozgu yiyeceklerden biri daha "Yong Tau Foo". Asagida fotografta gordugunuz malzemeleri; fishball lar, tofular, sebze ve deniz urunleri karisimlari... Makarnalarla beraber kaynatip corbamsi bir yemek yapiyorlar. Ama yiyeceklerin cogu sumuksu gorundugu icin :) ve gorunusu pek hos olmadigi icin ben denemedim bu yiyecegi, denermiyim bilmiyorum eh benim de sinirlarim var yani :)))


-Ve son olarak yengec kardesler karsinizda :) Ortadaki fotografini cektigimiz icin biraz kizgin mi bakiyor ne :))
Iste aynen boyle elleri kollari bagli ama canli olaraktan bol bol satiliyorlar burada. Hatta bununla ilgili kucuk bir hikaye anlatip bitireyim bu postu. Buradaki Singapurlu arkadaslarimizdan biri bir Alman ile evli su anda. Daha bunlar yeni gorusmeye basladiklarinda Alman cocuk Singapurlu kizi ariyor bir aksam vakti. Telefonda konusurlarken kiz birden ciglik atiyor "eyvah aksam yemegimiz kaciyor kapat telefonu ben seni sonra ararim" diye :D Megerse aksam yemegi yengecmis ve iplerinden kurtulmus mutfak lavabosundan cikip kacmaya baslamis zavalli hayvan :)))


Iste simdilik bu kadar, umarim kisa surede yasadigimiz, gordugumuz diger ilginclikleri de paylasirim :)

Wednesday, September 7, 2011

Singapur fener festivali

Kocakisisi de bende bildiginiz birer ev kusuyuz, hatta kedi desem daha mantikli olur sanirim ayni kediler gibi kosede pinekleyen ev hayvanlariyiz genellikle :)) Evde oturalim kimse dokunmasin bize oh ne ala :) Ozenle planlanmis gezilerimizden bahsetmiyorum tabii ki, bahsettigim haftasonu ve hafta ici geceleri olan etkinlikler genelde. Kirk yilda bir bir yere gidilecek olsun "aman ne gerek var" der vazgeceriz, sehirdeki bilimum gorulesi yerleri surekli erteler ancak aylar sonra gezeriz, burnumuzun dibindeki etkinlikleri kacirir sonrada "tuh tuh vah vah" hayiflaniriz.

Bunun en yakin orneklerinden biri de gecen yil yasandi. Daha once surada da bahsetmistim, evimizin dibinde bir gol ve Chinese Garden (yani Cin Bahcesi) var. Gectigimiz yil bu zamanlar bir gece havai fisek sesleri ile attik kendimizi kapinin onune, ne gorelim Chinese garden da havai fisek atiliyor. Ilerleyen gunlerde gelip giderken farkettik ki Chinese garden isil isil fenerlerle suslenmis, isiklandirilmis. Ha bugun gidelim ha yarin derken gidemedik bir turlu koca popolarimizi kaldirip. Bir gun baktik ki isiklar sonmus bize gecmisler ola...

Neyse efendim bu yil yine yavastan festival zamani geldi, once Hungry Ghost (Ac hayalet) festivali, sonra da Lantern Festival (fener festivali) ve Mid-Autumn (sonbaharin gelisi gibi birsey daha once bahsetmistim surada) kutlamalari. Derken gecenlerde bir gece yine patlayan havai fiseklerle firladik yerimizden, bir baktik ki Chinese garden yine isiklandirilmis. Gecen pazar gunu kocakisisi kendisinden beklenmeyecek bir kararlilikla - cunku genelde hadi oraya gidelim buraya gidelim diye vizildayan ben olurum evde :) - "haydi gidelim su Chinese garden'i gezelim yoksa bu sene de goremeyecegiz" dedi.

Haftasonunun cogunlugunda fotograf makinasi ile bogusup bir suru yeni fonksiyonunu kesfeden ve bundan sonra onu daha yuksek performansla kullanmaya kara veren ben icin isiklarla dolu, rengarenk bir bahce fotograflamak icin bulunmaz nimetti tabii :)) Eh daha fazla naz etmeden kaptim makinayi, kocakisisinin koluna girdim ve Chinese garden'a dogru yola ciktik. Yola ciktik dedigimse maksimum 10 dakikalik mesafe :)

Gittigimizde birde ne gorelim bayagi bayagi kalabalik bir festival alani, ortalik insan kayniyor ve bizim umdugumuzdan cok daha buyuk bir etkinlikle karsi karsiyayiz. Hatta "Lantern festival" yani fener festivali oldugunu orada gorduk. Biz zannediyoruz ki ortaligi suslemisler, kutlamalar icin sonrasindada bir sure kalacak oyle diye. Meger bildigin festival alani kurmuslar, icerisi vingir vingir insan kayniyor falan. Tabii bu arada hesaba katmadigimiz birsey daha vardi ki giris paraliydi! Ilk basta giris ucretini fazla bulup girmesekmi ki falan dediysek de girince verdigimiz paraya degdigini gorduk.


Heryer isil isildi, rengarenk fenerler yollarda agaclarda asiliydi ve tam anlamiyla bir isik soleniydi. Bahceden iceri girer girmez fotograf makinasini actim ki hicbir ayrintiyi kacirmadan cekeyim. Ama o da ne!! Hafiza kartini koymayi unutmusum ve tek bir resim bile cekemiyorum!! En son "hayir ya hayir! hayir!!" diye bagristigimi hatirliyorum. Makinaya kafa atmak, kendime kafa atmak (nasil yapacaksam), kendimi uzerinde bulundugum kopruden asagidaki mikroplu ve sivrisinekli suya birakmak, yere oturup cocuklar gibi tepine tepine aglamak... dusunceleri arasinda bir sure gittim geldim. Ama nafile yapacak birsey yok girdik bir kere, cikamayiz da. Zavalli kocakisisi beni normale dondurebilmek adina gidip kapidaki gorevlilere durumu anlatti, ben bir gidip geleyim tekrar diyerekten. Adam "tamam girip cikin ama 5 dakikaya havai fisek gosterisi baslayacak onu kacirirsiniz" demezmi!!

Benden hic beklenmeyecek sogukkanlilikla durumu kabullendim! ve hicbir fotograf cekemeyecek bile olsam (ki hakikaten cok feci oturdu icime) gecenin tadini cikarip kocakisisine de hayati zehretmemeye karar verdim, hem adam kirk yilda bir beni zorlayarak disari cikarmis bozmayalim degilmi :D Hem zaten zavallim bin kere "uzulme yine geliriz, bak daha bitmiyormus" diye avutmaya calisti beni. Bes dakika icinde havai fisekler patlamaya basladi, onlari izledik once. Sonrasinda da kocakisisi yaninda telefonu oldugunu hatirlayip bana uzatti, bak bakalim bununla cekebilirmisin fotograflari diye :))

Fotograflarin kalitesi tabii ki benim makinam ile kiyas bile kabul etmez ama yine de telefon da fena is cikarmamis, en azindan hatira oldu bize :)

Fenerlerin bazilari insan boyundaydi neredeyse ve oldukca hasmetli, goz aliciydilar. Inanilmaz bir iscilikle yapildiklari belliydi.


En guzeli de parkin her yani; yollar, agaclar fenerlerle doluydu. Onca isigin arasinda insan hakikaten bir garip hissediyor kendini, herhangi bir masalin icine dusmus gibi falan hissediyor.


Gercekleri cok daha rengarenk ve buyuleyici gorunuyor bu agaclardaki fenerlerin ama telefon performansi ile bu kadar cikti :(


Cogu yerde cinlilerin efsanelerini ve hikayelerini anlatan fenerler vardi. Bu fenerler insan boyunda bu arada.



Diger bir kosede de tum Cin yillarini temsil eden hayvanlar vardi sirasiyla...


Bu kaplana bayildim cok sirindi, evin bir kosesine alip koymak lazim, hos bir isiklandirma olur :) Ama kaplani bile cekik gozlu yapmislar cok guldum :)


Iste bu benim favorilerimden biri, yilanlari sevmesem de yilan yilinin maskotuna bayildim. Yok boyle bir sirinlik, kafasina da cicek kondurmuslar birde :)


Bu da kucuk ejderha :)



Biraz ileride yiyecek icecek seyler satan bir tezgah vardi. Almanya'dan aliskanligimiz, festival alaninda mutlaka bir pamuk helvaci vardir ve mutlaka aliriz bana :D Ama bunu gorunce sok olduk! Pamuk helvalar cubuklarin ucunda degilde plastik kutularda satiliyor!! Cunku burada nem o kadar yuksek ki acik havada aninda tekrar sekerlesir.
Hayal kirikligimi ikiledim bu gece. Kutuda pamuk helvami olurmus, onu soyle isira isira yiyeceksin cubugundan, yuzun gozun seker olacak ki egleneceksin :) Ama en cok da buranin cocuklarina uzuldum sanirim :(


Neyse devam ettik cevreyi gezmeye, oldukca fazla fener varmis, hani bizim sandigimiz gibi uc bes isiklandirma degilmis onu anladik gezdikce. Adamlar ugrasmislar ve guzel birsey yapmislar.


Bu fenerlere bayildik, kiz figurleri ile yapilan bu resim yaklasik 2-3 metre yuksekliginde kocaman bir duvari kapliyor boydan boya. Figurler inanilmaz guzel ve renkliydi.


Cok etkilendigimiz bir digeri ise nehrin tam ortasina kurduklari ejderha figurlu fenerlerdi. Fotograflar oldukca kotu cikmis ne yazik ki ama gercegi isil isil ve rengarenkti. Isiklarin dalgalanmasi, renklerin uyumu ve hele hele gole yansimasi gercekten harikuladeydi...



Bu da golun uzerinde balik tutan Cinli balikci :)


Ve iste benim bir diger favorim daha; pandalar!!


Bunlarda geleneksel Cin maskeleri, ve hikayeleri ile birlikte Cin figurleri... lakin hikayelerini bilebilsek daha anlamli olurdu bizim icin :)




Parkin bir kosesine dilek agaci yapmislar. Insanlar akin akin para gorunumundeki (ortasi delikli altin rengi seyler Cin parasinin emitasyonu) metallerin uzerine dileklerini yazdiklari kurdeleleri baglayip birlikte bu agaca asiyorlardi.


Ve gordugumuz en ilginc seylerden birini daha fotograflayip geceyi sonlandirdik. Cocuklar icin kurulan eglence parkinin icinde gorduk bu oyun havuzunu. Kucuk cocuklari once bu balonlarin icine sokuyorlar, sonra balonu sisirip havuza koyuyorlar. Cocuklar suyun uzerinde hopluyor zipliyor yuvarlaniyor bu balonun icinde. Ilk gordugumuz iki cocuk vizildanip aglasa da sonraki ikisi cok eglendiler, balonun icinde yuvarlanip durdular bol bol :) Hani utanmasam bende denerdim ama sanirim bana uygun boyutta balon yoktu :D

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails