Tuesday, August 31, 2010

Bu kadar da olmaz ki... deme olur

Gecenlerde haritaya bakarken farkina vardik, Sumatra adasi ne kadar da yakinimizdaymis bizim. H. atladi hemen "aa bak ne yakinmis gidelim mutlaka, hem babama yillardir dandik Alman purolarindan aldik goturduk gercek sumatra purosu aliriz" diye. Hani isin ucunda gezmek var ya bende zipladim hemen "ilk firsatta, kisa bir hafta sonu tatilinde ayarlayalim o zaman" diyerekten.

Gectigimiz haftasonuydu aklimdan gecti, hemen soyle ufak bir arastirma yaptim kisa sureli bir bot yolculuguyla once Batam-Bintan adalarina daha sonra da Sumatraya gecilebiliyormus. Dedim Kasim ayinda iki tane resmi tatil var birinden birine bunu ayarlayalim diye.

Demez olaydim...

Adamlarin 400 yildir patlamayan yanardagi patladi benim yuzumden! Ne alaka simdi diyen varsa icinizde, onceden okuyanlar bilir benim talihsiz seruvenlerimi :)

Saka gibi ya, hakikaten saka gibi! Cok uzgunum Sumatralilar sizde benim yuzumden helak oldunuz, valla bilsem kapar popomu otururdum evimde (popom acik mi gitmeye niyetlenmistim yahu bu ne bicim laf boyle?)

Dun gece patlayan yanardagi duyan ben saskinlik icerisinde "nasil ya, olamaz ama bu kadari da" diye sayikladim bir sure oncelikle. Sonrasinda da her zamanki gibi yukaridan gelen ilahi bir ayarlama olduguna karar verdik koca kisisiyle :)

H.: Bak kesin duydular yukaridan senin niyetini, yukarida bir ekip sirf sana calisiyor zaten, hatta kesin soyle olmustur;

-Sumatra mi? Bakin bakim o civarlarda ne var olay cikarabilecegimiz
-Deprem yapsak
-Yok yahu onu daha gecenlerde yaptik, olmaz o
-Ariyorum ariyorum... hah buldum cok eski bir volkan var kurumus kalmis, onu patlatalim?
-Super fikir, hemen patlatin. Oglum 6 numara sen varya, gunu kurtardin yine... terfi ettiriyorum seni hemen bir ust kata

A.: Puhahahaha

Anlasildigi uzere bizim Sumatra planlari yatti yatar (yatti o is Faruk yattiiiiii), babacim senin purolarda kul oldu Sumatra lavlariyla beraber :)

Simdi itiraf edin kim beddua etti gidemeyelim diye bakim :D
A.

Monday, August 30, 2010

Haftasonu raporu: Cocuklar gibi Sendik...

Cumartesi tum gun vurduk kendimizi "anime" ye, yani Japon cizgi filmine - biliyoruz biliyoruz demeyin, annem okuyor benim blogumu sonra da binbir ahiret sorusu soruyor :) o yuzden herseyin aciklamasini da yazmam lazim.

Ilk goz agrimiz "Bleach" in biriken bolumlerini izledik tum gun boyunca :) Nasil ozlemisim, nasil keyif aldim anlatamam. Bir ara Bleach ve digerleri ile ilgili de yazacagim aklimda. Anime seven varsa ya da birkac kisiyi daha anime sever yaparsak diye :)

Dedigim gibi cumartesi tum gun sevdicegimle birlikte kendimizi koltuga atip onlarca bolum izledik tek seferde. Allahim yok boyle bir sey, inanilmaz zevk aliyoruz biz bunu yapmaktan :) Hele nasil ozlemisim Bleach izlemeyi... Cocuguz biz biliyorum :) Hic buyumeyecegiz... Saatlerce ust uste izlemedigimiz dizileri yada filmleri izleyebiliriz, ya da saatlerce Warcraft oynayabiliriz beraberce :)

Pazargunu de daha once hic yapmadigimiz birsey yaptik; acik arttirmaya katildik :)

Yok canim oyle hemen pahali antikalar, inanilmaz sanat eserleri dusunmeyin, nerde bizde o para... Hem dedim ya tum haftasonu cocuklar gibi sendik diye ;) Platform oyunlari icin yapilan bir acik arttirmaya katildik. Daha once hic acik arttirma gormemistim, ama isin icine birde oyun falan girince daha da eglenceli bir hal aldi.

Acik arttirma tam bes saat surdu ve inanilmaz eglendik. Kendimize uc tane yeni oyun aldik; Railroad Tycoon, Wasabi ve Jambo. Yeni aldigimiz oyunlarin memnuniyeti bir yana, ilk kez acik arttirma olayini yasamak, o anin heyecani stresi ve insanlar cok eglenceliydi. Erkekler acik arttirmaya katilirken biz bayanlarda karsidan izleyip gulduk cogu zaman :) Olmadik birsey almaya kalktiklarinda ya da kararsiz kaldiklarinda da kas goz isaretiyle yardim ettik.

Acik arttirma sonunda tum beylerin agzi kulaklarindaydi :) gorulmeye degerdi, hepsi halen daha kucuk oglan cocuklari gibiler, hic buyumeyecekler sanirim. Koca kisisinin o gorur gormez vuruldugu Railroad Tycoon icin stresli bir sekilde carpismasini ve kucagina aldigindaki memnuniyetini unutmayacagim.

Yine bir suru oyunumuz var, yakinda bol bol oyun yazilari yazacagim demektir bu :) Bu arada saka gibi, dun bizim nisan yildonumumuzmus, mus diyorum cunku tamamen unuttuk :)) hemde ikimiz birden.

Umarim sizler de guzel bir haftasonu gecirmissinizdir.
Herkesin 30 Agustos zafer bayramini kutluyorum buradan...
A.

Friday, August 27, 2010

Bollywood filmleri

Aksamlari bazen atiyoruz kendimizi televizyonun karsisindaki koltuga yemekten sonra, elimize aliyoruz kumandayi basliyoruz hepi topu 3-5 tane olan televizyon kanallarinin arasinda gezmeye. Biri Singapur kanali, biri Asya kanali, bir digeri Malezya kanali, oburu Cin kanali… Ama en onemlisi bir adet Hint kanali var. Kelimelere sigdiramayacagimi bile bile yazacagim. Kanalin esas ismi “Vasatham” ama logoyu yapmak icin oyle zorlanmislar ki biz bir sure kanalin ismini “asatham” zannettik :)

Her seferinde gidip gidip bu kanalda takilip kaliyoruz. Hakikaten saka gibi bir kanal. Moraliniz mi bozuk? Keyfiniz mi yerinde degil? Ya da yapacak birseyiniz mi yok… Aciyorsunuz bu kanali hersey degisiyor :) Oyle Cem Yilmaz gosterilerine gitmeye calismaya ve dunyanin parasini dokmeye gerek yok, hatta Cem Yilmaz’in da bu kanali seyretmesi lazim ufku acilir, kimbilir neler cikarir neler :)

Oncelikle bol bol hint filmleri var :) hintliler denince Bollywood gelir cogu insanin aklina. Tabi dogal olarak bol miktarda dans, vizildayan sesleriyle sarki soyleyen teyzeler, evde buldugu tum cula caputa kendini sarmis ve buldugu her seyi takip takistirmis rukus ablalar ve de en onemlisi birbirinde kiro killi biyikli, kara kara amcalar var ki… anlatilmaz izlenir diyorum :)
Bu kanali actigimizda en cok yaptigimiz sey ise televizyondaki tiplerin turk benzerlerini bulmaya calisarak eglenmek :) Aramizda mutlaka soyle diyaloglar geciyor;

“Aaa bak bak Bulent Serttas’in hintlisi…. puhaaaaa”
“anam bu ne, bak Ibrahim Tatlises’in hint versiyonu bu :))))”
“bak bak bak su adam kucuk emrahin hintlisi degil mi :D”

Gectigimiz aksam yine boyle bir filme takildik, film yeni bir film ama bizim 80 ve 90li yillardaki filmlere benziyor. Koltukta iki buklum olduk gulmekten dur dedim cekeyim fotograflari, benim bunu bloguma koymam lazim. Resimler televizyondan cekildigi icin ve ben bir yandan guluyor oldugum icin bulaniklar biraz, ama karar verdim en kisa surede bir filmden parca cekip koyacagim durumun vehameti tam anlasilsin diye :)
Ve ilk bomba film karesiyle basliyorum :)))) Bu arkadas basrol oyuncusu. Zaten fotograf anlatiyor herseyi :D


Burada kahraman modunda, ama aslinda serseri ruhlu hahaha :))) birkac kotu adam pataklamakla mesgul...


Bu da esas oglan, aslinda ilk gorunen serseri kilikli cengaver ile ikiz kardesler :)) ama bu iyi aile cocugu olan :)


Esas oglan basit bir cingene kizina asik oluyor her hikayedeki gibi :))) ama tiplere cok yakindan bakin lutfen, burada hafiften cilvelesiyorlar ve dans etmeye moduna giriyorlar.
Ne alakaysa adam kizi "sari"ye dolamaya basliyor. (sari hintlilerin yerel kiyafeti bu arada)


Bu karedeki de modern gorunuslu, rahat ve kotu kadin hahahaha. Arkadakinin bakisa dikkat :)))


Bakistan sonra da cekete ve icindeki gomlege dikkat!! O ne renktir oyle :D


Ve iste basliyor, dans dans dans :)))) O sumsuk kiz birden bire kugu oluveriyor dans ederken :))) Tabii oyle tek basina dans etmek yok bunlarda en az 15-20 kisilik grup lazim.



Kendilerinden gectiler.... allahim siz birde bu filmin gercegini gormelisiniz ya, inanilmaz komedi.


Tiplere dikkat!!! Hahahaha hem soyluyor hem dansediyorlar, bi cesit ayin gibi bu da :)) bu arada sag arkadaki killi dansciya dikkat, tipe bak bildigin sacli sakalli, tipsiz amele bisey, ama tutamiyorsun vingir vingir dans ediyorlar :))


Bir de bu eleman zengin ve yakisikli sahsiyet yani :D gerisini siz hesap edin... Hele o biyiklar yok mu vayyyy :)) Kizlar boyle yakisikli gordunuz mu hayatinizda? Brad Pit halt etsin (ben onu severim sizi bilemem) :))


Koptuklari andir bu an, dolayisiyla bizim de kotugumuz ve gulmektn kirildigimiz an :)))


Kostumler degissede dansa ara vermek yok, tam gaz dansa devam :))) Bir de bu elemanlar her ortamda her kosulda dans ediyorlar. Bazi filmlerde bakiyorsunuz bir an biri olmek uzereyken aglasiyorlar, ya da cok ciddi bir aile tartismasi az sonra bir bakiyorsunuz hoppa baslamislar dans etmeye, hepsi ortada... bir de zengini fakiri konusu komsusu dans ediyor :))
Merak ediyorum kameraman nasil sabit durup cekiyor bunlari o anda, kesin onn da ici gidiyordur hahahaha

Son 10-15 dakikadir dans ediyorlar... Filmin yarisi dans zaten :)


Ay birde oynasip cilvelesiyorlar ki... yorum yapmiyorum burada :D


Al sana bir baska kostum daha, ve bu kacinci sarki hic bilmiyorum :))) Hatun kisi zengin ve yakisikli!! adami buldu ya, duramiyor yerinde paso oynuyor :)


Birkac tane de diger programlardan ve reklamlardan kareler...
Bu kare ciddi bir tartisma programindan :) Teyzenin kiyafet ne oyle, haydi onu gectim konuklara dikkat ediniz, konu ne bilmiyorum ama bana tartisma konusunun basligi "Hintli kasaplarin sorunlari" gibi geldi :D




Bu da reklamlardan bir kare, saka degil aynen boyle takip takistirip geziyorlar :) Zengini degerli seyler takarken fakirlerde ne bulursa onu takiyor :) ama can mi dayanir bu kadar fazla takiya :)



Ve klasik filmler kusagindan bir kare :)) Klasikleri daha dogrusu siyah beyaz filmleri daha bir alem. Bu arada ortadaki eleman rahmetli Zeki Muren'e benzemiyor mu? alin size Zeki Muren'in hintlisi :)))


Iste bu da en son bombamiz :))))))))) Bir yetenek yarismasi (kesin dans yarismasidir baska bisey yok zaten) reklami bu. Ablanin ifadesi bitirdi beni... gecenlerde bir de dans yarismasi vardi ki bu kanalda offff, esas komedi oydu :) Neyse bir sonraki hedefim kameraya cekip buraya koymak olsun :)


Aaa unutmadan soyleyeyim, "Istasyon Cafe" de yaziyorum bendeniz arada bir, bekleriz buyrun gelin bir cay kahvemizi icin ;) Bu da ilk yazim benim.
Herkese cok guzel bir haftasonu diliyorum.
A.

Thursday, August 26, 2010

Adami dinden cikarirlar...

Bu kadar da olmaz ki kardesim...
Neden bir tane de adam gibi muslumanlik ornegi yok etrafta, neden hep dayatma ve zorlama ornekleri ile karsimiza cikmak zorundalar...

Kac zamandir maasimdan her ay bir miktar para kesiliyordu. Her seferinde o mu bu mu derken pek farkina varamadim ne oldugunun, tam bes ay oldu. Sonunda bu ay bu neymis bir bakayim dedim ki, o da ne! Neymis efendim Muslumanlar icin zorunlu fon olusturmuslar camilerin tamirati ve dini egitim veren muesseselerin giderleri icin. Bizde kuzu kuzu oduyoruz farkina varmadan. Ne sormak var ne bisey, adi yardim ama odemek mecburi, nasil yardimsa!!

Beynime kan yurudu gorunce. Siz kimsiniz, nasil bana sormadan kesersiniz bu parayi benden. Nereye gittigini bilmeden neden vereyim yahu ben parami size! Kaldi ki ben ne camiye giderim ne bisey. Yardim edecegim yeri ve zamani da ben belirlerim, size ne, bu ne boyle.

Hirsizliktan ne farki var bunun biri soylermi bana. Sucum ne musluman olmak mi? Yok dedim odemiyorum, musluman falan degilim ben, sadece kimligimde oyle yaziyor verin parami geriye. Zorla gunaha sokarlar adami ramazan ramazan yahu...

Hey siz Singapuru gorup bayilanlar, ah oh ne guzel diyenler, gorun bakin hersey gunluk guneslik degil burada :) Kotu yanlari da var yani... diyeyim dedim :)
Bir de en azindan guzelim ulkemiz henuz bu hale gelmedi, aman gelmesin de. Simdi hic propaganda yapiyor falan demeyin ama birazcik endiseniz varsa gelecegimize dair, sandik basina gidip “hayir” deyin size zahmet.
A.

Wednesday, August 25, 2010

Baloncuklu cay

Biliyorum biliyorum cok acayibim :) Nerde ivir zivir sey varsa yer icerim, nerde farkli birsey varsa kurcalarim… Napim huyum kurusun, seviyorum yeni yeni seyler gorup ogrenmeyi. Ogrenmeye gelmisim ben bu dunyaya yapacak baska neyim var ki?

Hic unutmam milletin cocuklari universiteyi anca okuyup ustune ev bark, coluk cocuga karisirken ve dolayisiyla bizim ebeveynlerin yasitlari buyukanne buyukbaba olurken, ben hala okuma derdindeydim (simdi degismisim gibi sanki). Gel gor ki beni hic rahatsiz etmeyen bu durum dede olamayan babamin moralini bozmus olacak ki, arkadaslari torunlarini anlatip anlatip senin ki ne yapiyor diye sorduklarinda verdigi cevap “Bizim kizin okuma frenleri tutmuyor, hala okuyor” olmustu :)

Neyse efendim bir suredir aklimdaydi bunu da anlatayim diyordum, vakti kerahat simdiymis :) su anda okuyanlarin oruclu olabilecegi gercegini ve benimde yine orucu yemis oldugum gercegini (bogazim aciyo ama napim) bir kenara atarak yne yenilecek icilecek bisey anlatiyorum.

Daha dogrusu icilecek birsey. Daha once bahsetmistim, buraya geldigimden beri hayatta ictigim en cok taze meyva suyunu ve buzlu cayi (ice tea) icmisimdir diye. Icecek cenneti burasi. Tabii arada bir suru ivir kivir sey de var denemeye cesaret edemedigim ya da yavastan denedigim :)

“Bubble Tea” veya “Pearl Tea” bunun adi, turkcesi baloncuklu cay ya da incili cay. Bildigimiz buzlu cayin icine kucuk kucuk yuvarlak tanecikler koyuyorlar, inci gibi. Bu tanecikler degisik bir undan yapilma, pirinc unu gibi birsey olabilir. Ama oyle suyu cekip sisip yumusamiyorlar, aksine cok yumusak ve esnekler. Hani sanki jelibonlar gibi ama tadi daha dogal, yagsiz ve rahatsiz etmiyor insani.
Bu arada bu icecek Tayvan’a ozel birseymis, gectigimiz yillarda burada yayilip cok populer olmus.


En guzeli de buzlu cayi icerken onlari yakalamak ve cigneyip yutmak oluyor :)))) Ilk ictigimde kucuk cocuklar gibi eglenmistim, koca kisisinin saskin bakislari altinda. “Bak bunu da yakaladim… hadi ya bak bu kacti be… mhhh ne yumusak bunlar, neden yapiliyor ki… ayy cok az kaldi tuh… yaa dur icme hepsini benim onlar…” nidalari altinda. Hala daha cocugum ben ne yapayim :D

Neden yazdim simdi tum bunlari? Cunku ogle yemegine gidince kendimi tutamayip kocaman bir baloncuklu cay aldim ve ofiste oturup icerken tum karizmami yerle bir ettim sanirim baloncuklari yakalamaya calisirken :)
A.

Monday, August 23, 2010

Ayakkabi canavariyim ben

Buraya gelir gelmez ilk isim gidip kendime bir cift sandalet almak olmustu. Ne de olsa yillardir buz gibi memlekette yasaya yasaya hicbirsey almamistik kendimize bu anlamda. Varsa yoksa bottur, cizmedir, hadi bilemedin kapali ayakkabidir. Ilk hafta ayaklarim pisince farkettim bu eksigi. Hele hele cevredeki her insanoglunu ayaklarinda sipidik parmak arasi terlikle gorunce benim babetler bile kislik kaldi. Eh her alisverise ciktiginda bir cift ayakkabi ile donen ben icin bu tabii ki bulunmadik bir firsatti. Attim kendimi alisveris merkezlerine, tabii Singapur alisveris merkezi cenneti zaten, alacagin yoksa bile mutlaka birseyler aliyorsun. Gittim kendime soyle az topuklu cici bici bir sandalet aldim. Hepi topu uc tane ipten olusuyor :) yada bant diyeyim hadi ona…

Sahip oldugum diger tum ayakkabilarim gibi ilk birkac gun ayagimi vurdular tabii! Saka gibi alt tarafi incecik bant, neresi vurdu nasil vurdu anlamadim! Vurur bisey olmasa bile vurur sonucta benim ayagimsa eger icindeki. Boyle de bir huyu vardir ayaklarimin, her yaz her kis hatta birkac haftada bir ayakkabi degistirdiysem eger, hemen ayagimi vurur o ayakkabi, eski yeni farketmez 5-10 yillik ayakkabi tekrar tekrar vurabilir ayagimi :(

Gectigimiz haftalara kadar gayet mutlu ve mesud idik kendileriyle. Amma velakin gel gor ki bir sabah ise yetismeye calisirken beni yari yolda birakmaya karar verdiler, ipi kopan ayakkabi ile kuzu kuzu eve geri dondum, metroyu ve servisi de kacirdim :)

Nedir efendim bizde adet, tamirciye goturursun tamir edilir giyersin degil mi? Yoook soz konusu bensem olmaz oyle birsey. Tamirci “belini kirmissin bu ayakkabinin bir daha iflah olmaz” dedi (nasil bir aygirsin sen oyle diyenleriniz varsa agziniza en acisindan kirmizi biber surerim ona gore). Aglaya sizlaya copteki yerini aldilar benim ayakkabilar, tam bes ay dayanabildiler bana :) O arada bir de canim terliklerimi hakladim tatile gidip gelirken, onlarida param parca ettim geldim. Onlarda cope yollandi tabii ki. En son vukuatim babetlerim oldu :) Yagan yagmurda ayaklarim islaninca farkettim ki altlarini paramparca ettigimi…

Nasil bir insanim ben allahim? Nasil becerebiliyorum ayakkabi parcalamayi? Bilmiyorum… Bir laf vardir “cok ayakkabi eskiten cok yasar” derler. Sanirim onu gezip gormek anlaminda yasamak diyorlar -bak o kisim dogru gezentiligime diyecek laf yok- cok mu yasar az mi gorecegiz bakalim.

Son birkac haftada uc ayakkabi birden copu boylayinca baktim durum vahim! Ayakkabi almaliyim :))))

Gectigimiz hafta gittim kendime bir ayakkabi begendim. Nasil guzel nasil hos anlatamam (resmini bile cekmistim bir ara koyayim). Koca kisisi de “aa cok guzellermis” deyince hemen aldim tabii. Ama nasil guzeller nasil hos duruyorlar, boyle giyince tipim degisti resmen :) Degisir tabii ki cunku bir karis topuklari var… Iyi de anam babam senin o kadar topuk neyine, butun gun is yerinde essekler gibi kosturuyorsun… gel de benim gonlume dinlet, nasil seviyorum topuklu ayakkabiyi, nasil guzel duruyor o topuklular insanin ayaginda. Seviyorum iste anlayin, bambaska bir hastalik benim ki :)

Birde bu memlekette hatunlarin hepsinin boyu 1.20 :) kilo da en fazla 40 falandir herhalde. Dogal olarak hepsi topuklu giyip geziyor ortalikta. Eh hem ozeniyorum, hemde ayakkabicilarda hep cilginlar gibi topuklu ayakkabi var, duz ayakkabi yok ki :) Amma velakin ben bu ablalar kadar ince olmadigim icin, zavalli ayaklar bunca kiloyu o topuklularin ustunde tasiyacagim derken hasat oluyor. Tabii ki ilk is gunumde yine yamulmus ayaklar, bir suru yara banti ve bir suru yara ile dondum eve :( Yok bu ayakkabilar da olmadi. Giy bunlari bir kenarda otur ancak oyleler yani.

Baktim olmayacak bu haftasonu tekrar ciktim alisverise… Manyak miyim ne insan her hafta ayakkabi mi alir kendine! Koca kisisini canindan bezdirmek pahasina onlarca ayakkabici gezdik ve iki tane normal topuklu ayakkabi bulup aldim. Bin kere sordum “nasil guzelmi? Su mu guzel bu mu? Hangi numarasini alayim?” beyninin icine ettim adamin. Cok sevincliyim, cok mutluyum tabii ben yeni ayakkabi aldim diye. Cocuklugumun bayram arifeleri gibi butun haftasonu ayagimda ayakkabilarla gezdim evde hatta.

Gel gor ki yeni ayakkabilarim bugun yine vurdular ayagimi, yine ya yine :( Nedir benim bu cektigim ayaklarimdan yahu, hic rahat edemeyecekmiyim ben. Topal karga gibi dolaniyorum ortalikta. Vallahi yakinda yalinayak gezecegim haberiniz olsun.


Resimler Michel Tcherevkoff adli bir amcaya ait :) Hatirlayamiyorum galiba fotograf sanatcisiydi, tek hatirladigim bu resimleri gorur gormez bayildigimdi :) Acaba o da mi ayakkabi sorunsali ile bogusan karisindan esinlendi ki…
A.

Friday, August 20, 2010

Phuket Gezisi devami 3. 4. ve 5. gunler

Biliyorum biliyorum cok gecikti bu yazi, ama ne yapalim popo gezdirmek icin calisip para kazanmak lazim degilmi :) ancak vakit buldum isten gucten ve yaziyorum. Yine en basta uyariyorum cok uzun bir yazi oldu ama sonuna kadar dayanirsaniz garanti veriyorum pisman olmayacaksiniz :)

Tatilin ucuncu gunu Phi Phi adasi -okurken pi pi diye okunuyor :) - seyahati ayarladik kendimize. Benim daha onceden blogunu takip ettigim, Phuket’te yasayan birinin tavsiyesiyle, daha gitmeden turizm sirketiyle anlasmistik zaten. Hatta bizimkilerden de tembihli gitmistik aman gormeden donmeyin diye :)

Simdi durum soyle efendim, televizyoncular bizi mi takip ediyor yoksa biz bilmeden en gidilesi yerlere mi atiyoruz kendimizi hic bilemiyorum. Singapur’a tasinirken biz, Turkiye’de bir TV kanali Singapurla ilgili bir program yapmisti, tum es dost gormustu Singapuru ve hatta bize demislerdi “oo super yer biz gorduk televizyondan” diye :))) Bir benzeri de bunun icin oldu, H. tutturdu aman soyleme sizinkilere Phuket’e gidecegimizi donunce soylersin bak anne falan cok stres yapiyor diye, hani kotu bir mazisi var ya Phuket’in tsunami falan ondan sebep… Neyse birsey demedim bende, gitmeden iki gun oncesi video ile gorusuyoruz bizimkilerle, demesinlermi “aaa A. televizyonda Phuket’i seyrettik cok supermis, hem sizede cok yakin gidin mutlaka” diye :) Pes dedik, cok pis yakalandik yani :))) Dedik “gidiyoruz iki gun sonra” sonrasindada bizimkiler hemen basladilar tabii “ay birde Phi Phi adasi varmis, orayada gidin mutlaka” diye.

Yani siparisi aldik, simdi gitmemek olmaz :) Phuket’te tum turizm sirketleri boyle turlar duzenliyor, onceden ayarlanmasa bile hemen bir gun oncesinden ayarlanabiliyor. Butun plajlar turizm sirketi dolu, oldukca da uygun fiyatlara ayarliyorlar. Biz kisi basi gidis donus, otelden alip otele birakmacasina, ogle yemegi ve snorkelle dalis dahil kisi basi 1500 THB odedik (yaklasik 62 TL).

Sabah erkenden saat 7.30 gibi otelden aldilar bizi ve yaklasik 45 dakikalik bir minibus yolculugundan sonra adanin diger tarafinda, alt ucuna yakin bir limanda bulduk kendimizi. Ortalik oldukca karisik ana baba gunu gibiydi, hatta sasirdim ben hani tatil sesonu degildi bu ne kalabalik diye. Yani tam sezonda cok daha kalabaliktir diye dusunuyorum. Hemen orada ustumuze birer etiket yapistirdilar. Megerse o hangi sirkete ve hangi tura ait oldugumuzu ayirt etmek icinmis. Ve iskeleye yanyana yanasmis bir suru gezi teknesinden birine bindik. Bu arada tam tekneye binerken at hirsizi kilikli herifin biri “srak” diye resmimizi cekti. Zaten sabahin korunde kalkmisim, “biz kimiz nerdeyiz…” modumdayim, hem sende kimsin niye resmimi cektin, birde suratima flas patlatirsan ne olur benim halim sabah sabah be allahin adami! Gorduk sonradan sonucu, o fotografi onlara birakarak dunyanin en buyuk kotulugunu yaptim :) Bir daha gozlerine uyku girmez baktikca benim o suratima :))) Sonradan anladik, megerse sonra hatiralik diye satmaya calisiyorlarmis, ben ne bileyim kardesim habersiz cekersen oyle olur, haber ver top at…

Neyse efendim bindik tekneye. Tekneler su iki uc katli gezi teknelerinden. Hani bizde de var ya, hatta yazlik yerlerde hep “bilmemne kaptan” diye isimlerle gunubirlik sakkidi sakkidi tur yaparlar iste onlardan :) Baska bir secenek daha vardi, o da surat teknesiyle 25 kisilik geziydi. Hem daha kisa surede variyorsun hem de daha az insan oluyor. Aradaki fark yalnizca 300THB ve biz sonradan pek bi hayiflandik keske iyi arastirip onla gitseydik diye, cunku buyuk olan oldukca kalabalikti.

Yaklasik iki saat surdu yolculuk Phi Phi adasina, iki satin sonunda boyle yalniz ve kucuk adaciklar gorunmeye basladi cevrede. Hani demistim ya ucak inise gectiginde bunlari tepeden seyrettik bol bol diye. Bu cevredeki adalar hep boyle. Sonra yavastan daha buyuk kara parcalari gorunmeye basladi. Inanilmaz yesil her yer. Cok kayalik oldugu icin ve kucuk kucuk sahilleri oldugu icin pek el degmemis anladigimiz kadariyla. Deniz tabii ki inanilmaz guzel bir renkte, ama en cok gozumuze carpan sey cevreye ve kirlenmeye hic dikkat etmiyorlar. Ozellikle kiyidaki motorlar ve onlardan gelen yakit kokusu oldukca rahatsiz ediciydi. Turistik sezon olmadigi halde boyleyse tam sezonu dusunemiyorum, bence biran once onlem alinmali yoksa orasi da siradan pis bir tatil yerine donusur yakinda. Nitekim her yerde bol bol plastik atiklar vardi denizde, ayrica acik denizde de Diyarbakir karpuzu buyuklugunde deniz analari gorduk - abartmiyorum :) Hemde her renkten vardi pembe, mavi, mor…



Neyse efendim sonunda Phi Phi adasina vardik. Kucucuk ve sirin bir yer, pek el degmemis ancak az katli yerel binalar var ortalikta. Bir kac tane de ufak tefek otel ve turevleri. Aslinda bekledigimden daha kucuktu. Ben biraz daha buyuk bir yer ve kocaman bir sahil bekliyordum, oyle degilmis. Genelde cevrede bir suru ufacik ufacik koylar ve sahiller var ve insanlar cogunlukla tekne yada sal kiralayip oralara gidiyorlar dalisa. Sal dedigim de bu ufacik yerel sandallar :) Oldukca ilgincler ve guzel gorunuyorlar, onlarla yolculuk etmeyi tercih ederdim ama ne yazik ki hic vaktimiz olmadi.



Iskeleye yanasmadan once “snorkelling” yani “Şnorkelle dalis” yapmak isteyenler daha kucuk bir tekneye binip o gorunen kucuk kucuk koylara gittiler. Biz daha once hic snorkelle dalis yapmadigimiz icin tereddut ettik. Once “aman ne isimiz var bir snorkelimiz eksikti yuzelim biz mis gibi denizi bulmusuz” dedik ve kiyiya gitmeye karar verdik. Hani onca dalgadan sonra durgun deniz bulduk ya kacirmayalim hesabi :) Sonra da “ay yok hep boyle seylerde kivirmaya yer ariyoruz bizde katilalim en iyisi” dedik ve katilmaya karar verdik. Sonrasinda “ya ama o snorkelleri herkes pis agzina sokuyor iyyykk” dedik vazgectik. En son turu duzenleyen cocuk “burda da yuzebilirsiniz ama” dedi ve kaldik :) Bunca kararsizligin ustune kendimizi nasilsa kucuk teknede bulduk sonunda ve koya dogru yol aldik.

En son hatirladigim “yok agzimiza sokmayiz sadece gozlukleri kullaniriz” diyerekten aldigimiz snorkellerdi… ve sonrasinda deniz suyuyla yikanip cup diye agzimiza girisleriydi :))) Iyykk falan demeyin hic, yapmak zorundaydik yaptik :) halen daha olmedigimize gore de ya o kadar mikroplu degillerdi ya da deniz suyu yeterince dezenfekte etti onlari :)

Ilk etapta gozlukleri ve snorkelin borusunu takip yuzmeye calistik olmadi. Insan burundan nefes alip vermeye alisik oldugu icin ilk etapta burundan nefes alamamak kotu oluyor, bogulacak gibi olduk. Bir iki denedik yok bogulacagiz, biz bu isi beceremiyoruz. Tam vazgecmek uzereyken dedim sakin ol A. bak buraya kadar geldik, su zirva seyleri bile agzimiza soktuk, bir rahatla ve konsantre ol su ise… Birkac dakika sonra ikimizde snorkellerle mercan kayaliklarinda gezinir haldeydik. Sozcukler kesinlikle anlamsiz ve yetersiz kaliyor bu noktada yasadiklarimi anlatmak icin. Hayatta yasadigim en harika tecrubelerden biriydi… Tipki belgesellerde izledigimiz gibi rengarenk ve cesit cesit baliklarin icinde yuzduk,hemde o kadar cok ve farkli farkli tur vardi ki. Mercan kayaliklarini inceledik bol bol, kucuk nemo ile babasini bile gorduk :) resimleyemedim tabii ki ama keske resimleyebilseydim. Tek kelimeyle muhtesemdi hersey… Ve simdi diyoruz ki iyiki kiyiya gitmemisiz ve bu deneyimi yasamisiz. Koca kisisinin dedigi gibi “bilmedigimiz seyin dusmaniyiz” biz :) Ama boyle boyle daha ilimli davranmayi ogreniyoruz iste.



Oradaki suremiz kisitliydi, hemen geciverdi, sonrasinda da tekneyle kiyiya donduk. Millet kendini ogle yemegine atarken baktik vakit hizla geciyor dedik yemekle falan vakit oldurmeyelim, attic kendimizi sulara yuzduk bol bol durgun denizi bulmusken. Bu arada sahil oldukca fazla tekneyle doluydu ve yakit kokusu rahatsiz edici seviyedeydi sevmedik :( keske dogalligini bozmasalar cevrenin. Ayrica ogrendigimize gore bu sahil Leonardo di Caprio’nun bir filmini cektigi sahilmis, ismi Kumsal mi ne tam bilmiyorum - sevmezdim ben bu adami hic ta ki inception filmine kadar. Denizde de bol bol kendimizi egledikten sonra donus vakti geldi istemeyerekte olsa attik kendimizi tekneye.



Donus yolu oldukca uzun ve yorucuydu, birde oldukca dalgaliydi. O arada kendimize yer bakarken baska Turklere rast geldik :) Megerse onlarda Fransa’dan geliyorlarmis, biraz muhabbet ettik falan, ilginc geliyor insana ozellikle bu civarda turklere rastlamak… darken aksam yemeginde de yan masaya Turkler oturmasin mi :) Onlarda akraba ziyaretine gelmisler. H. ilk once bunu espri zannedip guldu bol bol sonra baktik ki hakikaten ciddiler dedik ne akrabalar varmis sizde, varsan baksan bizim akrabalarin hepsi memlekette, baska sehirde bile yok pek. Phukete akraba ziyaretine gidiyor millet :)

4. gun sessiz sedasiz yavas bir gun gecirelim diyerekten kendimizi Kata plajina attik (hani su kucuk olanina). Hava da oldukca bulutluydu, hatta tamamen bulutluydu hic gunes gormedik butun gun. Ama deniz bizim plaja gore biraz daha sakindi. Bizde bol bol dalgalarla oynadik, zipladik. Bir ara bize kizip duran bir rahat vermeyen sahil guvenlikciye cok sinirlendim, dalivericektim herife orada o kadar yani. Allahin cezasi bir agiz tadiyla oynatmadi sinirimi bozdu. Ama sonrada anladik ki adam harbi hayatimizi kurtarmis bize kizarak, nitekim ertesi gun biri bogulmus ayni plajda dalgalar yuzunden.

Dedim ya butun gun hava tamamen bulutluydu diye, iste onun icin de biz iki akilli krem falan surmedik, cunku gunesin zerresi yok. Aksama birde ne gorelim artik sirf havanin sicagi ve esintiyle mi yoksa suyun icindeki kirinimlarinda etkisiylemi ne biz feci yanmisiz. Hadi ben neyse, karayim zaten iyice kararmisim da koca kisisi sapsari sonucta. Daha dogrusu kipkirmizi oldu sonucta :) aci gercegi otele donunce anladik. Gunu Bepantene kurtardi sagolasin Bepantene.

Aksamina da adanin en meshur plajina gidelim yemegi orada yiyelim dedik, yani "Patong beach". Gitmemizle donmemiz bir oldu. Daha once de bahsettigim gibi hayat kadini cok fazla ama oraya gidince iyice alenen olanlari goruyorsunuz ve insanin migdesi kaldirmiyor. Yani en azindan biz oldukca rahatsiz olduk. Gencecik hatta kucucuk kizlar, cogunlugu artik yol kenarinda gelenin gecenin gozunun icine bakiyor is cikarmi diye, bir kilo makyaj suratlarinda. Kotuydu, oldukca kotu...

Hemen otelimizin bulundugu yere donup her zamanki yerimizde yemek yedik. Bu arada donuste "tuk tuk" adi verilen modern faytona bindik. Minibusten daha kucuk bir arac ve arkasi acik. Inanilmaz tehlikeli bir arac, zaten burada insanlar canlari cebinde geziyor trafikte ne diyeyim...

Baktik denizden cok hayir yok son gunumuzude benim daha gitmeden tutturdugum fil gezisi ile dolduralim dedik. Son gun ogleden sonra icin ayarladik geziyi yine ayni acentadan. Adamlar yine otelden alip otele birakiyorlar, ogleden sonra bizi otelden aldilar ve yaklasik 45 dakikalik yolculuktan sonra daglik ormanlik bir alana vardik, muz agaclariyla dolu bir yerdi. Zaten Phukette yollarda ya muz tarlalari ya da hindistan cevizi agaclari dolu :) turu duzenleyenlerin hepsi travestiydi yine sansimiza :)))



O sirada cevredeki agaclardan nasil kaucuk elde edildigini gosterdiler falan. Resimde gordugunuz gibi agaclari ince ince soyarak kenarlarindan cikan ozutu topluyorlar ve daha sonra onu fabrikalara satiyorlarmis. En ilginci agacin en iyi salgi yaptigi saat gece 2 civariymis ve o saatte toplanirmis bunlar.
Gozume az ileride ki kafes carpti, o da ne!! Kocaman bir piton kafesin icinde kivrilmis yatiyor. Yanina bile yaklasamadim, uzaktan fotograf cektim ama hic sevimli bir fotograf olmadigi icin buraya koymuyorum bile. Cogu kisi yilana sarilip fotograf cektiriyormus, hatta fotograf cektirmek bile ucrete tabii, tanrim ne manyaklar var bu dunyada…




Az sonra filler karsidan gorunduler, sirtlarinda bizden onceki kisilerle birlikte. Goruverince oldukca heyecanlandim dogrusu, cunku hic bu kadar yakindan fil gormemistim daha once. Orada bulunan platforma tirmandik once bizden oncekilerin inmesini bekleyip sonra biz oturduk yerimize. Ne kadar buyuk bir yanlislik yaptigimizi anlamamiz birkac saniye aldi. Insanlarin oturmasi icin yaptiklari eger gibi sey oylesine yapilmis, guvensiz birsey. Hani emaneten duruyor hayvanin sirtinda ve birde seni o eger gibi seye dandik bir hortumla bagliyorlar! Evet bildigin hortum, kullandiklari o sey icin baska bir ifade bulamiyorum ne yazik ki. Hayatimda gordugum en buyuk hayvanin sirtina hayatta gordugum en guvensiz koltugu yerlestirmisler ve biz de onun uzerine oturduk. Ayaklarimizi filin ustune basmamak icin ugrasirken bir yandan da besmele cekmeye basladik haliyle. Iste bunlarda bizim ayaklarimiz oluyor :)



Bu arada gelmeden once ben ozellikle internet sitelerinde arastirmistim bu nasil bir gezi hani hayvanlara eziyet olmasin falan diye, gayet olumlu seyler okumustum hatta bir yerde detayli aciklamislar efendim bu gezilerle fil ciftlikleri yurutuluyormus da filler iyi bakiliyormus falan.
Yok ne gezer… zavalli hayvanlarin kulaklari yara icinde, birde ustune ustluk suruculerin ellerinde cengelli bir demir var onu vurup duruyorlar hayvanlara. Ben bir yandan bu duruma uzulup kahrolurken bir yandan da aman bir an once bitsin su gezi stresiyle yapistigim koltuk demirlerinde hatim indiriyorum. Ama nasil bir hatim;

“Allahim nolur bitsin biran once hayirlisiyla”
“Allahim nolur birtarafimiza bisey olmasin”
“Allahim sen bizi affet bu hayvanlara eziyet ettigimiz icin”
“Allahim aman hayirlisiyla inelim su hayvan bir yuvarlanmadan ya da cildirmadan”
“Allahim biliyorum surekli biseyler istiyorum bak yeminle bu son nolur bitsin”
Seklinde surup gitti benim dualar :))) O anda bilmiyorum ki beterin beteri var…

Ben zannediyorum ki dumduz yolda yuruyup gidecegiz, derken oyle bir yere geldik ki… Ben basladim sahadet getirmeye icimden, dedim kesin ya hep birlikte yuvarlaniyoruz ya da biz tepeden ucup filin ayaklari altinda can vericez. Derenin icine inen basamak yapmislar camurdan! Saka gibi fil kardesim bu ne bilsin basamagi!!! Ya ayagi kayarsa, ya biz agir geldiysek, ya ya ya bitmez ya lar…

Indik suyun icine o basamaklardan, ama yemin billah omrumden omur gitti. Hani kocam yanimda agzimi acamadim helallesmek icin o kadar feci durumdayim araliksiz besyuz besmeleyi siralamisimdir bir dakikada :) Korkudan ve stresten ne elim tutuyor ne ayagim, bu arada koca kisisininde durumu pek farkli degil o birde sesli tepki veriyor ikimizde de ne can kaldi ne bisey. Ben bittim tukendim geri donmenin yollarini ariyorum ama o indigimiz yeri yeniden cikmak da hic isime gelmiyor acikcasi. Bir iki dakika kendimize geldik gelmedik bir de baktim ki indigimizden bes beter bir cikis yolu. Eyvah!! ki ne eyvah... Goruverince onu soluk alamadim resmen, olup olup diriliyorum o anda aman nasil cikacak bu fil buradan diye. Hani oyle bir yol ki ben insan halimde zor cikarim o bayiri. Binmisiz hayvanin tepesine inmek ne mumkun, hem surucude ingilizce bilmiyor tek kelime zaten. Ikimizde “durdurun dunyayi inecek var” modundayiz ama inmek ne mumkun. Yine basladim duaya, ama arada kendime de nasil kufrediyorum, hani bu isi ben sardim ya basimiza.

Ve sonuc olarak cikti o hayvan o tepeyi, sirtinda bizimle ve birsey olmadan ki ben hala burdayim ve bunlari anlatabiliyorum. Ama gelin birde bize sorun o nasil bir eziyet nasil bir an di. Omrumden omur gitti orada, bes yas yaslanmisimdir yani o derece :) O tepeyi cikinca biz artik sadece bitsin nolur su eziyet diye bakarken surucu muz agaclarinin yaninda durup yere atlamazmi !!

Benim boynumdaki makineyi gosteri “foto” diyor birde! Biz koca filin ustunde ikimiz kalakaldik, hayvan oraya buraya muz yapraklarina ardiliyor ve surucu karsidan gayet rahat bir sekilde bizim fotograflarimizi cekiyor. Anlatirken boyle gayet normal gibi duruyor ama birde gelin bize sorun :) Hatta sonradan gorduk ki hersey inanilmaz acik belli olmus fotograflarda :) Ben yine yuzumu gozlukle kamufle etmisim ama koca kisisinin oyle bir yuz ifadesi var ki (puhahahahaha) anlatmaya kelimeler yetmez…
Buraya koymuyorum koyamiyorum, (rezil olmamak lazim) zaten koysam o fotografla ve bu hikayeyle dunya capinda unlu olur tiklanma rekorlari kirariz bir kac gune o derece yani :D

Neyse efendim adam bizim icimize bisey kacmis modunda bir suru fotografimizi cektikten sonra isaretle demezmi siz outrun hayvanin kafasina da surun diye !! Zaten H. surekli soylenip duruyordu niye indi bu, nasil binecek simdi diye, dedim “sictik”. Tabii biz hemen atladik can havliyle “yooook olmaz diye” nasil atladiysak adam guldu halimize, geldi bindi tekrar filin ustune. Yavastan bindigimiz platforma yollandik inmek icin. Orada baskalari bekliyordu binmek icin ve yanlarinda kucucuk cocuklari vardi, zor tuttum kendimi aman delimisiniz durum binmeyin dememek icin.

Neyse kazasiz belasiz indik filden, ben orada satilan muzlardan alip besledim fili :) Zavalli hayvana hem onca eziyet verdik hemde cok uzuldum oradakilerin hayvanlara iyi davranmadigini gorunce. Nasil sirindi hortumuyla tek tek alip muzlari elimden yedi :) H. yanina bile yanasmadi, uzaktan benim fotografimi cekti sadece :)

Sonrasinda da dedik “herhangi bir hayvana binerek gezmek mi? macera mi? tovbe” … Affedin bizi filler…
Ic ses : ama ben daha yunuslarla yuzecektim :(



O gunku gezide sadece fil gezisi degil birkac sey daha varmis sonradan ogrendik. Bizi alip milli park gibi kucuk bir alana goturduler. Oncelikle orada kurulmuz “Gibbon” yani maymun barinaklarini gorduk. Ozellikle insanlarin dogadan koparip hayatlarini mahfettigi maymunlara rehabilitasyon uyguluyorlarmis burada, varsa hastaliklarindan arindirip tekrar dogaya saliyorlarmis ve uremelerini sagliyorlarmis.

Maymunlar oldukca sirindi. Hele bu resimde gordugunuz ikisi cok tatliydi, biri surekli digerinin kulagini yaliyordu kedi gibi :)

Sonrasinda da ayni yolun devaminda olan selaleyi gormek icin tirmandik. Onca stres sonrasi oranin nemli, serin havasi iyi geldi (bir onceki gunden de yandigimiz hesaba katilirsa) biraz ayaklarimizi sulara sokup serinledik, birkac resim cektik indik asagiya.

Tam gezi bittimi eve mi gidiyoruz derken dediler “son olarak size buffalo gosterecegiz” . Ne alaka ?!? Benim bildigim buffalo Amerika’da falan olur, hem ben eve gitmek istiyorum ya… diyemedim tabii. Gittik, ben zannediyorum ki buffalo ciftligi gorucez hani hayvanlar falan geziniyor. Arabadan indik karsida yavru bir fil gordum. Onun resmini cekeyim diye tam fotograf makinesini acmistim ki, calismadi!! Ay buna noldu simdi niye calismiyor derken o karmasayla kendimi kulustur bir tahta yigininin icinde buldum!

Efendim meger buffalo dedikleri allahin mandasiymis! O tahta yigini da o mandanin arkasina baglanmis arabaymis ama yemin ederim tahta meyva sandiklari kadar saglam ve guvenli birsey, varin siz hayal edin. Bir an oyle bir karmasaya geldi ki binmis bulundum, inemedim. Baktim yerler diz boyu camur. O sacma camurum icinde o sacma sapan kulusturle bize bir tur attirdilar. Ama ne diyeyim artik ne dua edip tanrim bizi kurtar diyecek yuzum kaldi ne de dua edecek an bulabildim. Hayvanin her hareketiyle yaklasik 45 derece saga ve sola yatan bir meyva sandigi dusunun ve icinde sekiz koca insan!!! Birde aksi gibi en uca biz kaldik, yani en dusulecek yere :)

Havada ucusan ciglik en cok benimki miydi yoksa koca kisisinin mi bilemiyorum. Birde bizimkinin bagirmasi banaydi isin garibi :) Bana “iyi tutun dusme” diye bagiriyor, sanki ben dusmek istermisim o bokun icine gibi :) Bende ona “tutunuyorum ya daha napayim” diye bagiriyorum… Hahahaha

O kadar can havliyle bagrismis olmaliyiz ki yandaki fransiz cift saskinlik icinde bakiyordu, rezil olduk :) Hatta ben o kadar savruluyor ve ucuyordum ki arabanin – pardon tahta sandigin – icinde kiz endise icinde “iyimisiniz?” diye sordu.
Birde bir ara o can havliyle dusmemek icin yandaki cinli adama sarilmisim onu hatirliyorum :) Neyse allahtan o gun son gunumuzdu, tum rezillikleri geride biraktik.

Sonunda dedik yeter, nolur bizi geri goturun otele bunca iskence yeter. Lafin ozu siz siz olun hicbir hayvanin tepesine binmeyin bizim gibi bindiginize pisman olursunuz :) Aman diyim…

Bu kismi eklemeyi unutmusum, eh cok konusunca herseyi unutuyor insan :)

Phuket hakkinda genel not:
Gayet guzel bir yer, gidilip gorulmesi iyidir hostur ama dunya harikasi degil ne yazik ki. Vallahi bok atmiyorum :) Cunku benim fikrimi sorarsaniz Turkiye'de, ozellikle akdeniz bolgesinde ayni ayarda bircok guzel sahil, deniz ve otel var.
Farkli bir ulke, farkli insanlar ve kulturler ilginizi cekiyorsa... Iste o zaman gidilesi bir yer ;)

Dikkat edilmesi gereken noktalar ise ozellikle trafik ve kisisel guvenlik konulari cok zayif. Orada bulundugumuz 5 gun icerisinde gozumun onunde bir motora "tuk tuk" carpti, motorcu havada uctu :( Bir sonraki seferde (allahtan biz aracin icindeydik o zaman) sokakta polis birini yakaliyordu, etrafta insanlar izliyor, benim en son gordugum sey yakaladiklari ya da yakalamaya calistiklari adamin elinde parlayan 14lu oldu, yani silah.

Velhasil Phuket tatilini boyle tamamladik, sirada yeni maceralar ve yeni mekanlar var. Cok yakinda (ramazan bayraminda) yine yollardayiz.

Eger sonuna kadar okuyup azmettiyseniz ve sona gelebildiyseniz kocamannnn tebrik ettim size :)

Iyi bir haftasonu dilerim herkese.
A.

Monday, August 16, 2010

YOG gelmis hosgelmis

Uzunca bir suredir tantanasi var ortalikta ama biz pek ustunde durmadik acikcasi, beldi de farkina varmadik bu kadar buyuk ve onemli birsey oldugunun.

YOG ne demek? “Youth Olympic Games” in kisaltilmisi, yani genclik olimpiyatlari. Hemde dunyada ilk kez gerceklesen bir organizasyon. Ilk genclik olimpiyatlari Singapur’da gerceklesiyor, 14-26 Agustos 2010 tarihleri arasinda ve bizde buna sahit oluyoruz.

Dedigim gibi basta pek uzerinde durmadik ve onemsemedik acikcasi… Inanilmaz yogunuz ya, vaktimiz yok ivir zivir seylere bizim. Birde gicigiz zaten olimpiyatcilara :)

Sebep? Cunku koca kisisinin isyeri - ki koskoca universitenin kampusu oluyor :) – abluka altinda bir suredir bu organizasyondan dolayi. Ise gidip gelmeleri, ulasim, kontroller, yollar derken hersey iyice cigrindan cikti. Eh bizde hemen sucluyu bulduk “Olimpiyatlar”, dolayisiyla da hic pas vermiyorduk bu etkinlige :)

Gectigimiz gece YOG’nin acilisi vardi, oturmus televizyonun karsisina ne izleyelim diye karistirirken karsi karsiya geldik. Kendini izlettirdi acikcasi :) Inanilmaz buyuk ve guzel bir organizasyon olmus, cok basarili bulduk. Harika bir gorsel solendi. Acikca belli oluyor ki dunyanin parasini akitmislar bunun icin, ama degmis bence… Hatta bittikten sonra aa niye gitmedik keske bizde gitseydik diye hayiflandik ve bir sonraki haberlerde aslinda biletlerin haftalar once bittigini ogrendik :)

Sabah Turkiye’nin karsilasmalari ile ilgili bilgi almak icin YOG’nin sayfasina girdim birde baktim acilis toreninin fotograflari, dayanamadim paylasayim dedim…
Iste bu ufakliklar olimpiyatlarin maskotlari :) Benim favorim tabii ki kiz olan, ne cici degilmi mavis mavis. Bu maskotlarin nereden ciktigina gelirsek. "Merlion" yani "denizaslani" Singapurun sembolu, aslan balik karisimi bir yaratik. Maskotlari da ondan turetmisler anladigim kadariyla.


Iste bu da "Merlion" heykeli.


Buyuk acilis icin "Marina Bay" secilmis, sehrin marinasi, yani en gosterisli ve turistik yeri tabii ki... Heryer isil isildi ve her yerden havai fisek atildi bol miktarda. Sahne gercekten cok buyuktu, sahnenin bir kismi da suyun uzerine yapilmis zaten.
Tam karsida gorunen uzeri gemi seklindeki bina da yeni yapilan otel. Singapurlular icin bu otel cok muhim birsey, hatta ovunc kaynagi bir ara bunu da anlatirim.

Gunlerdir olimpiyat mesalesi Singapur'un dort bir kosesini gezdi durdu. Son olarak bu asagidaki "Phoenix" in uzerinde en buyuk mesaleyi yakip olimpiyatlari baslatmak icin yol aldi. Gemi kiyiya yanasinca olimpiyat mesalesi suyun uzerine kurulmus yoldan tasindi kiyiya. Dedigim gibi tam bir gorsel solendi, resimler ne yazikki gercek goruntuleri anlatmaya pek yetmiyor bu noktada.
Bu kismi cok sevdik, "suyun uzerinde yuzen ve kanatlari sudan olan bir phoenix" fikri oldukca ilginc geldi bana, bence iyi dusunulmus yaratici birsey...


Ve son olimpiyat atesini deniz feneri seklinde yapmislar (biliyorum bu isim kotu seyler cagristiriyor hepimize ama bu iyisinden). Phoenix'den indirilen mesale ile son olarak bu buyuk olimpiyat atesi alevlendirildi...



Arka planda Singapur'un unlu donme dolabi "Flyer"


Ve sovlarda oldukca guzeldi. Cok fazla emek, para ve zaman sarfedilmis, belliydi...
Vee bizim gencler :) Umarim guzel derecelerle donerler memlekete...


Bunun ne oldugu hakkinda hic fikrim yok sadece resimlerin arasinda gorunce onu da kopyaladim buraya, ama inanilmaz merak ediyorum iclerinde ne var acaba?? bende istiyorum...


Neyse efendim benden bu kadar, resimler Singapur Olimpiyatlari resmi sayfasindan kopyalanmistir, olur ha kizmasinlar :) linkini de vereyim.
A.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails