Hatirlarsaniz Bali’ye gidisimiz ve ilk gecemiz oldukca hareketli gecmisti, hatirlamayanlar icin istikamet bir onceki yazi.
En son cop kutusundan cikan kertende kalmistik sanirim, hani kocakisisinin torbalayip balkona attiginda :)
O geceyi oyle yari uykulu yari uyanik atlattik, zaten balkonda copun icine kisilip kalan kertende sabaha dek hisirdayarak ve copu devirerek uyutmadi bizi pek. Sabah yorgun argin attik kendimizi disari, biz kahvaltimizi yaparken tur icin anlastigimiz soforde gelmisti. Yaklasik saat 8.30 civarinda yola ciktik, once adam gibi bir doviz burosuna ugramamiz gerekiyordu. Zira her kose basi doviz burosu var ama hepsi turist kaziklamak icin acilmis sadece, hem kurlari inanilmaz dusuk hemde dunyanin komisyonunu aliyorlar. Neyse sofor sagolsun lisansli bir doviz burosuna goturdu bizi hem komisyon odemeden hemde en yuksek kurdan bozdurduk. Bu arada adam doviz burosunun onunde durunca kocakisisi atladi asagiya para bozdurmak icin ben adamla kaldimmi arabada basbasa! Yetmezmis gibi adam dondu bana “Evlimisiniz siz? Yeni mi evlisiniz? Cocugunuz yokmu?” gibisinden sorular sormaya, bir yandan da beni inceliyor pzvnk. Mal herif sana ne lan!! diyemedim tabii, yarim agizla cevap verip gecistirdim. Icimdeki paranoyak basladi tabii calismaya “Ulan ya adam simdi basip gaza gitse ben arabadayken, imkani yok parcami bulamazlar bir daha, ne diye kaldim ki ben arabanin icinde, biz niye bu kadar dikkatsiz davraniyoruz” diye saydiriyorum icimden, bir yandan da kocakisisinde gozum bir turlu gelemedi nerde kaldi diye. Adam anladi tedirgin oldugumu herhalde arabadan inip disarida dolasmaya basladi.
Az sonra gezinin ilk duragi olan “Barong Dansi” ni izlemek icin yola koyulduk. Gittigimizde gosteri baslamak uzereydi hemen oturduk bir koseye ve izlemeye koyulduk. Kostumler ve danslar oldukca etkileyiciydi ve acikcasi bekledigimden ilgincti. Gitmeden onceki arastirmalarima dayanarak Bali’deki cogunlugun Budist oldugunu dusunuyordum, Budist degil Hindu imis ada halkinin cogu - eh bu da neden bu kadar pis olduklarinin aciklamasi aslinda. Barong dansida dini agirlikli bir gosteri. Inanislarindaki iyi ve kotu ruh kavramlarini ve onlarin catismalarini anlatiyor kisacasi. Daha fazla detay veremeyecegim zira bilmiyorum cok, ben kendimi gosteriyi izlemeye ve bol bol fotograf cekmeye birakmistim, fotograflar acikliyor kendi kendini…
Bu resimdeki eleman Bulent Ersoy'a benzemiyormu :)))
Yol uzerindeki buyuk bir batik uretim merkezinde durduk once. Halis muhlis bir Bursa cocugu olarak tabii ki hicbir kumas, sal, ipek (en dusuk kalitesinden) ve kadinlarin kiclari acikmis gibi hucum ettigi diger bilimum cul caput pek sarmadi beni. Tam bu mu yani buranin sanat olayi derken ust kata ciktik ve gozlerimiz yuvalarindan oynadi :) Her yer batik tablolarla doluydu, rengarek, cesit cesit, herbiri el yapimi. Kendimizi kaybettik sanirim gezerken, ve onlarca sey almamak icin kendimizi inanilmaz zor tuttuk. O figurler, o renkler inanilmaz guzeldi, ne yazik ki fotograflamak yasak oldugu icin hepsi icimde kaldi :( Tabii ki o anda kendimize Bali hatirasi olarak ne alacagimizi bulmustuk :) Her ne kadar secmekte cok zorlandiysak da sonunda Romeo ve Juliet hikayesinin Hinduizmde karsiligi olan “Ramayana” hikayesini resimleyen tabloyu almaya karar verdik. Alt kata inip bu tablolarin nasil yapildigini izledik biraz ve sonra tekrar yola koyulduk.
Bir sonraki kasabada agac isciligi ile unlu oldugu icin yine yol uzerindeki bir uretici yere girdik. Aslinda herkes uretici ve satici burada, yol boyu istemediginiz kadar cok varlar. Hala aklimiz batik tablolarda kalan bize pek birsey ifade etmedi acikcasi agac oyma eserleri. Hem oldukca buyuk ve agirlar hemde inanilmaz pahalilar. Altini cizmeden gecemeyecegim bir tek agactan oyma kahve koseleri ve sehpa takimlari aklimda kaldi, cok zariftiler ama hem onlari koyacak evimiz hemde alacak paramiz olmadigindan (bir set yaklasik 5000-7000 USD den basliyor) “aa ne guzelmis” deyip ciktik :) ve yola devam ettik.
Yol boyunca surekli kucuk kucuk koylerin icinden gectik hep, herhalde Bali hakkinda tek sevdigim seyde bu oldu tum adaya koy yasami hakim hala daha, oyle cok katli binalar, modern isyerleri ve gokdelenler gorebileceginiz seyler degil burada. Eh normal olarak da dogal hayat devam ediyor ve kafam kadar kertenler dolaniyor ortalikta!
Yolda cok buyuk bir tapinagin onunden gecerken “aa ne guzelmis” dedik ve durduk planda olmadigi halde. Iyi ki de durmusuz, o civarin en buyuk tapinaklarindan biriymis, oldukca guzel ve ilgincti. Tapinaga girmeden once bize yerlilerin giydigi (erkek kadin farketmiyor) eteklerden giydirdiler, hatta benim uzerimde uzun etek oldugu halde yinede giydirdiler, boyleymis burada :) Yapilarin eskiligi, tas isciligi, figurler inanilmaz etkileyiciydi. Bana hep Budizm ile Hinduizm ayniymis gibi gelirdi, degilmis birebir gozumuzle gormus olduk, tapinaklari bile oyle farkli ki. Mesela Hinduizm’de en cok dikkatimizi ceken sey; heryer sunaklarla dolu, gunluk adak veya bagis rituelleri varki ona sonra gelecegim. Ben ki tarih ve cografya’dan hic hazetmeyen insan, bu geziden sonra ozellikle dinler tarihi konusunda inanilmaz bir merak icerisindeyim. Okumak lazim bunu da, yapilacaklar listesi numara bin bilmemkac…
Neyse efendim orayi gezdikten sonra yine yola koyulduk esas hedefe dogru, esas hedefimiz volkan gormek :) Gitmeden onceki arstirmalarimda bol bol ismine denk geldigim, uydu gorunumune bakinca icimi titreten ve hatta urperten “Kintamani Mount Batur Volcano” hedefimiz. Yol bekledigimizdende uzun suruyor, dedim ya Bali bekledigimizden buyukmus. Birsure sonra dag yolu tirmanmaya basliyoruz, Uludag yolunu animsiyorum birden, sanki Uludag’a tirmaniyoruz ve farkediyorum memleketimi ne kadar ozledigimi (tamam tamam duygusallasmayacagim kisa kestim). En tepeye kadar cikiyoruz arabayla, oldukca kalabalik megerse tatil oldugu icin yerli turistte cok fazlaymis. Tepeden karsiya bakinca biraz hayal kirikligina ugruyoruz cunku tirmandigimiz dag bizim dusundugumuz gibi volkanin kendisi degil karsi yakasindaki dagmis. Halbuki ben gidip volkanin tepesinden icine bakmayi hayal etmistim icerde ne var diye :(
Aslinda oyle turlarda varmis ama sabah 2’de kalkip yola koyuluyormussun ve yaklasik 4 saat tirmaniyormussun aracsiz olarak. Neyse bu da fena degil diyerekten volkan manzarali bir restorana oturup yemegimizi yiyoruz ve bol bol fotograf cekiyoruz. Bu ortam ve restoranlar bize Bolu dagini animsatiyor nedense, ama Bolu dagindaki restoranda yedigimiz o muhtesem et ve yogurt yok tabii ki burada.
Donus yolu yine oldukca kalabalikti, bizde oldukca yorgun bitap ve uykusuzduk, benim nezle iyice kendini gostermeye basladigi icin ben sizip kaldim cogunlukla. Ayik oldugum zamanlardada cevreyi izleyip fotograf cektim mumkun oldugunca. Iste o anlara ait kisa kisa notlar;
-Din ile kafayi bozmuslar, kucucuk koylerde bile her evin kendine ait tapinak kismi var. Evler neredeyse bir goz oda ama bahcede kocaman bir alan sunak alani olarak ayirilmis. Iste cekebildigimce birkac ornek…
-Hindular hergune sabah evlerine, isyerlerine kucuk bagislar koyarak basliyorlar. Bir cesit gunluk rituel bu. Bagis dedigim sazlardan veya seker kamislarindan yapilma kucuk kucuk tabaklarin icinde cicek, meyva ve pirinc oluyor genellikle. Tanriya verdikleri icin tesekkurmus bir nebze. Bana sorarsaniz pislik oranini ikiye hatta dorde katlayan bir anlayis, cunku isyerleri bunu kapinin onune ve caddeye koyuyor. Eh surekli yagmur yagan bir ulkede varin sonucu siz dusunun, aksama dogru kaldirimlarin kenarlari hep bunlarla dolu oluyor, islanmis, ezilmis, dagilmis… Sabah koyduklari gibi aksam temizlemek gibi bir olay da yok, sokaga pislik olarak karisip gidiyor, sorarsan tanrilara gidiyor!
-Yine yolda durup izledigimiz "rice terrace" yani pirinc tarlalari.
Son olarak yolda bir tapinaktaki torene denk geldik, yine tanrilara tesekkur icin bir suru bagis veya adak (tam karsilik bulamadim bu kelimeyede aslinda, ingilizcede offering diye geciyor) hazirlamislar ama bu seferki daha buyuk ve detayli bir toren. Ayni bizim bayramda hazirlanip suslendigimiz gibi suslenmisti butun kadin ve erkekler ve hatta cocuklar. Kadinlarin cogunlugu baslarinin uzerinde hazirladiklari bagislari baslarinin uzerinde tasiyordu, sonradan ogrendik ki bunlari tapinakta birakmayip sonradan alip evlerine goturuyorlarmis, yani bosa gitmiyor o canim meyvalar sevindik :) Yolda durup biraz onlari izleyip bol bol fotograf cektikten sonra otele geri donduk.
Eklemeden gecmeyeyim olurda yanlislikla yolu Bali’ye dusen olursa faydasi dokunur belki :) Tur bedeli 350,000 rupiah idi iki kisi icin, ama tum giris biletleri haric. Biletler ve ogle yemegide dahil olunca 800-850,000 rupiahi buldu harcamamiz.
Yemekten sonra her adim basi uzerimize atlayip birseyler satmaya calisan saticilari zar zor atlatip odaya donduk ve saat 10 gibi yataga attik kendimizi, hem bir onceki gecenin uykusuzlugu hemde o gunun yorgunlugu birlesince yamulduk zaten. Birde ustune ustluk ben gittikce salya sumuk moduna girip hasta oldugum icin dedik bu gece bari uyuyup dinlenelim yoksa ertesi gun gezemeyiz. Tam dalmak uzereydim ki uykuyla uyaniklik arasinda karsi duvarin bir ucundan diger ucuna hizlica kacan kerteni gordum!
Lanet olsun!!
Yataktan dogrulduk kocakisisi ile birbirimize bakiyoruz “bu ne simdi, neden biz tanrim” cigliklari atiyoruz icten ice. Iste o sirada duyduk iste o sesi… hemde odanin icinden geliyor! Kulak kesilip dinledik evet odanin icinden geliyor!! Odada, tam da bavulumuzun ustunde durdugu sehpanin altindan birsey bize guluyor!! Ne bu? Korku filmi gibi resmen, biz yine basladik “allahim sen bizi neyle siniyorsun boyle” demeye. Kafam kadar kerten yetmedi simdide odanin icinde birsey kikirdiyor resmen ve biz onun ne oldugunu bile bilmiyoruz. Korku dolu dakikalar, kocakisisinin elinde buzdolabinin uzerindeki metal tepsi, ben yatakta buzusmus elimde fener - gelen seyin gozune fener tutarim kacar belki, yada olmadi bademciklerini kontrol ederim fenerle!!
Bes-on dakika icerisinde ogrendik ne oldugunu; bir baska kerten! Saka gibi resmen, bir guleni denk gelmemisti o da denk geldi ya pes yani ben daha ne diyeyim!! Gecenin kalani soyle devam etti;
-Bana “yat dinlen senin iyilesmen lazim ben bunlari oldururum” diyen kocakisisi o g.t kadar odanin altini ustune getirdi, bir elinde metal tepsi diger elinde metal askidan yapilmis bir cubuk :)
-Ben daldigim her bes dakikada bir kosturmacalara can havliyle kalkip “noluyo, nerde, yakaladinmi” seklinde korku nidalari ile bir saga bir sola devrilip, defalarca sizip tekrar uyanip, hastaliga tavan yaptirdim.
Ve toplam dort saatten sonra gece ikide kovalamaca son buldu, iki kertende olduruldu ama tahmin edersiniz ki ikimizde olen kertenlerden beter durumdaydik! Ve bunlarin yaninda gecenin o saatinde odamizdan bam gum kosturmaca ve atlayip ziplama sesleri, uzerine birde tan tun metal tepsinin duvara vurma sesleri… Yan odadakiler bizim hakkimizda ne dusundu hayal bile edemiyorum, gercegi bir bilseler :)))
Bizi goturecek taksiyi beklemeye koyulduk otelin resepsiyonunda. Bekle allah gelmez taksi… O sirada resepsiyonda da su bahsettigim kucuk tabak gibi bagislardan vardi, yere koymuslar yine. Tam onun oldugu yerde bir hareketlilik gorduk ve ayni anda kocakisisi ile birbirimize baktik.
H: Sende gordun mu?
A: Hizla kacan kocaman bir kuyruk gordum neydi o?
H: Bilmiyorum…
Az sonra ne oldugunu ogrendik; kocaman bir fare! Eh heryere ozelliklede tum surungenlerin ulasabilecegi yerlere yiyecek koyarsaniz adak madak diye olacagi budur. Otelin resepsiyonunda bile fare varsa siz dusunun gerisini, birde bu 3 yildizli otel.
Lanet taksi gelmedigi icin yoldan baska bir taksi bulup oradan uzaklastik hemen. Taksiciye ne kadar tutar dedigimizde once 500,000 Rupiah dedi bizde cus 200,000’den fazla vermeyiz (cunku onceki taksici 250bine olur demisti) deyince 250,000’e anlastik. Ve Bratan golune (Lake Bratan) dogru yola ciktik, maksat golun ortasindaki Ulun Danu tapinagini gormek.
Neyse yine lafi uzatmisim da uzatmisim yine, fotograflari ekleyip bitiriyorum hizlica.
Buradakilerin hepsi feciler turistlere karsi, tek amaclari var o da turist kaziklamak, otesi yok...
Aksamustu denizkiyisina inip gunesin batisini ve insanlari izleyerek gunu noktaladik...
Ve boylece iki gunluk Bali gezisini tamamlayip ucuncu gune geciyoruz her nasil olduysa kertensiz bir gece gecirerek.
3.gun istikamet Gili adalari… umuyorum yakinda :)
Buraya kadar azmedip okuyabilen varsa da alnindan opuyorum :)
Canım alnımda hissettim öpücüğünün sıcaklığını :)
ReplyDeleteBülent Ersoy'un Bali şubesini bulduğunuz için sana tebrik koyarım :)
Hahaha :)
Ne güldüm :))))
O torbadaki kertenkele değil demiştin ama geçiştirmişsin gibime geldi.
Ay, neyse hiç girmeyeyim o konulara :)
Gidip te volkan görememiş kuzum... bak sen :)
Fotoğrafların her zamanki gibi şa-ha-ne!
hepsine baktım bu yazıyı bitirince dönüp bir bir tekrar bakacağım.
Sayende az çok bilgimiz oluyor, nerelere gidilip nelerle karşılaşılacağı konusunda :)
Teşekkür ederim.
Öptüm, ikinci bölümü bekliyorum.
merhaba,blogunuzla yeni tanıştım.tek tek eski yazılarınıza da bakacağım.Bali gezinizi çok güzel anlatmışsınız.fotoğraflar da harika.çok merak ettiğim bu güzel yerleri sayenizde görmüş kadar oldum.paylaşımınız için teşekkürler.sevgiler.
ReplyDeletealnımdan öp...okudum...
ReplyDeletetüm olanlar hastalık,kerten kötü,geçmiş olsun...
ama türbülanstan daha iyi bence:)
bekliyorum devamını...
1) Alnımdan öpüldüm:))
ReplyDelete2) Kertenlere ve otele rağmen, gene de bu gezi değermiş. Resimler harika, Bali harika. Allah içinize sindirsin.
Okudum valla. Sizin adınıza üzülsem de gezmek güzel diye düşündüğümden çok da hoşuma giderek okudum. Devamını da merakla bekliyorum.
ReplyDeleteben çok uzun yazı okumayı (bloglarda) gerçekten sevmiyorum ve çoğunlukla da okumuyorum ama senin hem anlatımın ki özellikle oda sahneleri hem de fotolar ilgimi çekti üstelik baya da güldüm; 2 kerteni öldürmek tepsinin tam tun seslerini hayal bile ettim ne hikmetse :)) en son fare olayı beni bitirdi:)) kesin kararlıyım asla gitmeyeceğim :))
ReplyDeleteGez sen geeezz ooohh..! Bide bana kocaya varınca bişi olmuyo diyo, bööle gezeceksem varayım ben de biran önce kocaya allaam noolur, amin.. :D
ReplyDeleteNeyse, mimledim seni, cevaplayıver bi.. ;)
http://mellynindunyasi.blogspot.com/2011/01/sevgili-lolla-vesselam-ve-drukiyyes.html
Ella emindim alnindan opulecek ilk kisinin sen olduguna desem :))
ReplyDeleteCicim daha ne fotolar bende sen gel birebir gosterecegim sana :)
Operim cok, birde aman diyeyim Bali gidilecek en son yer kesinlikle ;)
Selma hanim hosgeldiniz :)
begendiginize sevindim, bizde boyle olduk olmadik macera cok, severiz basimiza is acmayi birazcik :)) umarim eglenirsiniz okurken.
sevgiler :)
CEPAYNASI azimli okuyucular varmis cevrede hakikaten, ben cok uzun olmus kimse okumaz demistim valla :)
Turbulans kotuydu tabii, ama daha neler neler vardi turbulans gibi, umarim yazacagim yakinda...
cenebaz opuldun o zaman :)
ReplyDeletesimdi nankorluk edip lanet gezi falan diyorum ama yinede gorduk farkli birseyler iste :D ama isin gercegi bir daha git deseler, iih gitmem Endonezyaya.
gezenti maksat o zaten, o anlar ne kadar zorlu gecmis olsa da geriye kalanlarla gulup eglenmek lazim :) sizleride guldurduysek bu vesile ile ne mutlu ;)
minimalist gitme bence de ;) daha gidilecek ne guzel kertensiz ve faresiz mekanlar var :)
kerten yakalama konusunda avci oldu kocakisisi hic sorma :D
MeLLy gezmekle koca ne alaka yahu :D hem sen benim adama biraksan biz surekli evde otururuz :)))
ReplyDeleteMadem o kadar istiyorsun git kocaya da gor ;) ben ne diyeyim, ama sonra gelip hakikatende matah birsey degilmis diye aglasma anacim :))
Birde ben bu mim isini sevmiyorum desem... beni azlediver o mim olayindan desem :)
bence çok güzel geçmiş seyahatiniz Bali kısmı. okuması çok zevkliydi ne olsa kertenlerle burun buruna gelen biz değiliz. fotoğraflara da bayıldım. heyecanla bekliyorum bakalım ilerleyen günler size hangi maceraları getirmiş. keşke hasta olmasaydın, gezerken hasta olduğun için kertenler filan daha zor gelmiştir sana katlanması.
ReplyDeleteJudy uzaktan davulun sesi hos geliyor, kerten deyincede sevimli durduguna bakma vallahi igrenc ve cekilmezler ;)
ReplyDeleteHepsi cok fazla ust uste geldi bu sefer o moral bozucuydu,herseye ragmen birseyler gorduk diye avutuyoruz kendimizi iste :)
beni de öpüver cicim!!
ReplyDeleteben kertenkelelerden korkmam ama odamda da olmalarını istemem hani.
ayrıca bülent ersoy hakkatten de bülent ersoy'muş cicim yaa....
gel öp beni çabuk :)))
ReplyDeleteya kerten ve fare bitirdi beni, ölsem gitmem:(
NzN opuldun cicim ;) hatta birde nisani kutlamak icin opuldun kocaman :D
ReplyDeletekertenlerde uzak dursun hepimizden, kertensiz hayat en guzeli ;)
küfkedisi senide optum hemen :))
bak iste ben kendimi feda ediyorum onden gidip, sirf size kolaylik olsun diye ;)
Ben eyluldeki balayim icin Bali hayalleri kurul rezervasyon asamasindayken yaziniza rastladim:) haliyle kertenkele olayinda baya tirstim:) merakim su ki luks otellerdede ayni manzarayla karsilasmamiz mumkun mu?
ReplyDeletetrendiye ne yazik ki luks otellerde de durum ayni olabiliyor :( yani en azindan bizim tecrube ettigimiz oydu, bu gezi yazilarinin sonuncusundaydi sanirim bahsetmistim, yilbasi gecesi icin luks guzel bir otel secmistik hatta en romantik otel secilmis o yil, ama gel gor ki odadaki tablonun kuyrugu vardi !! :D kuyruk tablonun degil arkasinda saklanan kertenindi tabii ;) birde ciceklerle susledikleri banyo kuvetinin icine kerten dustu ayni odada :))
ReplyDeletekimseyi korkutmak ve tiksindirmek istemiyorum ama en azindan hazirlikli olun bu tur durumlara bence ;) kertenler, bocekler bu ulkelerin gercegi, luks veya degil pek farketmiyor. olay su ki kertenkele bu adamlar icin tiksindirici bir hayvan degil yani odada olmasi onlari hic rahatsiz etmiyor eh dolayisiyla da her yerde geziyor hayvanlar.
bu arada turist kalabaligi ve partilere duskun degilseniz ve daha sessiz sakin bir balayi tercih ederseniz ben kesinlikle Lombok adasini tavsiye ederim Bali yerine ;)
Merhabalar, uzun uzun bi yazi ve cok faydali tesekkurler :) sormak istedigim sey sizce sahiller guzel miydi,, bali turkuaz sulari ve beyaz kumsallariyla cok da on plana cikan bi yer degil ama gene de boyle kumsallar ozellikle beyaz kumlar bulabiliyor muyuz ?
ReplyDeleteSevgi