Sunday, August 26, 2012

Cakma Pavlova yaptim

"Yemek pisirmek sanatsa pastacilik bilimdir" diye duymustum bir sef'in agzindan... Mutfaktaki her turlu etkinligi sevsem de pastacilik kisminin bende ayri bir yerinin olmasi bu sebepten herhalde :)

Adi beni en cok cezbeden tatlilardan biri Pavlova, bir digeri de Pesmelba sanirim, seviyorum boyle abidik gubidik seyleri :)
Pavlova ismini ilk duydugumda kesin Rus kokenlidir demistim ama yanilmisim :)))
Tarifi ararken tatlinin tarihi detaylarina gomuluverdim birden bire, megerse pek yakin bir cografyaya aitmis kendisi, Pavlova'nin kokeni Yeni Zellanda ve Avustralya'ya dayaniyormus...

Gecenlerde yaptigim bezeler basari ile sonuclaninca devaminda neler yapsam, elimdeki mereng tozunu nasil bitirsem diye dusunurken aklima geldi pavlova yapmak. Ancak tarifi biraz degistirdim, zira gercek pavlova tarifinde mereng tozu yerine bol bol yumurta aki vardi benim mereng tozu yine kalacak diye kendime gore uyarladim tarifi :) 

Ici icin krema hazirlamaya giristigim de farkettim ki elimde yalnis kremayi tutuyorum! O saatten sonra markete kim gidip dogru kremayi alicak tabii :) Icini de krema yerine dondurma ile doldurdum ki missss oldu. Tek dezavantaji yapar yapmaz yemek durumunda kaldik dondurmalar hemen erimeye basladigindan (hatta o sebepten fotograflarin isigini ayarlayamadim pek idare ediniz artik).
Velhasil disi farkli ici farkli olunca birtek gorunusu pavlova'ya benzedi, onun icin bende cakma pavlova dedim :).
Ama tadi tek kelimeyle muhtesemdi, soluksuz yedik kocakisisi ile ;)

Bunlarda yapim asamasinda cektigim diger fotograflar;

Oncelikle bezeleri hazirladigim gibi mereng karisimini hazirlayip torbaya doldurdum ve tepsiye canak seklinde SIKTIM. Yine bezelerde oldugu gibi 1 saat kadar en dusuk isida pisirdim veya aslinda kuruttum demek daha dogru oluyor bunlar icin, sonucta siviyi ucuruyoruz en dusuk isida :)
Sonrasinda da hava almayan bir kapta iyice kapatarak birkac gun saklayabilirsiniz sanirim, ama Singapur'un nemi ve sicaginda benimkiler ancak iki gun dayandi.



Oyle guzel oldu ki bu mereng canaklar, tek basina bile yenebilir veya daha bir suru farkli seyle icleri doldurulabilir ;)
 

Iste bu da mideye indirilmeden once ve dondurmalar erimeden once alelacele cektigim en son halleri :)


Mutlu pazarlar :)

Friday, August 24, 2012

Bayram muhabbetleri

Kadinlar da erkekler de hep ayni, kilik kiyafet, yer zaman degisiyor cogunlukla ama muhabbetler pek degismiyor!
Soyle ki;

Arife gunu kocakisisi isten gelip isyerinde yeni tanistigi bir bayanin da musluman oldugunu (Lubnanli imis), lafin oradan acilip bizi birgun bildigi guzel bir Lubnan restoranina davet ettigini soyledi.
Bende "aa ne guzel, gideriz tabii" dedim.

Bu Lubnan'li arkadas arife gunu aksami email atip "bayramin ikinci gunu Lubnan restoranina gitmek istermisiniz, hem bayramlasmis oluruz" deyince oyle alelacele olmasina biraz sasirsak da belki yalnizdir, bayramda birilerini ariyordur, hem bizde yeni yemekler deneriz bayram guzel gecer bahanesiyle diyerekten tamam diyoruz.

Bayramin ikinci gunu gelip cattiginda evde ikimizde bilgisayarlarin tepesinde son surat is yetistirmeye calisiyoruz. Tam ev-ofis moduna girmisiz, hem isler yetismeyecek hem de simdi hazirlanip sehrin o kalabaligina kim girecek...

Ben: Bu isler bitmeyecek, tam da gunune ayarladik su yemegi, kiza bir mesaj atsak da yarin ya da obur gun isten cikista gitsek yemege?
Kocakisisi: Olmaz oyle sey ayip olur, hem dort saat kaldi yemege kiz ona gore plan yaptiysa.
Ben: Ya hemen iptal edelim demiyorum soralim bir kiza, bu hafta icinde baska gune olur derse erteleriz ne var bunda.
Kocakisisi: Ya ayip simdi ertelemek, hem ben bastan sordum sana o zaman hayir deseydin! Birseyi yapmak istemeyince olay cikariyorsun hep.
Ben: Hayir diyen mi var, anlayamiyorsun sen beni galiba! Isler yetismeyecek yemegi baska gune alalim diyorum bundan dogal ne var ki!!

Sonuc olarak ben kusup surat astim bir muddet, kocakisisi de yarim agizla "tamam kusme kuseceksen iptal edeyim" diye geveledi durdu ama iptal falan etmedi tabii. Biz birbirimize kapris yaparken saatler gecti cikma vakti yaklasti. Neyse dedim gidip adam gibi yemegimizi yiyelim, degisik birseyler deneyelim egleniriz hem...
Cikmadan da kocakisisine hatirlattim su maillerine bak diye kizin telefon numarasini almamis cunku, ama beni dinleyen nerdeeee!

Restorana gittik oturduk, oyle pek ahim sahim birsey degil klasik arap restorani. Hani bizim turk restoranlarinin eline su bile dokemez, ama menude bir suru degisik sey var, yeni seyler deneriz diyerekten kizi beklemeye basladik.
Bekle allah gelmez bekle allah gelmez... 10 dakika gecti yok, 20 dakika gecti yok...
Yeni yemekler deneyecegiz diye de ac karna gittik, menuye baktikca bizim mideler gurul gurul otmekte :D

Yaklasik 45-45 dakika sonra pes ettik verdik siparisimizi, kiz gelirse de kendi versin kendine siparis dedik.

Kocakisisi: Ben boyle sey gormedim ya, ne ayip ya biz isi gucu biraktik geldik ayip olmasin diye!
Ben: Elaleme ayip olmasin diye bi dunya laf saydin bana, allah boyle yapar iste karisini haksiz yere uzen adami!
Kocakisisi: Guvenmeyeceksin insanlara, ne bicim insan bunlar ya hic utanma yok! bir daha da suratina bakarsam...
Ben: Ama dedim ben sana mailine bak diye, kizin telefonunu al diye, beni dinleyen kim?!
Kocakisisi: Haklisin valla ne diyeyim :(
Ben: Kivrim kivrim kivrandin kiza ayip olur diye
Kocakisisi: Kivrim kivrim kivrandim yaptigimdan utandim...

ahahahahaha....

Sonuc olarak oturduk basbasa yemegimizi yedik. Lubnan restorani bir b.ka benzemiyordu ama! Salcali koftenin farkli versiyonlarinin adini degistirmisler satiyorlar. Koftelerde kofte olsa yuregim yanmayacak, kiymayi oldugu gibi mincirmislar pisirmisler :)))
Allahin iki porsiyon salcali kiymasina yaklasik 3-4 kilo kiyma parasi vermek de ayrica koydu tabii!

Ayrica eve donunce birde ne gorelim, kiz biz cikmadan 10 dakika once mail atmis ben gelemiyorum diye! Ne bir mazeret bildirmek, ne bir ayip olur diye dusunmek, ne bir son saatte haber verilirmi insanlar ona gore plan yapmistir demek!!
Aman millete ayip olmasin diyen yegane enayiler bizmisiz herhalde.
Bir daha birilerine guvenmek mi tovbe!
Bir daha Lubnan restoranina gitmek mi, o daha cok tovbe!

dipnot: bu olay sonrasi kocakisisine sordum neden beni dinlemiyorsun diye, valla neden dinlemiyorum bende bilmiyorum aslinda hic de kotu birsey soylemiyorsun seni dinleyince hep karli cikiyorum aslinda... demezmi! buyur burdan yak :)

*******

Kocakisisi de ben de pek severiz egzantirik tarifleri ve malzemeleri. Firsat buldukca da bol bol alip, pisirip deniyoruz. Pancar da onlardan biri. Hatta son Vietnam gezisi sirasinda tanistigimiz cift de bizim gibiymis, karsilikli dunya mutfaklarindan ve farkli tariflerden konusurken bize "pancarli risotto" tarifi verdiler. Laf aramizda kocakisisi harika risotto yapar :) Pancarin pembe renginden dolayi risotto oyle guzel bir renk aliyor ki insan yemeye kiyamiyor, ilk firsatta denedik bayilarak yedik :)

Dun aksam David Lebovitz'in sayfasinda tarif bakarken oldukca ilginc ve kocakisisinin sevebilecegini dusundugum bir tarife denk geldim.Tarifin basligi su " Moist Chocolate-Beet Cake" yani "pancarli cikolatali islak kek". Pancar ingilizcede beet root veya beet diye yaziliyor, bunu da kocakisisine onlarca kez soyledim hatta. Ama adam beni dinlemiyor ki...

Ben: Cok degisik bir tarif buldum, eminim hosuna gidecek
Kocakisisi: Hadi ya ne tarifiymis?
Ben: (Bilgisayar ekranini ona cevirerek) Bak bakalim ne kekiymis cok ilginc cok sasiracaksin ;)
Kocakisisi: Haa... cikolatali kek yani
Ben: Eminmisim tam olarak ne keki oldugunu anladigina, iyi oku basligi iyi oku.
Kocakisisi: Eminim anladim tabii ya, islak cikolatali kek iste!
Ben: Anlamamissin iste, bak burada ne yaziyor (ekrandaki baslikta ozellikle beet kelimesinin altini cizerek)
Kocakisisi: Ne bileyim ben beet ne?
Ben: Onlarca kez soyledim sana ne oldugunu! hani az once bana getirdin neydi guzel kokuyor diye (hakikaten de 5 dakika once pismis pancari firindan cikarip bana getirmisti bu ne guzel kokuyor diye)
Kocakisisi: Ya ne diyorsun anlamiyorum dogru duzgun soylesene!
Ben: Pes yani! Sen bazen boyle aptal olabiliyorsun ya inanamiyorum ben, hakikaten inanamiyorum, kesin numara yapiyor olmalisin yoksa tum o IQ larin nerene gidiyor ben hic bilmiyorum!

Adam anlamamakta israr edince ilkokul cocuguna anlatir gibi beet sozcugunun pancar oldugunu anlatmaya calistim olmadi. Sacma sapan birseye onca enerji sarfedip yine de anlasilamayinca bende cildirdim tabii, ama birde inat soylemiyorum "pancar bu be adam pancar!!" diye. O niye onu da bilmiyorum bende gariplesiyorum arada :)

Sonuc olarak o sinirle actim internetten sozlugu, beet yazdim ve karsimiza su aciklama cikti;
1- pancar
2- çükündür

Ben: Al iste çükündür o sey, çükündür!! Anla bunu anlayabilirsen... hahahahaha
Kocakisisi: Cükündürmüsüm!  ahahaha


Iste bunlar da bize dair hikayeler :)

Thursday, August 23, 2012

Kura cektim sana cikti

Sanirim bu kadar beklemek yeter dedim ve cekilisi yaptim sonunda!
Bahaneyle Random.org kullanmayi da ogrenmis oldum :))

Gonul isterdi ki herkeslere camsakizi coban armagani birsey gondereyim, birgun zengin olunca yaparim insallah onuda :D 


Kazanan sansli kisi La Loba oldu :)
Tebrikler!

La Loba bana adresini e-mail atarsan ilk firsatta hediyen sana dogru yola cikacak ;)

Wednesday, August 22, 2012

Kitap kulesi ve kitap kosesi

Sevgili Leylak dali'nin araciligiyla haberdar oldum Euphoric'in kitap kulesi etkinliginden, dururmuyum hic bende yaptim kocaman bir kule ve fotografini cektim hemen :)
Tabii bayramdi seyrandi derken yayinlamam gecikti... 
Ama tembelligin bu kadari! birde son zamanlarda okudugum kitaplari da ekleyeyim ayni yaziya dedim, iki ayri yazi yazmaktansa :)

Buyrunuz efendim asagidaki benim evdeki kitap kulem :) Okunmuslar, okunmamislar hepsi bir arada. Biraz fazlaca buyuk oldu, ne varsa koydum valla, eh gurbette kitaplara hasret olunca boyle gormedik oluyor insan :))
Kocakisisinin Turkiye seyahatinden sonra bavuldan ciktigina en cok sevindigim ganimetler bunlar oldu herhalde bu yil :) Zaten uzunca bir sure boyle kule halinde kaldilar, bol bol gozum doydu da sonradan tasinirken toplayip kaldirdim onlari :))



Ve birde kitaplara dair bir dipnot (pardon ara not oldu bu): Ihsan Oktay Anar'in yeni kitabi "Yedinci Gun" Eylulde cikiyormus, haberi gorunce sevinten deliye dondum :) Gerci cikar cikmaz alip okuyamayacak olmanin buruklugu var ama :( Elbet birkac ay rotarla okurum, heyecani daha simdiden sardi bile beni...
Sizlerle paylasayim bu sevinci dedim :))


Eh simdi gecelim son zamanlarda okunanlara...

Aslinda benim kocakisisine verdigim alinacak kitaplar listesinde yoktu ama o nobel odullu yazar Hermann Hesse'nin "Siddhartha" sini da alip gelmis, iyi de yapmis :)
Oldukca ilginc ve guzel bir kitapti. Hintlilere gicik oldugum su donemde bile zevkle okudum kitabi. Ve hatta daha bir iyimser gozlerle bakabildim onlara bu kitap sayesinde :)

Siddhartha adli gencin Buddha ve Nirvana arayisini, arayis surecinde yasadiklarini anlatiyor...
Kitabin beni tek hayal kirikligina ugratan kismi sonu oldu sanirim. Boyle maneviyata veya bilinmeyene dayali hikayelerin sonu hep bir yerlere varmiyor, varamiyor - veya vardigi son beni tatmin etmiyor :) Ne bekliyordum ki Buddha'yi gercekten bulup Nirvana'ya ulasmanin kisa yolunu soyleyecegini mi :))

Ne yalan soyleyeyim bana Budizm veya Hinduizm sacma geliyor. Ammavelakin onlarin o dingin huzurlu haline de ozenmiyor degilim :) Sanirim bu baslibasina baska bir yaziya konu olur onun icin kisa keseyim :)

Ve kitaptan sevdigim cumleler;


"Simdiye kadar onun gibi bakan, gulumseyen, oturan ve yuruyen kimse gormedim, diye gecirdi icinden Siddhartha, dogrusu bende onun gibi bakip gulumseyebileyim, oturup yuruyebileyim isterdim, oylesine ozgur, oylesine saygideger, oylesine gizli, oylesine acikyurekli, oylesine cocuksu ve gizemli. Dogrusu ancak kendi Ben'inin ozune girebilmis biri boyle bakar ve yurur."

"Bir kimse ariyorsa, gozu aradigi seyden baskasini gormez, bir turlu bulmayi beceremez, disaridan hicbir seyi alip kendi icine aktaramaz, cunku akli fikri aradigi seydedir hep, cunku bir amaci vardir, cunku amacin buyusune kapilmistir. Aramak bir amaci olmak demektir. Bulmaksa ozgur olmak."

"Bilgi bir baskasina aktarilabilir, bilgelikse hayir. Bilgelik kesfedilebilir, bilgelik yasanabilir, bilgelik el ustunde tasiyabilir insani, bilgelik mucizeler yaratabilir ama bilgelik anlatilamaz ve ogretilemez..."


 ******

Asli Perker'in "Sufle"si son zamanlarda en severek okuduklarimdan biri oldu...
Cikolatali Krep ve Demleme Cay gibi kotu bir deneyimden sonra mutfak cagrisimli bir diger kitap oldugu icin biraz cekinerek elime aldim kitabi acikcasi :) Lakin sufle bambaskaydi, oldukca insanin icine isleyen bir kitap.

Benim gibi mutfak, ozellikle tatli duskunu (!) okuyucular icin birebir bu kitap. Zaten kapagin guzelligine bakarmisiniz, kitabi elime aldikca kendimi mutfakta hissediyordum :)
Mutfak duskunu dediysem yanlis anlasilmasin, kitap bir yemek kitabi degil kesinlikle. Hatta aksine oldukca huzunlu bir sekilde uc farkli insanin hayatini anlatiyor parca parca. Okurken bogaziniz dugumleniyor bazen, bazen de oturup dusunuyorsunuz ne insanlar ne hayatlar yasiyor, su duvarlarin ardinda neler neler oluyor acaba diye... Ve sansliysaniz cogunlukla sukrediyorsunuz halinize :)

Bu kitaptan alinti yok hic, cunku ben kitabin tamamina bayildim ve oyle kaptirmisim ki kendimi cumlelerin altini cizmeden okudum :)
Kesinlikle tavsiye edeceklerimden biri bu kitap.


******


Okunup bitirilenlerden bir digeri de AZ...


Bu kitap hakkinda yazmalimiyim, yazmamalimiyim kararsiz kaldim aslinda. Cunku ben okuyup bitirene kadar yeterince bu kitap hakkinda yazilip cizildi, yeterince gundemde kaldi yani... ve hatta ben okuyan en son kisi bile olabilirim :)

Soyleyecegim uc bes sey var, zaten dedigim gibi cogunlugun okudugu bir kitap hakkinda yorum yapmak pek bir gereksiz geldi. 
Tek kelimeyle etkileyici bir kitap! 
Okumaya baslayinca elinden birakamiyor insan, tum igrencliklere ragmen. Ancak kitabin ikinci yarisi ilk yarisi kadar sarip sarmalamiyor insani, ve hatta abartili rastlantilar orgusu bir sure sonra insani yormaya basliyor - hani oyle ki bir ara dusunmeden edemedim "ulan kitabin sonunda hepimiz Ferda ile tanisip akraba cikacagiz galiba" diye :)))
Ayrica ikinci kisimdaki abartili Oguz Atay ve "Tutunamayanlar" duskunlugunu -reklam mi desem ama reklama ihtiyaci mi var Oguz Atay'in- hic cozemedim. Biraz fazla kacmis bence, ama yine de cogu insan gibi benim de Tutunamayanlar"i okunacaklar listeme eklememin en buyuk sebebidir bu kitap :)

Velhasil okumaya deger ilginc bir kitap ama ikinci yarida ilk yaridaki performansi beklemeden okuyun derim ;) Gecenlerde bir yerde okumustum cok da hosuma gitti su yorum; "Yeni bir Elif Safak yaratmaya gerek yok, abartmayalim" demis insanlar yazar ve kitap icin. Diger kitaplarini okumadigimdan yorum yapamayacagim ama kitap konusunda bu yoruma sonuna kadar katiliyorum.

Ve yine altini cizdiklerimden;


"Ve butun insanlar hayat tarafindan dovulur, nadiren de odullendirilirdi. Bu kadar basit."

"O andan sonra da, evde, baskin elementi aci olan kimyasal tepkime gerceklesmis ve Stanley'in buyumesi durmustu. Buyuyemeyen butun insanlar gibi kurdugu hayallerin icinde yuruyen Stanley'in ayagi bir cukura girip de tabani gercege degince cani yanmaya baslamisti. Yasi ilerledikce ve buyuyemedikce o can yanmasini daha cok hissediyordu."

"On dort yas... Tek ayaklari daima kirik oldugu icin sallanmaktan kurtulamayan kursulere sahip psikiyatri anabilim dalinin, adini ergenlik koydugu bir insanlik donemi."


******

Sahilde Kafka ise daha yeni bitti, hani etkisi hala daha uzerimde :)
Murakami ie ilk tanisma kitabim bu oldu, Murakami'nin fantastik dunyasina giris icin iyi de oldu sanirim - lale ablacim sagol tavsiye icin ;)

Japonlarin yaraticiligi, hayal dunyasi hep cok etkilemistir beni, bknz: anime duskunlugumuz :) Dunyanin bir kismindan farkli bir bakis acilari var, ada insanlari olduklarinda olsa gerek...

Murakami 15 yasindaki Kafka Tamura'nin evden kacisiyla basliyor anlatmaya. Kitabi okumaya baslayinca normal bir roman okudugunuzu zannediyorsunuz once. Ilerledikce Murakami'nin fantastik dunyasina adim atip sasirmaya, duslemeye ve gozunuzde canlandirmaya basliyorsunuz. Sayfalar birbiri ardina birer birer akip giderken ne zaman 100. ne zaman 500. sayfaya gelmissiniz anlamiyorsunuz bile :) Oldukca akici ve surukleyici bir kitap.

Lakin (lakini de var uzgunum) ben fazla gozumde abartip, beklentilerime tavan yaptirip okumaya baslamis olmaliyim ki bitirdigimde "vay be ne kitapmis, dunyanin en super kitaplarindan biri" demedim acikcasi :)) Birde kitabin bazi yerlerinde hikaye orgusunde ufak bosluklar vardi, oturmadi pek ama yine de kitabi zevkle okumaya engel degildi.
Severek, soluksuz okudum :) Hele hele sahilde yayilarak "Sahilde Kafka" okumanin tadi baskaydi :)
Fantastik kitap duskunleri icin kesinlikle okunmalilar arasinda bence ;)

Sanirim benden simdilik bu kadar, ben gidip yeni kitaplara gomuleyim bir ara yine topluca yazarim :))

Gitmeden birde dipnot duseyim: kitap severler henuz haberiniz olmadiysa Vikitap'a mutlaka katilin derim, cok guzel bir paylasim sitesi ;)
Buyrunuz Vikitap hakkindaki onceki yazim burada...

Saturday, August 18, 2012

Iyi bayramlar


Bayram gelmis kapiya dayanmis bile...
Hos bizim buralarda ne bayram var ne de bayramlasacak insan ya, alistik artik bayramsizliga, bizde takiliyoruz oyle kendi kendimize :)
Hem zaten bana hergun bayram :)))


Hem adet yerini bulsun hemde bayram vesilesiyle kocakisisinin dogumgununde aldigim cici sekerligimi kullanayim dedim, rengarenk sekerleri doldurdum sekerligime :)

Gorunen o ki bir gunluk bayram tatilini evde oturup yiyip icerek gecirecegiz! Eh alisveris arabasini da doldurdugumuza gore mesele yok :))
Her ne kadar kapiya gelip bayramlasacak komsu cocuklari olmasa da biz iki cocuk ilk gunun sonuna kalmadan tuketiriz bunlari kesin :D 







Simdide gidip birazda bayram tatlisi falan hazirlayayim, hani bayramlasmaya gelen giden olmaz ama bize yemek icin bahane lazim iste :))

Herkese seker tadinda ve sevdikleriyle bir arada cok guzel bir bayram diliyorum simdiden ;)
Iyi bayramlar...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails