Friday, May 21, 2010

Yasiyoruz hayati gelisine...

Aciyorum gazeteyi, tam 30 insanimizi kaybetmisiz… Icim aciyor, ailelerini dusunuyorum, sevdiklerini, ates dustugu yeri yakarmis diyoruz ya hani benim bile canim yanarken burda, bogazim dugumlenirken onlarin yasadiklarini tahayyul bile etmek zor. Bir kac satir asagida yine ayni haberler var basbakanlik makamini zerre kadar haketmeyen insanin sehitlere kelle demesi yetmemis gibi bu seferde zeytinyagi gibi uste cikmasi, acidan ici yanip kavrulan insanlara kaderinizde var kabulleneceksiniz demesi… Inanilir gibi degil, vucudumdaki her hucre isyan etse neye yarar, boylesine pervasiz bolesine insanliktan uzaklar.

Bir diger habere geciyorum, terorist orgutun saldirisi sonucu sehit dusen polisin ailesine odenen tazminati ic isleri bakanligi olen teroristlerin ailesinden tahsil etmek icin dava aciyor ve kazaniyor! Ve yine hic dusunulmuyor bu insanlar neden bu hale geldi, biz devlet olarak ne verdik ki ne istiyoruz diye… Tabii her zamanki gibi en kolayi sorumlulugu yillarca egitimsiz, ac ve sefil birakilmis insanlarin omuzlarina yuklemek, kendi yanlislarini umursamaksizin, aldirmaksizin.

Keyfim kaciyor yine, yine memleketten iyi guzel bir haber yok… Uzakta olmak mi en iyisi, yoksa kalip mucadele etmek mi bilmiyorum. Hep diyorum birgun, birgun degisecek hersey...


Ve biz bir hic yuzunden kiriyoruz birbirimizi, birbirimize kizip kapris yapiyoruz sebepsiz. Ya da tek sebek sevmek, delicesine sevmek… Ozlemek gun boyu, hatta yanindayken sevgilin, hatta gece uyurken ozlemek, hic doyamamak. Sonra sevgili bir kucuk not yaziyor, gonlumu aliyor, gun yine isimaya basliyor. Kiziyorum "biz" e bu kadar simarik oldugumuz icin ve sukrediyorum bir kez daha... Ve aklima Can Dundar’in o cok sevdigim siiri geliyor…


Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin o'nu sevdiğinden.

Cok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak...

CAN DÜNDAR

No comments:

Post a Comment

Yorum birakan elleriniz dert gormesin ;)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails