Wednesday, September 29, 2010

Vietnam Gezisi - Ho Chi Minh City - son gun

Aradan gecen iki haftadan sonra Vietnam gezisinin son gunune geldi sira. Normalde ben resim cekerken koca kisisi bunalir hemen, acele ettirir hadi devam edelim diye. Geziden dondukten sonra da resimlere bakarken demisti yine 3000 tane fotograf cekmissin diye :)

Bilgisayara yuklerken farkettim hakliymis adam :) Canim cikti fotograflari yukleyecegim diye, aman bu da kalmasin aman su da onemli ydi falan derken neredeyse yuz fotograf oldu. Yok bundan sonra bu kadar cok fotografli gezi yazisi yok ona gore :)

Neyse efenimmmm, dedigim gibi geldik gezimizin son gunune. Ilk iki gunu kacirdiysaniz suradan ve suradan ulasabilirsiniz.

Ben her zaman oldugu gibi gitmeden once arastirmistim biraz nereye gidelim nasil gezelim diye. Arastirirken karsima hep "yuzen pazar" (floating market) ve Cu Chi Tunelleri cikmisti. Oraya gittigimizde oteldeki gezi programlarini inceledik biraz. Oteller harici bircak turizm acentasi da bir suru tur programi hazirliyor, bulmak ve ayarlamak hic zor degil yani. Oteldeki gezi programindan yuzen markete ve Cu Chi tunellerine gitmek icin bir gunluk bir geziye katilmamiz gerektigini ogrendik. Cunku her ikisi de sehrin oldukca disinda. Ama ben ayrica Mekong deltasi turuna katilip, sandallarla kanallar arasinda dolasmak istedigim icin isler iyice karisti.

Cu Chi tunelleri zamaninda Vietkong'larin Amerikalilardan kacmak ve saklanmak amaciyla olusturduklari yaklasik 250 km lik bir tunel sistemiymis. Ayrica oda, mutfak gibi bircok yer insa etmislerki aylarca yuzeye cikmadan iceride yasiyabiliyorlarmis. Tabii yukarida yakalayamadiklari Vietkong'larin tunellerde oldugunu goren Amerikalilar iceriye girmeye calismis ancak tunellerde SIKISIP kalmislar. Yuzen pazar ise yine Mekong deltasi uzerinde, yerlilerin sallariyla gelip yetistirdikleri sebze meyvalari sattiklari, yuzen hal gibi bir yer. Oranin da en guzel zamani sabah cok erkenmis. Sadece onun icin bir gunumuzu harcamak istemedik.

Biraz dusundukten sonra Cu Chi tunelleri ve yuzen pazari es gecip baska bir tura katilmaya karar verdik. Cunku klostrofobimiz olmasa da bir insanin ancak sigdigi, surunerek girilen tunellere gitsek de giremeyecegimiz kararina vardik. Birde okudugumuz notlardan yer altinda yapilan tuneller ve yasam alanlarinda yarasalar, bocek ve surungenlerle karsilasabilecegimiz bir yer oldugunu gorunce vaz gectik. Dolayisiyla "My Tho" turuna katildik.

My Tho, Ho Chi Minh sehrine yakin bir baska sehir. Yaklasik 1.5-2 saat suren bir yolculukla My Tho sehrine vardik. Yol boyuncada surekli cevreyi ve insanlari gozlemleme sansimiz oldu. Ayrica rehber yol boyunca savasin detaylarini, ulke ile ilgili detaylari ve yeni durumu aktardi bize. Anlattiklarindan kisa kisa aklimda kalanlar;

- Fransizlar yaklasik yuz yildan fazla bu ulkeyi esaret altina almislar. Iste onun icinmis bizim baktigimiz bazi yerlerde Fransa esintileri gormemiz.

-Amerikalilar Fransizlara yardim ayagiyla ulkeye girip yapmadiklarini birakmamislar daha once bahsettigim gibi. Gercek giris sebepleri ise zengin yeralti kaynaklari! ve stratejik bir onemi olan ulkeyi elde tutmak! - Bu kisim size birsey cagristirdi mi acaba?

-Amerikan savasi ile ulke ikiye bolunmus, kuzey kisim yani komunist kisim ve guney kisim yani Amerikanci, Amerikanin kontrol altinda bulundurdugu kisim.

-Bolunen ulke ancak 70'li yillarin sonunda birlesmis ama surekli bir kuzey guney catismasi yasanmis. Daha yeni 2007 yilindan itibaren hayat normale donmeye baslamis.

-Vietnam'da savas sonrasi iyice fakir dusen devlet halki icin hicbirsey saglamiyor. Egitimde ve saglik hizmetleri de tamamen parali. Yani parasi olan ailelerin cocuklari okula gidebiliyor ancak (sirf bunu duyunca bile ne kadar sansli oldugumuzu dusundum, bizdeki cocuklarda okuldan ve derslerden kacmanin yolunu arar).

My Tho sehrine vardiktan sonra hemen oradaki limana (daha dogrusu iskele demeliyim) yanastik. Oradan gordugunuz kucuk teknelerden (sandalda denebilir) birine binip karsi taraftaki dort tane adadan bir tanesine gectik. Adalarin her birine dort kutsal hayvanin ismi verilmis. Ejderha, Phoenix, Unicorn (yani tek boynuzlu at) ve kaplumbaga. Ejderha krali, Phoenix kraliceyi ya da disiyi -Ying Yang anlayisina gore- Unicorn bilgeligi, kaplumbaga da uzun ve saglikli bir yasami simgeliyormus. Bana sorarsaniz adalar sadece fakirligin ve sefaletin simgesiydi :(



Bu resimde gordugunuz kucuk hanim babasinin teknesinde ona eslik ediyor, ya da babasi calisirken saskin saskin etrafa bakiniyordu ne oldugunu anlamaya calisarak. En cok rehberin, "ailesinin parasi olursa ileride okuyacak" sozu icime isledi...


Adaya dogru kucuk teknemizle yol aliyoruz... Ve nehrin sulari goruldugu gibi oldukca bulanik.


Uzaktan iki sehri birlestiren kopru goruluyor, arada gidip gelen sandallar ve tekneler, bir de kum tasiyan tankerler...


Adaya yaklasiyoruz, kenarlarda derme catma kulubeler. Bu arada surekli suyu uzerinde gordugumuz yesillikler aklimiza takiliyor, onlarin adalardaki topragin suya karismasini engellemek ve adalarin toprak yuzeyini genisletmek icin ekilen bitkiler oldugunu ogreniyoruz. Zamanla yagmur, ruzgar ile suya karisiyorlarmis.



Derme catma kucuk bir iskelede iniyoruz, kucuk tekne bizi beklemek uzere adanin diger tarafindaki baska bir iskeleye yoneliyor. Bu sirada rehberimiz bize kiyida camurun ustunde ziplamakla yurumek arasi bir harekette bulunan bir havyan gorteriyor; balikmis! Inanasimiz gelmiyor, pis sumsuk bir hayvan, balik desen balik degil, surungen desen surungen degil.

Hatta biz aramizda bu hirkat garibesi baligin annesinin babasini bir kerten ile aldattigi sonucuna variyoruz :D


Indigimiz yerde ilk ziyaret edecegimiz yer coconut candy fabrikasi yani hindistan cevizi sekeri fabrikasi, ama ne fabrika gorseniz :) Bildiginiz kucuk uretici, aile isletmesi hatta.

Cogunlukla diger yerlesim yerleri gibi acik bir alan, sadece tepede bir cati var, uretimi o bahce gibi yerde yapiyorlar. Bir diger ayrinti da tum hersey el yapimi, hatta inanmayacaksiniz aletler bile. Yani burada hersey dogal, uretilen seylerde hicbir katki maddesi yok, cunku adamlarin onlari alacak parasi yok.

Kapidan girer girmez yerli bir kadin elinde 300 yil onceden kalmis gibi gorunen bir tabak ve icinde uc bes sekilsiz kremamsi gorunuslu sekerle bizi karsiliyor. Tabagi ve sekerleri uzattigi anda H. ile birbirimize bakiyoruz bir an, feci gorunum karsisinda her ne kadar tereddut etsek de el mecbur birer sekerleme aliyoruz tabaktan. O anda aklima gelen tek sey "ellerimi de her yere degdim, dezenfektan jelimi bile suremeden aldim sekeri" oluyor :) Sekeri bir sure elimde gezdiriyorum hani bir firsatini bulur atarim diye, olmuyor... Elimde gittikce yumusamaya baslayan sekeri basima daha cok dert olacagini anladigim icin agzima atiyorum el mecbur. Sekerin lezzeti oldukca guzel :) Hindistan cevizi tadini ve sutunu agzinizda hissediyorsunuz direk ve hicbir katki maddesi olmadigini, tamamen dogal oldugunu bilmek de bir nebze rahatlatiyor bizi. Bakiyorum kocakisisi de ayni fikirde, istahla yiyor sekerini :)

Sonra uretimi gosteriyorlar bize. Gozumuzun gorebildigi her yerde hindistan cevizi agaci ve su hindistan cevizi agaci (boyle birsey de varmis yeni ogrendik) olan bir adadayiz. Sonuc olarak hindistan cevizlerini toplayip rendeliyorlar ve suyunu cikariyorlar. Sonrada o cikardiklari ozutu asagida gordugunuz mikser gibi alette karistirip, pisirip koyulastiriyorlar.



Koyulasan hamuru yerli bayanlar metal kaliplara yerlestirip sekil veriyor ve sogumasi icin birakiyorlar.


Bunlar da sekerlerin kaliptan cikmis halleri.


Sonrasinda da o sekerleri kesip paketliyorlar. En ilginc gelen sey paketlerken seker kagida yapismasin diye, tamamen pirincten elde ettikleri (bunu da anlatacagim ayrica) pirinc kagidina sariyorlar sekerleri oncelikle. Bildigimiz yagli kagit gibi bir gorunumu var, ama en onemli farki bunu da sekerle birlikte yiyorsunuz.

Detaylari dinledikten sonra urettikleri tum sekerlerden birer tane deniyoruz, bu sefer hic dusunmuyoruz artik uretim pismis, bizim eller pismis falan diye, koyveriyoruz gitsin :) Sonrada bakiyorum o gun pis mis diye diye ne cok sey girdi agzimiza ama cok sukur sapasaglamiz :) Oradan birkac paket seker aliyoruz, hem kendimize hemde cevredeki arkadaslarimiza hediye, en cok da adadaki insanlara biraz katkimiz olsun diye.


Sonra yolumuza devam ediyoruz. Bir sonraki ilginclik Vietnamlilarin yerel ickisi! Bunu gitmeden once de okumustum ama sonradan gorunce icim yine bir fena oluyor. Yuksek miktarda alkolun icine kobra, akrep, kertenkele ve daha ne bulurlarsa koyarak yaptiklari bir icki bu. Cesit cesit siselerin icinden alkolden sismis hayvanlar bakiyor bize, icim kalkiyor. Ogreniyoruz ki Vietnamlilar her aksam yemek masasinda mutlaka bir kadeh icermis bundan. Rehber bize de denettirmeye calisiyor, aman aman biz muslumaniz diyerek kurtariyoruz kendimizi. Ama bize uzulen gozlerle bakmaya devam ediyor, cok sey kaciriyorsunuz der gibisinden.

Bu arada kocakisisi nereden ciktiysa bana "sen denemek istiyorsa dene" diyor. Canlisini gorunce cigligi basan ben nasil olurda olu hayvanin icinden bana baktigi ickiyi icerim acaba! Bu adam benden bikti da kurtulmaya mi calisiyor acaba :D

Icki faslini atlatip timsah reyonuna geciyoruz :) Sonradan ogreniyoruz ki bu nehirde timsah bol, sonucta bataklik gibi bir yer. Hatta her yil bir cocugu yiyormus timsahlar mutlaka :( Gerci gordugumuz kadariyla buyuk cogunlugu adalilarin eline gecince canta ve ayakkabi olmus ama... Sadece camin kenarindan resimlerini cekip hizlica uzaklasiyorum, tabii bunlar dondurulmus bu arada ;)


Bir sonraki duragimiz "Rice paper" yani pirinc kagidi ya da pirinc yufkasi uretimi. Bu yufkalar bize Singapurdan pek yabanci gelmiyor, ne de olsa bulabildigim yegane borek yufkasi bunlar.

Oncelikle pirincleri degirmen gibi birseyde (asagida gordugunuz) iyice ezip nisastasini cikariyorlar. Sonrada cikan bu ozutu yufka yapiminda kullaniyorlar.


Atesin uzerine yerlestirdikleri bir duzenek ile buharda pisiriyorlar bu yufkalari. Gerili olan tulbent gibi bezin uzerine istedikleri kalinlikta -ister yufka kalinliginda isterse kagit gibi- yayip birkac dakika buharda pisiriyorlar.



Pisen yufkalari sazlardan hazirladiklari tepsilerin uzerine alip kurumaya birakiyorlar. Kalinligina gore birkac saat ile bir gun arasinda degisiyormus bekleme suresi. Mesela resimde gordugunuz oldukca kalin bir yufkaydi ama kagit gibi olanlari da var.


Sonra turumuza hediyelik esya satan yerlilerin arasinda dolasarak devam ediyoruz. Ozellikle rengarenk hamaklar dikkatimizi cekiyor. Burada hamak cok yaygin, hem dogru duzgun kapali mekanlari olmadigi icin, hemde anladigim kadariyla yerden yuksek olmasi tercih edilen birsey, tum surungenlerden uzak olacagi icin.

Birde gelirken dikkatimizi cekti, yol boyunca kucuk kucuk koy kahvesi gibi mekanlar vardi. Bizdekilerin aksine icleri sandalye masa degil hamaklarla doluydu. Zaten bu memlekette insanlar ne firsat bulsa yatiyorlar, saka gibi, hamak olmazsa altlarindaki motorun uzerine yatmis insan cok gorduk.


Bir sonraki duraga gitmek icin at arabasina binecegiz dedi rehber. At atabalarini gorunce kocakisisi ile birbirimize baktik korku dolu gozlerle, bu manzara bize birden manda maceramizi hatirlatti. Neyse ki bu bindigimiz manda olayindakinden bin kat daha saglamdi, dusunun artik oburu neydi...


At arabasiyla 5 dakika icerisinde koyun ic kismina giriyoruz. Bu arada rehberimizden burada kadinlarin hic hakki olmadigini, erkeklerin isterse birkac kadinla daha evlenebildiklerini, kadinlarin bahcede bagda calisip adamlarin da paralari kumarda kaybettigini, kaybedince de eve gelip kadinlari dovdugunu ogreniyoruz... Nedense hic yabanci gelmiyor bu hikayeler bize, demekki bu dunyanin duzeni din, dil, irk, inanis ne olursa olsun pek degismiyor.

Ayrica adadaki koylulerin parasi olmadigi icin temiz su tesisati olmadigini, dus almak icin nehrin o gordugumuz bulanik suyunu kullandiklarini, icmelik suyu da yagmur sularini kuplerde toplayarak elde ettiklerini ogreniyoruz.

Eh tabii bu bilgilerden sonra bir sonraki duragimizda ilkram edilen caylari icemiyor, icermis gibi yapiyoruz ancak. Ikram edilen cay ve meyvalar ile birlikte yerel muzikleri dinleyerek biraz dinleniyoruz. O sirada rehber yine yerel halkla ilgili bilgi vermeye devam ediyor. Burada evlerde evcil hayvan niyetine yilan beslenirmis. Sebebi ise disarida da bir suru yilan ve surungen dolu olmasi nedeniyle, eger bir evde yilan varsa digerlerinin eve girmemesiymis. Hatta surekli ezilen kadinlar kendilerine evcil hayvan olarak disi kobra alirmis, sebep? cunku disi kobralar erkeklerini oldururlermis! Ne ironi ama...


Bunca gerekli ve gereksiz bilgiden sonra :) turumuza devam ettik. Bir sonraki ve son duragimiz kanallar arasinda sallarla gezintiydi. Kanallari ve sallari gorunce biran tereddut ettik, tabii tereddutumuze ellerinizi salin icinde tutun ufak da olsa timsahlar var cevrede demeleri de etkili oldu hani yani. Ama yine de bindik tabii ki sala :)

Sala bindikten sonra her zamanki gibi kocakisisi bana ben ona tembihlerde bulunuyoruz "aman iyi tutun" "aman dikkatli ol" diye. Ben bir ara ellerini iceride tut parmaklardan olmayasin deme gafletinde bulundum, demezmi; "su anda ayaklarimi koydugum yerde oyle kocaman bir orumcek var ki timsahtan vazgectim o yutacak simdi ayak parmaklarimi"...
Gulmekten yarildim, az kalsin nehrin pis kanallarina dusuyordum onun yuzunden :)


Iste bunlar da kanallardan kareler...












Ve donus yolunda guzel bir taze hindistan cevizi suyu ile serinledik :)


Yerlilerin evlerinden bir ornek...


Iste bu da bahsettigim su hindistan cevizinin meyvasi, oldukca ilginc bir sekli var, tadini denemedik.


Ho Chi Minh sehrine donus yolunda da dinlenme tesisi gibi bir restoranda oturup yerel yemeklerden tatma firsati bulduk. Oldukca guzel bir tesiste mola verdik.




Iste bu pirinc topu, rice ball diye geciyor ve yaklasik bir elma buyuklugunde. Anladigimiz kadariyla kizartilmisti, biz boyle yiyecegiz zannederken garson gelip makasla kart kurt kesip mahfetti bu sirin seyi :)


Ve iste diger yiyeceklerin bazilari... sagda gorulen kesildikten sonraki pirinc topu, soldaki deniz urunlerinden yapilma kraker ve ortadaki de cok guzel ve taze bir salataydi. Hindistan cevizi agacinin govdesinin taze kisimlarindan yapiliyormus.


Ve bir diger ilginc yemek de bu balikti :) Oldugu gibi kizarttiklari baligi asagidaki ablanin yaptigi gibi sebzelerle birlikte sararak servis ediyorlar. Oldukca lezzetliydi ama baligin kilciklarini pek ayirmadiklari icin yerken zorlandik.


Yemegin uzerine de rehberimiz bize bir buzlu kahve soyledi. Once tadina bakin sonra hikayesini anlatacagim demezmi. Once bir birbirimize bakistik, sonra da kocakisisi agzimiza girmeyen kalmadi bugun diyerek ilk yudumu cekti :) Bildiginiz kahve, hatta pek siradan bir tadi vardi. Kadinin sonradan anlattigina gore, buradaki kahve yetistiricileri gece kahve yetistirdikleri yerin kapisini acik birakiyorlarmis ki iceri sansar ya da gelincikler (o kismi pek anlayamadik) girsin de kahveleri yesin diye. Sonra o hayvanlari yakalayip migdelerini kesiyorlarmis -buyuk ihtimal hayvani da yiyorlardir- ve kahve cekirdeklerini cikarim bu kahve hazirlaniyormus. Neymis efendim hayvanin migdesinin asiti kahveye farkli bir tad veriyormus, iyyyyyk. Manyak bunlar ya, kaldi ki kahve de gayet dandikti, yazik olmus guzelim hayvana...

Oradan kalkinca kocakisi bana demezmi "simdi hangi hayvanin g.tunden cikan seyi yiyecegiz acaba" diye :)

Geziyi boylece tamamlayip geri yola koyulduk. Yol boyunca pirinc tarlalarini resimledim. Ayrica bu adamlarin ilginc bir inanci var, evin bahcesine ya da tarlanin orta yerine gomuyorlarmis evde biri olunce. Onun icin bazi pirinc tarlalarina pirincten cok mezarlik ekilmis :)



Sehrin banliyolerinden, arka sokaklarindan bazi kareler...


Turu tamamladiktan sonra otele donus yolunda rehberimiz bize aksam icin su kuklasi tiyatrosuna gitmemizi onerdi. Bizde ilginc buldugumuz bu fikri onaylayip aksam icin biletlerimizi aldik donus yolunda.

Otele gidip birkac saat dinlendikten sonra tiyatroya dogru yola ciktik. Yaklasik bir saat civarinda surdu sov. Oldukca eglenceli ve degisik birseydi. Hatta dunyada pek az varmis bu su kuklalarindan. Fotograflar oldukca kotu cikmis ama bir tane video cekmistim o cok guzel :) Eger ekleyebilirsem blogger'a ekleyecegim bir sonraki yazida.

Sonrasinda da oranin yerel marketi, herseyin bulundugu "Ben Thanh" adli markete gittik. Daha dogrusu kocaman pazar yeri gibi bir yer, hatta Istanbul sali pazarina benziyor diyebilirim.

Biraz cevrenin ve insanlarin resmini cektikten sonra farkettik ki burasi bir alisveris cenneti aslinda. Cunku buyuk markalarin cogu insan gucu ucuz oldugu icin burada uretiyor mallarini. Eh sonuc olarak, uretim fazlalari veya ufak tefek defolu mallari bu pazarda bulmak mumkun. Cogu insan buraya sirf alisveris icin geliyormus megerse biz sonradan farkettik, ama yine de son dakika bile olsa kendimizi alisverise vurmayi ihmal etmedik :) Gunun bilancosu bir Yves Saint Laurent, bir Chanel, bir Chopard ve bir Burberry oldu, hemde neredeyse sadece bir tanesinin fiyatina :) Buraya kesinlikle bir daha gelmek lazim, benim bile markalara olan ilgimi kabarttigina gore...


Son gunu de boyle tamamlayip ertesi gun yola ciktik. Ayrilmadan onceki son fotograflarim bunlarda... Iste benim sapkamda aynen bunlardan :)



19 comments:

  1. ay beni de gezdirsene A-H'ciimm noolurrr...
    hem o renkli hamaklardan da alırız hem. kırmızı olanından. hamakla yetinmem aldığın çantalardan da isterim :))
    ben gezmiş kadar oldum cicim ohh sefan olsun!!
    bu arada fotoğraflar da nefiss. çok hızlı okudum yazıyı(2 usta görüşmesi arasında) bir ara tekrar okumam lazım .

    öperiimmmm

    ReplyDelete
  2. hahaha NzN nasil sasirttin beni yahu, ben yayinlayabilmismiyim diye bakarken birde baktim yorum linki yaniyor :D ne hizli hatunsun sen ;)
    sen gel yeterki gezeriz elbet ;) hamak canta ne istersen artik, hem benimde aklim kaldi cogu seyde :)

    ReplyDelete
  3. en merak ettiğim yerlerden biri vietnam umarım birgün bana da kısmet olur, kareler gerçekten çok güzel :)

    ReplyDelete
  4. A-H harikasın, sayende Vietnam'a gitmiş kadar oldum. Sen hep gez ve yaz, ben memnuniyetle okurum.
    Sevgiler...

    ReplyDelete
  5. Çığlık atmak istiyorum.Öyle uzun yazmışsın ki.Ben üç günde bitiririm artık.Ama fotoğrafların hakkını vermem lazım.Süperrr..

    ReplyDelete
  6. bu aralar böyle hızlı yaşıyorum işte ben!! kapı aralığında post bile okur haldeyim:)) ben evi bitireyim, sevgiliyi askere göndereyim atlar yanına gelir alışverile birlikte hayata geri dönerim tabii evden para kalırsa :))

    ReplyDelete
  7. NiLaY umarim gezme sansin olur, gercekten ilginc bir deneyim oldu bizim icinde :) ama gezilecek daha cook fazla yeri var vietnamin belki baska sefere diyorum.

    Leylak Dalı sevindim begenmenize ve zevkle okumaniza :) Ne mutlu bana, bende zevkle gezerim ;)

    masal kac gunumu aldi onu yazmak biliyormusun, geldim gittim iki satir ekledim gunlerdir :)
    Oku yani bir zahmet :D

    NzN korkulur senden anacim :)) gonder adami gel beklerim, akariz alisveris alemlerine :)

    ReplyDelete
  8. şekerim hatun kısmı stres atmak, dinlenmek için ne yapar?? alışveriş yapar eee ben de bu yaz bütün stres kotamı doldurduğum için sıfırlamam lazım di mi ama :))

    ReplyDelete
  9. Ne kadar güzel resimler..sayenizde gitmeden fikir edinmek ne güzel, iyiki eşinizi dinlemeyip çok resim çekmişsiniz.:) HArika bir paylaşım olmuş bu.

    ReplyDelete
  10. NzN benim tarzim degil aslinda alisverisle stres atmak pek :) Ben daha cok stres olanlar grubundayim alisveris ile ama Vietnam beni bile bastan cikardi dedigim gibi :)

    masal ne bir km si anlamadim yahu :) burda gun bitti benim jetonlar dusmuyor artik ;)

    O.K.A.- MAVİ TUTKU cok sevindim begenmenize :) Tutamayip kendimi her seferinde bir suru resim cekiyorum ne yazik ki, eh o da pek haksiz sayilmaz beklemekten yoruluyor cunku :)
    tesekkurler guzel yorumunuz icin.

    ReplyDelete
  11. Canım şaka yapmıştım çok uzun ya o yüzden:)))
    Orda saat kaç şimdi:))

    ReplyDelete
  12. anladim anladim :)
    su anda gece 11 :( uyuma zamani yarin yine is var yaa :(

    ReplyDelete
  13. canım çok güzeldi.rehber gibi olmuş.okumayı bitirince elhamdülillah müslümanım dedim yani.eşinin söylediğine bastım kahkahayı.:))

    ReplyDelete
  14. Nihancim sevindim begenmene :) Gozunu yormasaydin okumak icin hepsini, yazmaya baslayinca duramiyorum sanirim yine yazmisim da yazmisim ;)

    ReplyDelete
  15. Kuzuuuum :)
    Bak oturdum okudum baştan sona.
    Teşekkür ederim :) Hazırlamışta yayınlamış bile Vietnam turunun son gününü :)
    Fotoğraflar şahane.
    Hayvan totosundan çıkan kahve bahane :)
    Ay ne iğrenç ya :)
    Bi'de bu kahveye binlerce lira ödeyen ''sivri zekalılar'' var :)
    Dur, şu yorumu bitireyim bi' daha bakıcam tüm fotoğraflara.
    Bayıldım-bittim yaw.

    ReplyDelete
  16. Ellam sevindim begenmene :)
    Bak tam ustune bastin, unutmusum yazmayi o ictigimiz kahve cok cok pahaliymis birde, akil alir gibi degil bu insanlari.

    ReplyDelete
  17. Süperrr... Bende görmek istiyorum oraları (yolum bir gün düşer inşallah), sizin yerinizde olmayı çok isterdim :)

    ReplyDelete
  18. Dijital Günlük umarim yolun duser birgun ;) gercekten gorulmesi gerekli yerler, sevindim begenmene :)

    ReplyDelete

Yorum birakan elleriniz dert gormesin ;)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails